Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 199 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10
Yoksul bir köylü çocuğu olan Jan Valjan,küçük yaşta annesini ve babasını kaybetti. Gidecek başka yeri olmadığı için yedi çocukla dul kalan ablasının yanına gitti. Yetim kalan çocuklara babalık, ablasına da yardım etti. Aradan geçen yıllar onu içine kapalı, sessiz, ama güçlü kuvvetli bir delikanlı yapmıştı. Çektiği sıkıntıdan yakınmıyor, yalnızca ablasının ve yedi çocuğunun karnını nasıl doyuracağını düşünüyordu. Bu hiç de kolay değildi maalesef...Jan Valjan'ın elinden her iş gelirdi. Yarıcılık, orakçılık,
"Bakınız, eğer bu kadar derin ve karanlık bir cehalet olmasa, bu masum insanlar, kendilerine anlatılan şu masallara itibar ederler mi? Bizim en büyük derdimiz, cahil olmak; bütün Müslüman âleminin en büyük musibeti bu afet... Cehaleti yenmedikçe, hiçbir ciddi ve şerefli netice elde edilemez. Bence İslam'ın büyüklerinin yapacağı tek şey, birer medeniyet ve irfan mücahidi hüviyeti içinde, diyar diyar gezmek, irşat etmek, her türlü sıkıntıya severek katlanmak... İngiliz misyonerleri nasıl? Fransız Cizvitlerini
Oyun salonuna girince -hayatımda ilk kez bir oyun salonuna giriyordum- oynamakla oynamamak arasında bir süre bocaladım kaldım. Salon tıklım tıklım doluydu. Ancak eğer böyle bir kalabalıkla karşılaşmasay-dım öyle sanıyorum ki, oyuna falan başlamadan çekip giderdim. Ne yalan söyleyeyim, kalbim küt küt atıyor, o soğukkanlılığımın yerinde yeller esiyordu. Uzun bir süredir kafama koymuştum; geldiğim gibi bu Roulettenburg'dan çıkıp gitmeyecektim. Hayatımda köklü ve kesin bir değişiklik o-lacaktı. Evet, böyle olma
Bazı devletler, halk olarak korkunç krizler geçirir ya da tümüyle perişan bir hale düşerler. Bazı uluslar ise hayatlarına iyi bir düzen kazandırırlar. Bu misallerin her ikisi de sadece devlet adamları, bakanlar, milletvekilleri için önem taşımaz; ulusun her bir üyesini de ilgilendiren meselelerdir. İster beyin gücüyle, ister kas gücüyle çalışsın; bütün erkekler, kadınlar, yaşlılar, gençler, kentliler, köylüler, hep bu sorunları düşünmelidir.
JULIET: Kim gösterdi sana burayı?ROMEO: Her şey aşkın yardımıyla oldu. O, akıl verdi bana, ben de ona göz oldum. Ben gemici değilim, ama sen o en uzak denizlerle yıkanan uçsuz bucaksız kıyılarca uzak da olsan, sana ulaşmak için açılırdım denize.
"Naçiz ferdi olmakla öğündüğüm Türk milletinin mutluluğu ve hizmeti uğrunda bütün kabiliyet ve varlığımı vermek gayret ve kararıyla duygulu ve dolu bulunuyorum. Asla şüphe yoktur ki, Cumhuriyet'in gelecek evlatları bizden daha refaha kavuşmuş ve bahtiyar olacaklardır. Dünyanın zorunlu gidişinde asil milletimize düşen yüksek ödevlerin yerine getirilmesine çalışacağız. Bu ödevler, uygarlık ve insanlık ailesinde Türk milletinin layık olduğu yüksek itibar mevkiini koruma ve yükseltmesine hizmet etmek olacaktır.
Tükendi
İşte ancak bunun ardındandır ki, akıl yürüterek, mevsimleri ve yılları yaratanın ve görülebilen dünyada olan herşeyi gözetenin "O" olduğunu ve zamanla görmeye alıştığı herşeyin nedenlerinin belli bir şekilde "O" olduğunu kavramaya geçecektir. Kesinlikle çok açık, hepsinin ardından bunu kavrayacaktır.
Elinizdeki eser, Ahmet Haşim'in dönemin gazetelerinde yayımlanan deneme tadındaki köşe yazılarının bazılarından oluşmaktadır. Türk edebiyatında önemli yeri olan yazarın, bu seçme köşe yazıları doğallığı ve sadeliği ile türleri arasında önemli örneklerdir. Keyifle okuyacağınız temennisiyle. ...
Sözlü kültürümüzün en önemli miraslarından biri olan Dede Korkut hikayelerini bir masal gibi yaşatmaktan çıkarıp kitap bütünlüğünde sunan bu eser, Dede Korkut kimliğinde Türk tarihinin yaşayan unsurlarını yeniden hatırlatıyor.
