Başarının ayak seslerini duyar gibiyim... Başarıyı arzulayan genç, her şeyden önce hayat karşısında sorumluluk almaya istekli ve hazır olmalı. Başarmak için sadece çalışmak yetmez. Yaptığınız işi sevmeniz ve başaracağınıza inanmanız, en az çalışmak kadar önemlidir. Okuyor; okuduğunuzu düşünüyor, düşündüğünüzü uyguluyor, uyguladığınızı sonuna kadar takip edip sonuçlandırıyor musunuz? Bundan sonraki adımları birlikte atacağız. Bu kitap, hayat sınavında başarılı olmanız için önemli bir adım olacak.

AŞK KALBE DÜSÜNCE Yüreklere Ezan Okumadıkça, Aşk Kalbe Düşmez. Aşk yolunda akıl ile yürünmez. Çünkü akıl temkinlidir, korkaktır; ama aşk, kendisini bilinmeyen kuyulara bırakacak kadar gözü karadır. Akıl yıpranmaz ama aşk kendisini yıpratır, yakar, perişan eder. Harap bir viraneye döner. Fakat en değerli hazineler de bu viranelerde saklıdır. Bu hazineyi bulanın anahtarı da aşkıdır. Aşk ile açılır, nice güzel kapılar. Aşk doğru anahtarı, doğru kilide yerleştirmektir. Gaye, anahtar ve kilit olmaktır.

O gün sanki, yer tanıdığı yer, gök de tanıdığı gök değildi. -Bu çılgınlık! Diye fısıldadı, yaşadıklarına inanamayışının verdiği heyecanla! Oysa hayatının bu en dehşetli gününün, En mutlu günü de olacağını bilmiyordu. Not: Bu romandaki anlatılanların tamamı gerçektir, sadece henüz yaşanmamıştır.

Hukuk ve adâlet. Tarihteki her devirde daima gündemdeki yerini koruyan iki kavram. Hukuka riâyet etmek ve adâletli olmak. Bir yerde yaşayan insanların, bilhassa idârecilerden talep ettikleri övülen iki davranış. İslâm tarihinde de bu iki kavram ve iki davranış, önemle üzerinde durulan kavramlar ve gösterilmesi istenen davranışlar arasında yer almıştır. Çünkü İslâm'ın iki temel kaynağı olan Kur'ân ve Sünnet'teki ayet ve hadislerde adâletli olmak emredilmiş, zulmetmek ise yasaklanmıştır. İşte elinizde tuttuğ

Birbirini hiç tanımayan altmış üç yürek, sadece yetimler için birleşerek, Merhamet etmeyene merhamet edilmez hadisini yüreklerinde hissederek, Onları hiç görmedikleri halde çok severek, naçizane ortaya koydular büyük bir emek.. Söyle daha doğarken Allahın himayesinde doğan güzel , Söyle daha doğarken Efendimizin (sav ) haliyle imtihana tabi tutulan insan, Söyleyin ey dünyanın güzel yetimleri, Bu emeğimizi kabul buyurur musunuz?.. Söyleyin bir nebze olsun bizden razı olur musunuz?.. Başta Cengiz Numanoğlu

Rabbimiz Kuran-ı Kerimde insanın üzerine yüklenen, göklerin ve dağların yüklenmekten çekindiği ve korktuğu bir emanetten bahseder. Bu emaneti üzerine alan insan, gerçekten çok zalim ve cahil olarak da nitelenir ayet-i kerimede. İnsan söz konusu bu zalim ve cahil sıfatlarını üzerinden atmak için Allahı hakkıyla tanımak zorundadır. İşbu durumda, Allahı tanımak ve ilmini, iradesini, kudretini anlamak konusunda;insanın önüne üç temel kaynak çıkar: Kuran-ı Kerim, Peygamberimiz ve içinde yaşadığımız büyük kâinat

Allah, Kuran, Peygamber, İslam sevgisi ve Eşref-i mahlukat olan insana dair şiirlerin bulunduğu Dertli Gönül isimli şiir kitabımızın gönül dünyanızda yeni kapılar açması dileği ile

Ünlü Edebiyatçı Süleyman Nazif bir gün oğlu ile birlikte İstanbulda gezintiye çıkarlar. Süleyman Nazif, oğluna dolaştıkları yerler hakkında bilgiler verir. İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Tıp Fakültesinin önüne geldiklerinde, oğlu; burasının ne binası olduğunu ve buradan ne çıktığını sorar. O da bu soruya, sonradan hayli ün kazanmış şu son derece nükteli cevabı verir: - Oğlum, burasının adı Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhânedir. Buradan şair, yazar, bestekâr, hânende, sâzende, ressam ve tabiî, ara sıra da hekim

Peygamberlerin dua etme şekilleri ve kabul edilme sırları... "Sizin dua ve kulluğunuz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?" (Furkan Suresi, 77. Ayet). Bu ayet, Yaratıcımızın bize hangi konular üzerinden değer verdiğini net olarak ortaya koyuyor. Yani "Dua ve Kulluk" gibi iki konuda ne kadar ileri gidersek, Rabbimizin yanında değerimizde o kadar çok artacaktır. Bu nedenle bu iki konuyu iyi anlamalı ve yaşamalıyız. Peygamberler, "Dua ve Kulluk" konusunda önümüzdeki en müstesna örneklerdir. Hazırlamı

