Sabah uyandığımızda, o gün bir yenilik beklemeden, sırf aynı günlerden birisini daha yaşayacağımız için mutlu
olsaydık
Tanımadığımız kalabalıklara hayatımızı adamaktan vazgeçip, sadece küçük ailemizle, çocukluk veya asker
arkadaşlarımızla yetinseydik
Kavgamızın en tatlı yerinde, Haydi, örgütlü mücadeleye diye tıslayan adamı taşla kovalayıp, Allahın yaramaz
çocukları olarak yaşasaydık
Kimi seversek sevelim, bekaretin bir parçasını mutlaka saklamak yerine, onu tamamen tek kişiye hediye edip,
Kim ki arar ve aramasında ısrar ederse bulur.
Hz. Muhammed
Hayatınız için Eyvah! diye çırpındığınız herhangi bir olayın gerçekten kötü olduğuna emin misiniz Belki yepyeni bir kapının açılışıdır yaşadıklarınız. Yeni ve güzel bir kapının...
Bilgeliğin yolu öğrenmekten ve öğrendiğini uygulamaktan geçer, eskilerin deyimiyle hâl etmekten. Bilge olmak mıdır asıl olan yoksa bilge olma yolunda gayret sahibi olmak mı?
Kim Allahın bilgisine yetişebilir ki
Dünya Bir Öykü, Bir Dünya Öykü kitabı hem Tasavvuf kültür
Ben sizlere dünyaya, hayata, aşka uyumunuzla ilgili seçenekler sunuyorum sadece.
Seçim size kalmış.
Kitabın adı, Yahu artık böyle bir soru mu kaldı? yorumlarına neden olabilir, günümüzde. Zaten amaç da o, fikir de, zikir de... Belki böyle ve benzeri sorular, hatırlatacak size yeniden sizi. Eski incelikleri...
Aşkın karşı konulmaz büyüsünü... İlişkilerin aslında o kadar karmaşık da olmadığını. Doğallığı...
Geleceği geçmişte aramıyoruz. Ama geçmişi, geleceğimizi aydınlatmak için bilmemiz gerekiyor.
En azından
"Zul ve Zulüm" umutsuzluğun içindeki umudu arıyor. Ama bu umut hala çok derinlerde. Unutuşun ve unutuluşun karanlık dehlizlerinde.
Haşim Şahin "Zul ve Zulüm" adlı şiir kitabında ülkemizin karanlık tarihinin izini sürerken, faşizmin en sinsi türü olan unutmayı ve unutturmayı sorguluyor aslında. Çünkü zulmün en yakın destekçisi unutmaktır, unutturmaktır. Çünkü kirlenmenin adsız versiyonudur aslında unutmak, unutturmak.
Şaire göre cinayetlere ve katliamlara susarak ortak olan ruhlarımızı, ancak ve ancak hatırl
"İçinde doyasıya yaşadığım, ama bugün ne yazık ki kaybolmaya yüz tutan ve tamamen kendine özgü olan şehir kültürümüzün ve eski güzel yaşantımızın ardından bakakalmaktan başka ne yapılabileceğine ait yürek burkan; "Bafra Ah Bafra" sorusu bu kitabı bana yazdıran gerçek sebep oldu.
Kalemimin elverdiğince 'yazdım' mı desem, yoksa 'anlattım' mı desem daha doğru, kararsızım.
Belki bir tür 'hafıza tazeleme denemesi' dense daha yerinde olur.
Bafra'da bugüne kadar, yakın tarihimizle ilgili anı kitabı ya
2009 Orhan Kemal Öykü Yarışması Üçüncülük Ödülü
Oysa bu iki yılda kimler unutmamıştı ki beni.
Kitaba adını veren Kedisiz öyküsü bu cümleyle son buluyor. Unutulup gitmenin, bazen de hiç yaşamamış sayılmanın ağır kederinin yanında; hayat denen bu küçük derenin, kimi kez hangi umutları da yeşertebildiğini gösteren bu öykü, hatırlanmak üzerine yazılmış kısa bir destan tadındadır.
Yılların dahi yıkıp yok edemediği tek şey nedir? sorusuna verilen yanıt, öykünün bu cümlesinde okuyucunun karşısına çıkıveriyor: Ke
İnsan, hayatta pek çok kötülük yapabilir. Bilerek ya da bilmeyerek. Kimi insan yaptığı kötülüğün cezasını görür, kimi görmez. Kimi kötülükler insanların gözü önündedir, görülür ve bilinir. Kimi kötülükler gizli kalır. Gizli kalan kötülükler, bilinen kötülüklerden kötüdür. Varlıklarını sinsice sürdürür ve fark ettirmeden, insanların hayatını çürütürler.
Ben, işte bu çeşit bir kötülüğün, az sayıdaki tanıklarından sonuncusuyum. Tanık olduğum kötülüklerde benim payım yok. İstesem de engel olamazdım. Tanık olduk
Tabancaları ateşlemeden önce, daha isabetli atış yapmak için tetikte bulunan boşluğu almak gerekir. İşaret parmağıyla hafifçe tetik çekilir, boşluk alınır ve geriye tetiğe yüklenip ateşleme yapmak kalır. Dink'i öldüren silahın tetiğini, fanatik milliyetçi söylemin yarattığı Ogün Samast çekti. Tetik boşluğunu alan ise medyadaki kışkırtıcı yayınlar"dı. Neler Yapmadık Şu Vatan İçin, Türkiyede milliyetçilik, medya ve Hrant Dink cinayeti üçgenindeki soru işaretlerine ışık tutuyor.
