Keyifli bir polisiye roman olan "Metcezirden Kaçış", Alman Ressam Emil Nolde'nin dört akvarel resminin romanın başkahramanı Harry tarafından bulunduğu müzeden çalınması etrafında gelişir. Resimleri çaldığı andan itibaren beklenmedik ve garip kazalar onu yaptığı planın dışına çıkmaya zorlar ve Harry, kendisini hiç planlamadığı bir yerde bulur. Burada da garip kazalar ve beklenmedik olaylar - bunlara metcezir de dâhil- Harrry'nin peşini bırakmaz. Öyle ki çaldığı resimleri tam anlamıyla elde etmek için 18 yıl

Bay Barnstaple, acil olarak bir tatile ihtiyaç duyuyordu ancak ne beraber gidebileceği biri ne de gidebileceği bir yer vardı. Çok fazla çalışmaktan yorulmuş ve ailesinden bunalmıştı. Bu tatil, hem yoğun çalışma temposundan hem aile içindeki karmaşadan hem de sosyal sorunları düşünmekten karmakarışık olmuş zihnine iyi gelecekti. Bu düşüncelerle, nereye gideceğini haber vermeden çıktı yola. Kuzey'in tanıdık yolları onu beklemediği bir şekilde ama tam da istediği yere götürecekti; ancak burası Dünya'da bir

Hayatın ortasında politik olaylar tarafından savrulunursa ve o zamana kadar normal kabul edilen her şey altüst olursa ve kısmen de kaybolursa ne olur? Bu soru 1989'dan beri çökmüş Doğu Almanya vatandaşları tarafından sık sık sorulmuş olmasına rağmen 1989 yılında eski Federal Batı Almanya da çökmüştü. "Sahip Olduğumuz En Güzel Şeydi" Gregor Korff ile Leo Münks'ün hikâyelerini anlatmakta. Onların Batı Berlin'de yetmişli yıllarda sol çevrelerde geçen üniversite yıllarını ve başkent Bonn'da bakan danışmanı ve K

Çocukluktan gençliğe uzanan yol, hem genç kadınlar hem de genç erkekler için bir keşif yolculuğudur: Hayatın keşfi…Milyonlarca genç gibi Genevieve, Philippe, Max, Kristina, Thomas hatta komiserin kızı Sina da bu yolun henüz başındaydı.Ergenlik, kendini gösterme, trend saçlar, karşı cinse duyulan hisler, eğlence, alkol, güzellik…Gençliğin masum yüreğinde anlamlandırmaya çalıştığı bu kavramları kirleten bir şeyler vardı. Ne 16 yaşın tazeliğinde ne de bir yetişkinin bilincinde temiz kaldı bu kavramlar… Genç ka

West Cork. Kasım 1920. İrlanda Bağımsızlık Savaşı giderek şiddetlenmekte. Genç bir kadın vahşice öldürülmüş ve paramparça cesedi rüzgârlı bir tepe yamacına bırakılmış. Boynuna asılmış bir tabelada "HAYİN"yazıyor. Hain. İrlanda Kraliyet Polisinden Vekil Çavuş Sean O'Keefe cinayeti araştırmak üzere görevlendirilir. Dublin Kalesi tarafından katili bulmasına yardımcı olmak üzere dedektifler atanır. Tabii bulacağı katil Britanya Hükümdarlığının işine gelen birisi olması şartıyla. Bu sırada IRA da genç ka

2029-2030 kışı... Almanya... Dokuz sene süren cunta rejiminden sonra İngiliz etkisindeki geçiş hükûmeti sona eriyor... Berlin'deki eski yönetim bölgesi insansız, boş bir bölge hâlinde... Kendi ütopyalarını gerçekleştirmek isteyen insanlar yerleşiyor bu boş bölgeye... Çoğu zeki, eğitimli ve cuntaya karşı direnmiş... Yeni plan ise bir kütüphane inşa etmek... Ulrich Anders bunun için bölgeye adımını atıyor... Ancak özgürlükleri tehlike altında... Cunta darbe hazırlığında... Ve Ulrich Anders tüm bu olayların or

Stillbach'lı Clara Burger, en yakın arkadaşı Ines'in ölümü üzerine, arkadaşının yakınlarının ricasıyla, işleriyle ilgilenebilmek için önce Güney Tirol'e, oradan da Roma'ya gider. Bu sırada Aldo Moro'nun kaçırılıp öldürüldüğü 1978 yılında Roma'da geçen bir romanın taslağını bulur. Ines bu romanda, otuz yıl önce Manente Otelinde kat hizmetlisi olarak çalıştığı yazlık işinden bahsederken aynı zamanda 1938 yılından beridir Roma'da yaşayan ve Güney Tirollü ailesinin karşı çıkmasına rağmen bir İtalyan ile evlenmi

