Paslanmış gümüş tahtınının sağına parmaklarını vurarak ritim tutuyordu. Başını çevirdi, eskiden tavana kadar vitral camlarla çevirili yüksek salona baktı. Camlar parçalanmıştı. Önceden camları tutan, demir iskeletlerin hepsi yanmış, parçalanmamış olanların arasından beyaz kar taneleri süzülüyordu.
Tahtının her iki tarafından,salonun ortasındaki altın fıskiyeye uzanan su donmuş, imparator askeri şeklindeki fıskıye ise kırılmıştır.
Sade tahtından kalktı ve merdivenleri yavaşça indi. Gri kürkü arkasında sall
Bir hoşçakal her şeyi bitirir miydi? Biriken anıları yok eder miydi? Oysa Leyla unutulmaz bir idoldü.
Bir gün, Florya sahilinde koşarken, bir sabah elinde sigarasıyla dalgın, plak dinliyordu. Akşam saatlerinde, sarayın yeni prensesi oluyor, harem odalarında dolaşıyordu. Ağrı Dağı'nın beyaz zirvesi bile onu yansıtıyordu. Ve önemlisi, acemi bir aşığın kalbinde atıyordu.
Keşke her şeye bu kadar sinmesiydi. Ellerinde hala onun kokusu vardı. O birçok yerdeydi. Karşıdaki vişne ağacının dallarında, kayısının tad
İnsanlar neden fikirlerini birilerinin tahakkümüne bırakma ihtiyacı hissediyorlar? Birilerinin kendilerinden daha iyi olduklarını kabul ettikleri için mi? Bir şekilde, hayatta hiçbir zaman birileriyle bir arada hareket edemedikleri için mi? Yoksa tamamen özgüven probleminden dolayı mı? Birilerinin peşinden koşmak niye? Ve hatta o birileri kendilerinden zerre haberdar olmamasına ve bu konu da umursanacak bir konu olmamasına rağmen, hep bir önder, desteklenecek, arkasında yer alınacak, ardı sıra yolundan deva
Geç anladım her şeyi;
Yaşamayı geç anladım.
Geç anladım sevgiyi,
Kuş uçmuştu yazık ki.
Geç anladım karın beyaz,
Denizin mavi olduğunu.
Dertlerin insanı yıkıp
Gülmelerin yaşattığını.
Geç anladım dostum,
Geç!
Hayatın bir ana kadar kısa,
Üzüntülerin sonsuz olduğunu,
Dolu dolu yaşamı,
Geç anladım ben.
Anladığımda yirmi yaşındaydım.
Geç anladım her şeyi;
Yaşamayı geç anladım.
Geç anladım sevgiyi,
Kuş uçmuştu yazık ki.
Geç anladım karın beyaz,
Denizin mavi olduğunu.
Dertlerin insanı yıkıp
Gülmelerin yaşattığını.
Mektupların duygular, dönemsel olaylar, yaşanılan devirdeki toplum yapısı vs. hakkında bilgi veren birer belge olduklarına inanıyorum ve yayımlanmaları gerektiğini düşünüyorum. Hatıra defterlerindeki yazıları da mektup olarak nitelendirebiliriz. Ünlü insanların mektuplarının yayımlanması doğal. Annem ünlü biri değil. Ancak, altı yıl boyunca, çocukluktan genç kızlığa adım atılmış bir süreçte, üstelik gece gündüz bir arada kalmış genç öğretmen adaylarının yazdıkları anılar fotoğraflarla birleşince o döneme ış
Geceleyin ortaya çıkan görme mesafesinin azalması tavukkarası adıyla bilinen bir belirtidir. Nedeni bir A vitamini eksikliğidir. Hastalıktır. Bellek karası ise gece ve gündüz demeden ortaya çıkan ve belli tür yaşantı izlerini kapsayan bir arazdır. Ancak hastalık değildir. Keyfe keder bir haldir. Aslında bellek karası büyük kentlerde yaşayan kentlilere dair bir aksamayı anlatır. Ancak durum kente özgü değildir. Çünkü kentin belleği hep aydınlık, açık ve seçiktir. Üstelik kent, tüm kentlilerinin yaşantı izler
Veresiye mahalle bakkallarımızın varlığıyla anımsanan bir yaşam şekli olmuştur. Parası olmayanın ya da azlığı nedeniyle her zaman olmayanın karnını, çoluğunu çocuğunu doğurabileceği bir borç anlayışıdır. Bu borç müşterinin erdemine bakkalın iyi niyetine bağlı olarak belli bir düzeyi hep sürdürür. Bir süre sonra veresiye, karşılığında alınan erzaktan, ekmekten, peynir ve zeytinden daha önemli hale gelir.
Öykü, kendi gerçekliğini taşıyan, edebiyatın veresiye biçemidir bence. Ederi ertelense de değeri ötelen
Toplam 250 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.