Gazeteci Şükran Pakkan, akadem
Üç günlük dünyada her şeyim oldun, aslında hiçbir şeyimsin
Aslında sürgünüz kendi düşlerimizde bile
İstesen de dokunamayacağın kadar uzak
İstemesen de avucundaki bozuk para kadar yakınım
Boşluğunum, içindeki sevdalar kadar yoğun, nefretin kadar geçici
İç kanamasıyım acılarının
Çok eskilerden kalan bir şarkı ya da yaptığın bir beste
Bir nefeste içine çektiğin kokuyum
Nasılsa her şey geçip gitmiyor mu zamanlar gibi
Yarın olmayacağımı biliyorsun, benim bildiğim gibi
Hoşça kal
Kapatamadık maziden kalan yaraları
Farklı din ve kültürlerin arasında kalmış, imkânsız görünen, acı, ama bir o kadar da yaşama umudu veren aşklarının ardından koşan iki gencin hikayesi Martin ile Gülsüm.
Diyarbakırdan İstanbula göç eden genç kadın Gülsüm, hayatını beklentisiz ve umutsuzca yaşarken Martine rastlar. Martin görür görmez âşık olur Gülsüme. Hayatlarındaki her şeyi feda edebilecek kadar saf bir aşkın içinde töre ve ayrımcılıkla savaşmaya çalışırlar.
Martin ve Gülsüm yaşadıkları acılara ve zulümlere karşın aşklarını ayakta tutup y
Akbabaları Beklerken, her gün yeni bir kaosun içine sürüklenen, kavgaların ve cinayetlerin hiç eksik olmadığı bir sürecin sonunda rahat bir nefes almak isterken iyice karanlığa gömülen insanların dram dolu yaşamlarına adanmış bir kitaptır.
Kahramanların hayali, konuların ise tam anlamıyla gerçek olduğu bu öykülerde, o günleri yaşayan herkes kendinden bir şeyler bulacaktır.
Kavga ateşini yakanları adalet önüne çıkarmak için hayatını ortaya koyan bir Savcı.
Aşklarını, birilerinin durmadan körüklediği Alevi-Sü
Jeef Noon, Alice Harikalar Diyarında kitabının 1860 yılında yayınlandığından beri hiçbir yazarın cesaret edemediği bir işe kalkıştı ve hikayenin üçüncü serüvenini yazdı.
Serüven, Alicein zamanda sıçramasıyla başlıyor. Alice kendini bir anda 90ların Manchesterda buluyor. Bu tuhaf yolculuğu sırasında, sayısız şekil değiştirmiş yaratık, şaşırtıcı dil oyunları ve Jimmy Hendrixten Ouentin Tarantinoya kadar pek çok popüler kültür ikonuyla karşılaşıyor. Tıpkı bir matematikçi gibi her
aşamasının hesap edildiği ve t
Bu kitapta, birbirleriyle örülü kültürler arasında kendisini Doğudan Batıya fantastik bir yolculuğun içinde bulan Fujiwaranın, Japon ve Çin Moğol topraklarında yaşadığı maceraları; dönemin acımasız kuralları ve ihanetlerine karşılık bir yerlerde sizi bekleyen aşkı bulacaksınız.
Anladım ki, bir insanın bir kahramanı olur, diğerleri, ötekilerin hepsi, bu kahraman için çalışan zavallılardır diyen geyşayla karşılaşacak, Şamanın omuzundaki kartalın gözleriyle göreceksiniz.
Adını aldığı 13. yüzyıl halk kahramanı
İki adam
Biri Milli İstihbarat Teşkilatından
Diğeri Emniyet Teşkilatından
İkisi de yıllarca Türkiyeyi abluka altına alan derin devlet ilişkilerini anlattılar.
Susurluk kazasından hemen sonra çete iddialarını araştırmak için kurulan komisyonlarda ortaya attıkları iddialarla açılan davaların en önemli iki tanığı oldular Böylece Türkiyenin derin devlet ilişkilerini hem rapor ettiler hem deşifreÖyle ki; mevcut oluşumu, kendilerinin de içinde bulunduğu teşkilatı, teşkilatlar arası yaşanan çatışmaları kamuoyuna
Prof. Dr. Özcan Köknel bu kitabında ruhbilim, toplumsal ruhbilim ve iletişim bilimi açısından, bireysel ve toplumsal sorunların nedenlerini ve sorunların çözüm yollarını, yöntemlerini ele almıştır. Yaşamın amacı, başarılı, huzurlu, mutlu, uyumlu olmaktır. Bu amaca ulaşmak için "Ânı" akıllı, doğru, gerçekçi, iyi değerlendirmek gereklidir.(Carpe Diem) Ânı tüm bu kriterler ışığında doğru değerlendirmek ise insanda olumlu etkiler oluşturur. İnsanın neşe, sevinç, umut gibi bir duygu hissetmesi, kişide bedensel v
Toplam 196 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 180-200 /
Aktif Sayfa : 10
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.