Hislerini belli etme konusunda her zaman başarısız olmuş Morvan, genç ve asil bir Got savaşçıdır. Yıllarca hizmetinin bir karşılığı olarak Prens Pelagius ona yerleşebileceği bir yurtluk verir. Burada güzeller güzeli bir at hırsızı ile yolları kesişir. Önemli bir Orta Çağ kasabasının şefi olan Galo'nun kızı bu güzel at hırsızı, duygularını açığa vuramayan sert savaşçının gizli hislerini ortaya çıkarabilecek midir?.. Yoksa Morvan güçlü kişiliğinden taviz vermeden etrafına ördüğü duvarların ardında zapt edilem

Tek bir kader anı hayatı değiştirir. Sabine Gruber bu romanında iki ayrı şehirde yaşayan iki kadının hikâyelerini anlatır; Mira Roma'da, İrma ise Viyana'da. İki kadın da huzursuz ve şüphe içinde yaşamakta. İzler arayan, sevgi ve yaşam özlemi çeken iki kadın. Bu ikisinin arasındaki bağlantı nedir? "Yazar heyecanlı ve paralel giden bir hikâye ile hayatın onlara açıklama yapmıyor gibi görünmesine rağmen sormayı ve hayret etmeyi unutmamış olan iki kadının mutluluğunu ve mutsuzluğunu anlatıyor. Bu iki kadının ya

Cezaevinde tutukluların yiyecek ve içecekleri vardır. Benim düşünceme göre gökyüzünün altında bu kadar yorucu bir yaşamıolan başka bir halk olamaz. Bu nedenle bizden daha kutsal olduklarınısanıyorlar. Ayyaşlık ve sefihlik içinde yaşama konusunda Ruslar gibi iki halk daha yoktur. Ve Ruslar, şantajcılık konusunda dünyada en çok nefret uyandıran millettir. Dük buyruğundaki insanlardan olağanüstü gelirler çıkarabilecekti; halkın çok itaatkâr ama vergilerin onların geleneklerinin bir parçasınıoluşturmadığınıöğre

BEKÂRLARIN DİKKATİNE! Asa Mercer'ın çabaları sayesinde şimdi, iyi ahlaklı ve itibarı olan bir gelini, Atlantic Eyaleti'nden toplam 300 dolara elde edebilirsiniz. Durumu uygun ve istekli tüm bekârlar, çarşamba akşamı Delim ve Shorey binasında toplanacaktır. Düğün planlandı... Sadece birinin geline söylemesi gerek! 1860'ın Seattle'ında, kerestecilerin sayısı oldukça fazlaydı fakat kadın nüfusu yok denecek kadar azdı. Karısı olan bir adam, 640 hektarlık bir kereste arazisini bedavaya alabiliyordu lakin J

İtalyan sinemacı-yazar Alberto Bevilacqua ilk kez Türkçede... ?Şaşkınlıkların Kadını" iç kesitlerini ele vermeyen, insan zihninin koridorlarında sürekli boyut değiştiren, ele avuca sığmaz, sarsıcı bir roman. Hayaller, kâbuslar, pişmanlıklar ve suçluluk duygusu... ?Şaşkınlıkların Kadını" yaşama dair rutinlerin, çok derinden gelen huzursuzluk ve iç hesaplaşmalarla kesintiye uğradığı ilginç bir deneyim... Bilinç akışı ve postmodern anlatım şekli ile fantastik unsurlardan ustaca yararlanan yazar

Dedektif Sherlock Holmes'un yaratıcısı Arthur Conan Doyle'un huysuz kahramanı Profesör Challenger, huysuzluklarıyla insanları çıldırtmaya devam ediyor. Bu aksi aynı zamanda çok zeki karakterle yakınlık kurmak ve onu anlayabilmek hayli zor olsa da bir o kadar da keyifli olacaktır. ?(...) O hâlde, Dünya'mızın da üzerine yayılmış bulunan insan ırkından habersiz olduğunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Üzerinde yetişmekte olan bu mantarımsı bitki örtüsünden ve yaşlı taşıyıcılarının Güneş etrafındaki yolculuğu sı

Wilshire, Connecticut'ta yerleşik olan elit aileler, kendi sosyal ilişkileri içinde ?kendi yağlarında kavrulmaktadır". Bu ailelerin kimisi imrenilen kimisi oldukça sönük kalan; kimisi aldatan kimisi aldatılan; kimisi itibar gören kimisi küçümsenen kadınları ise bu elit hayatın dertleriyle boğuşmaktadır. Çünkü dışarıdan nasıl görünürlerse görünsünler ve nasıl bir hayata sahip olurlarsa olsunlar hâkim olan sosyal yapılar, bu kadınları ağına düşürmüş ve onlara kendi kurallarını kabul ettirmiştir.