Ferhat Ağa: Seni de İran seferine gönderecekler, öyle mi? Gitmek istemiyorsun, onun için ricaya geldin değil mi? Endişelenme! Dur bakalım, tabii ki bir çaresini buluruz. Cezmi: Yok efendim; beni kimsenin bir yere göndereceği yok. Bugün adam arıyorlardı ve beni çocuk diye istemediler. Ben de gitmek için yardımınızı istemeye geldim. Ferhat Ağa: Nereye? Cezmi: Sılaya, hacca hiç değil. Savaşa.... İran'a. Nev'i: Delikanlı, savaş şiir yazmaya benzemez... Cezmi: Neden benzemesin? İnsan düşünüp yazdığı gibi dövüşm
Hiç düşünmeden" rüyasını gördüğü hayatı yaşamaya başlayan ve gezip gördüğü yerlerle ilgili kaleme aldığı notlarıyla bugüne on bîr ciltlik dev bir "Seyahatname" bırakan Evliya Çelebi, en eski ve en önemli şey y ahım izdir. O´nun, Yemen´den Kırım´a, Rumeli´den Iran içlerine kadar bütün Türk corafyasmı gezdiği söylenir. Bunu söyleyenler haksız da sayılmaz. Elinizdeki eser, olağanüstü bilgileriyle bugüne de ışık tutan Evliya Çelebi´nin Türk coğrafyasına yaptığı gezilerden bir demet sunuyor.
Bu kitap, Ahmet Kasım in Malumat gazetesinde yayımlanan fıkralarından oluşmuştur. Edebiyatımızdaki "şehir yazılarının ilk örneğidir. Yazarın en (önemli eseri olarak görülür. Ahmet Rasim, devrin İstanbul´unu sokağından, pazarına, basın camiasından, eğlence mekanlarına usta bir gazeteci ve şair gözüyle ve sade bir dille aktarır.
"Maslova mahkemeye!" diye bağırıp kapıyıyeniden kapanı. Kadın, ayakta dimdik durarakkıpırdamadan bekledi.Rüzgârın tarlalardan şehre getirdiği o harikakoku, cezaevinin avlusunda bile duyulmaktaydı.Koridorlarda ise, ağır; dışkı, nem, çürümüşlükkokan pis bir hava vardı. Bu, kimseninboğulmadan soluyamayacağı bîr havaydı.Dışarıdan gelen kadın gardiyan, bu bozukhavaya alışmış olmakla beraber, o da aynırahatsızlığı hissetti. Avludan gelip koridoragirer girmez, midesinin bulandığmı hissetti.içinden uyumak geliyord
Safiye Erol unutulup gitmiş, adı bile bilinmeyen ve kitapları okunmayan bir yazar ve aydındı. Ne zaman ki 2001 yılında kitapları Kubbealtı tarafından neşredildi, bir anda güneş gibi edebiyat dünyamıza doğdu. Bir çok edebiyatçı, yazar, gazeteci şaşkınlıkla "Yahu kim bu Safiye Erol? Bir anda nasıl oldu da edebiyat âleminin gündemine yerleşiverdi?" diyerek hayretlerini gizleyemediler. Evet hakikaten Safiye Erol'un keşfi birdenbire oldu. Bir anda onu okuduk, bir anda sevdik ve hepimiz onu sahiplendik. Çünkü o b
Ben, şu an yirmi bir yasında olan lise mezunu bir gencim. Soyadım Dolgorukiy diye bt- mim r. meşru babam Makar İvanov Dolgorukiy, Versilov ailesinin eski kölesiymiş. Aslında yoidan doğsam da: topfumun değer yargına göre babasızım ve soyum sopum he Dünyaya geliş hikâyem ise şöyle: Bundan oıi iki yıi önce asıl babam derebeyi Versiiovvilâyetindeki çiftliğine geimiş. O sıralarda yirmi beş yaşındaymış. Öyle sanıyorum ki o zaman daha kişiliği tam oturmamış bir adammış. Çocukluğumdan beri beni hep şaşırtan. z
Zerdüşt otuz yaştnda yurdunu ve yurdunun gölünü terkedip dağlara çıktı. Orada ruhunun ve yalnızlığının zevkini tattı ve on yıl bıkmadı bundan. Ama en sonunda gönlünde bir değişme oldu. Bir sabah, tan ağarırken kalktı, güneşin karşısında durdu ve ona söyle dedi: "Ey ulu yıldız! Aydınlattıkların olmasaydı, nerede kalırdı senin mutluluğun! On yıldır yükselir durursun mağaramın üstüne; eğer ben, kartalım ve yılanım olmasaydık, ışığından da, bu yoldan da bıkardın. Ama biz seni her sabah bekledik, ışığının fazl
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 199 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10