"Habîbim, yâ Muhammedi De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, o hâlde bana tâbi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın!". (Al-i imrân Suresi, 31) Peygamber sevgisi hakkında yukarıdaki ayet bizlere öyle bir mantık kuralı ortaya koyuyor ki, başka söze hacet bırakmıyor. Eğer Allah'a (cc) sevgimiz varsa, kesinlikle Peygamber Efendimize (sav) tâbi olacağız. Çünkü ayette kesin bir emir ve yönlendirme var. Ayetin mealine ters manadan bakacak olursak, Peygamber Efendimiz'e (sav) ne kadar tâbi oluyorsa

"Bu kitap şimdiden 'Almanya ve Avrupa'da' tartışılmaya başlandı bile... Çok yakın zamanda, müthiş gelişmeler yaşanacak dünyada... Balasafa Birliği, bu gelişmelerin başlangıcı mı? - Türkiye'nin dış politikaları, Balasafa Birliği'ni doğurabilecek mi? - Türkiye, İsrail çekişmesi nasıl sonuç verecek? - Hz. Muhammed'in DNA'larındaki sır çözülebilecek mi? - Yeni Ortadoğu, İsrail'in mi yoksa Türkiye'nin mi eseri olacak? - Aselsan'ın zamanda yolculuk çalışması ne zaman sona erecek? Oğuz Düzgün, Büyük dünya Birliği'

Kendini genç hissedenlere ve hissetmek isteyenlere... Vaktiyle bir âlim, otuz senelik bir terziye sormuş: "Neden hâlâ tövbe etmiyorsun da, günahlı hayatına devam ediyorsun?" Terzi: "Nasıl olsa, can boğaza gelinceye kadar tövbenin vakti var. O zaman tövbe eder, kurtulurum" demiş. Âlim sormuş: "Sen kaç senedir terzilik yapıyorsun?" Terzi: "Otuz senedir." Âlim: "Bu kadar zaman içerisinde, elin en çok neye alıştı." Terzi: "Makasla kumaş kesmeye." Âlim tekrar sormuş: "Canın boğaza geldiği anda bir makas versele

Namazı daha çok sevmek ve sevdirmek isteyenlere... Her şey, her şey şu tek müjdede; Yoktur ölüm, Allah diyene! Canım kurban, başı secdede, iki büklüm, Allah diyene! -Necip Fazıl Kısakürek- Kur'an-ı Kerim'de yüz yerde edası emredilen ve hesap gününde kulun ilk sorguya çekileceği ibâdet olduğu bildirilen namaz, şairin dizelerinde böyle yer bulmuş. Hesap gününde namazlarımız düzgün ise diğer amellerimiz kabul ediliyor, değilse hiçbir amelimiz kabul edilmiyor. Bu nedenle namaz konusunu hakiki manada sevmek

Kâinatın yaratıcısı olan Hazreti Allah, yaratmış olduğu muhteşem eserleri ve rahmetinin süslü meyveleriyle kendini bildiriyor ve tanıtıyor. Aynı zaman da sonsuz ikram ve ihsanıyla da bizlere olan muhabbetini gösteriyor. Bütün bunlara karşılık insan; Yaratıcısını iman ile tanıyıp, ibadet ile kendini Ona sevdirmezse, ne kadar büyük kayıpta olacağını, kâinatın yaratılışından beri bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler haykırmaktadır. Gazeteci Yazar Recep Bozdağın, Yaratıcımızı daha iyi tanımak ve kendimizi, O

Kâinatın yaratıcısı olan Hazreti Allah, yaratmış olduğu muhteşem eserleri ve rahmetinin süslü meyveleriyle kendini bildiriyor ve tanıtıyor. Aynı zaman da sonsuz ikram ve ihsanıyla da bizlere olan muhabbetini gösteriyor. Bütün bunlara karşılık insan; Yaratıcısını iman ile tanıyıp, ibadet ile kendini Ona sevdirmezse, ne kadar büyük kayıpta olacağını, kâinatın yaratılışından beri bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler haykırmaktadır. Gazeteci Yazar Recep Bozdağın, Yaratıcımızı daha iyi tanımak ve kendimizi on

Eserde, yaşlanmadan okunması gereken ve ders çıkarılacak birçok konuya değinilmiştir. Hz. Süleyman (as), karıncanın bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da: Bir buğday tanesi yerim diye cevap verir. Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Hz. Süleyman (as), karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonrada bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki Karınca buğday tanesinin yarını yemiş, yarısın

Hicretin sekizinci yılında, Şam yakınlarında Mutede şiddetli bir savaş başlar.On bin kişilik İslam ordusu ile yüz bin kişilik haçlı ordusu karşı karşıya gelirler. Savaş başlamış ve şiddetli bir şekilde devam ediyordu. Abdullah bin Revaha yaralıydı. Arkadaşı Caferin şehit edildiğini öğrenince, bulunduğu yerden ayağa kalktı. Atına bindi ve tekrar çarpışmaya başladı. Dışarıdaki düşmanların yanı sıra, içindeki düşmanla da aynı anda savaş veriyordu. İçindeki düşman bir ara ona: Dön geri! Dünyayı sen mi dü