Ergenekon Davası bir torba davaya dönüştürülüp İnternet Andıcı Davası da bu torbanın içine atılınca Genelkurmay İstihbarat E. Başkanı İsmail Hakkı Pekin, diğer silah arkadaşları gibi bir haksızlığa kurban giderek kendini Silivri Cezaevinde buldu. Mesleğinin zirvesindeyken ve Genelkurmay başkanlığına gidecek bir kariyer çizgisinin başındayken uğradığı bu haksızlığın ağır yüküne bir de cezaevindeyken kıymetli annesinin vefatı ve türlü sebepler yüzünden ona son görevini yerine getiremeyişinin hüznü eklenmişti.

Hasdal Cezaevindeki babalar... Ziyaret odasının önünde babamla vedalaşırken avukat odasının camındaki demir parmaklıkların arkasında, cezaevi avlusunda yürüyüş yapan bir tutuklu subay gördüm. Babam, Bak bu geçen yıl benim komutanım, daire başkanımdı... dedi. Gülümsedik... Hemen ardından bir kişi daha kırmızı eşofmanları, spor ayakkabılarıyla koşu yapıyordu. Bu kim? diye sordum babama, O, terör örgütü ile mücadele eden bir timin komutanıydı. Dağdan Hasdal´a getirildi. diye yanıt verdi. Dudağının kıyısında, a

"Ama düşünmez misiniz?" diye sordu Bayan Williams utanarak, "Düşünmez misiniz Bayan Westmacott, kadının da kendine ait bir görevi olduğunu?"Evin hanımı büyük bir gürültüyle halterlerini yere bıraktı. "Eski boş laflar!" diye bağırdı, "Eski slogan! Nedir kadına ayrılan bu görev? Öylesine hakir, öylesine kaba, öylesine ruhu öldüren, aşağılık bir şey ki başka hiç kimse buna tenezzül etmez. Kadının görevi işte bu! Ve bu kısıtlamaları kim ona kabul ettirdi? Bu dar alana onu kim tıktı? Vahiy miydi? Doğa mıydı? Hay

Nicole Michelin, uçaklardan, motosikletlerden ve özellikle de Japonyadan uzak duruyor. Ailesinin bir zamanlar misyonerlik yaptığı Japonyada bir şey oldu. Babası ve Nicoleün Amerikaya yalnız dönmesine neden olan bir şey... Hayatı, Kuzey Carolinadaki Mount Olivede tuhaf akrabalar, bir akvaryum dolusu balık ve ev yapımı chutney yiyerek geçip gidiyordu. Nicole, Pretty Fish web sitesindeki köşesi sayesinde Japonyada yaşayan Harrisonla tanıştı. Ne kadar uzak durmaya çalışsa da sonunda gelen e-postalar Nicoleü e

Ailemi sevdim -akrabalarımı; hala, amca ve kuzenler; bununla beraber onlar bana daima rahatsız edici derecede mükemmel göründü, asla kendi ailem gibi karmaşık değillerdi. Ancak büyüdüğümde kendimi herhangi bir ailenin parçası olarak tanımlamaktan kaçmak istedim. Kendim olmak istedim. Kendi seçimlerimi yapmak istedim. Ve yaptım. Ve inan bana birkaç hata da yaptım

Stoker sararıp soldu. "Yanlış anladın küçük kız." "Sanmıyorum." "Yanlış anladın ve eğer bundan herhangi birine bahsedecek olursan ben..." "Ne? Beni öldürecek misiniz?" Ona bakışlarıyla meydan okuyordu. Çenesi titriyordu. "Size bir şeyler öğretme sırası bana geldi, Bay Stoker. Görünmeyenler için çalışıyorum. Drakulaların ve suçun düşmanları! Bu denli gizlediğiniz bu sırrı onlara zaten açıkladım." "Sen..." Gazeteci sendeledi. Amber ilerledi. Sarsılmıştı. Bu yalanı neden söylemişti? Bu adamı kurtarmak