Kadın; omuzunda güvenli bir el, sevgi dolu bir dil ister. Kadın; yüreğini yoracak birini değil, yüzü bin kez asılsa bile halini soracak, onu mutlu etmek için tüm dünyayı sessize alacak birini ister. Kadın ilgiye aşıktır. Sevgi ve muhabbetle atılan her adımı tüm benliğini sunarak cevaplar. Kadın yüreği verimli bir tarla gibidir; sen ona bir güzel söz söylersin o tüm kalbini verir. * * * Hayat o kadar kısa ki değmiyor üzmeye ve üzülmeye. O yüzden güzel yaşa her anı. Gidilecek bir yer varsa mutlaka gör.

Ağaç ağaca göre budanır, söz söze göre rüzgâr değer, su çeker, değişir toprak bir anlam edinir dil, anlam filize geçer ıslanır kurağı yerin, kımıldanır böcekler çoğalır harf, çağrışır ses, imge ekilmek ister çimlenir usulca bir çiçeğin tohumu

Taylan Kara; Cölanj ve Poe'nun Kuzgunu isimli iki romanından sonra, şimdi de aforizmalar ile okurun karşısına çıkıyor. Kitabın adı: Böyle de Buyurabilirdi Zerdüşt... Bu kitap "aşırı iletisi" olan bir kitaptır. Bu işi, iletisini zaman zaman gözlere sokarcasına yapmaktadır. Bu kitap gevezeliğin bütün olanaklarını zorlayarak okuyanı söz ile eylem arasındaki pasaport kontrol noktasına götürmeyi amaçlamakta; bulunduğu söz dünyasının sislerinin arasından okuyucuya asıl olan hayatı işaret etmektedir. Bu kitap bir

Iskalamak ne zaman girdi hayatımıza, ilk ne zaman Iskaladık, ıskaladığımızı anladık mı? Bilerek mi ıskalıyorduk yoksa hayat bize hep ıskayı mı nasip ediyordu? Okuyacağınız bu kitap size öğüt vermeyecek. Başarının kapılarını açacak gizli bilgilerle de dolu değil. Bunları biliyor olsaydım, ben bir Iskalayan olmazdım. Sen de bir Iskalayan'san Korkma; benden, senden, bizden milyonlarcası var, Yalnız olmadığımızı kanıtlamak istedim.

Dr. H. Murat Güvençer (1950-2015) İstanbul'da doğdu. İlkokul sıralarında başlayan konservatuvar eğitiminin ardından Kabataş Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde lisans ve lisansüstü; eş zamanlı olarak İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi'nde Çocuk Nörolojisi Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'nde eğitimini tamamladı. Binlerce çocuk ve erişkine deva olmanın yanı sıra, müzik ve edebiyatla iç içe yaşadı. Şiirler yazdı. Konservatuvarda aldığı keman eğitimi, iler

Eski bir şehir yangını içindeyiz Mayası tutmuş perilerle. Cenk yorgunu nefesler alıp Karşılıksız veriyoruz yılmadan. Arada bir salağa yattığımız doğru, Yoksa nereden gelsin yüzümdeki sen izi yastıkta. (Tanıtım Bülteninden)

"... bir kadının kalbindeyim, bir başkasının içinde, bir diğerininse hiçbir yerinde olamıyorum kimi zaman. biriyle kavga ediyor, biriyle sevişiyorum. biri beni çok kırıyor, biri çok seviyor, biri aldatıyor, birinin gözleri kalıyor bende. biriyle bir zaman evleniyorum."

Ay parçacıkları her tanesine sinmiş. Donmuş dualar her biri. Uyuşuk parlak. Rüyaların suyuyla ıslak. Kalbi kırık bir Taşın gençliğinden gelmiş: buz ve ateşle Örselenmiş. Dalgayla yelle sürüklenmiş. Mevsimlerin saldırdığı gövdeciği Parçalandıkça boğulmuş. Asyalar Afrikalar karalar denizler Geçerken birbirinin içinden, arada Ezilişin çıktısıdır kum dediğin, altı üstü.

Hangi tezgâha sürersen sür bu hikâyeyi Geleceği maziden sorgulayan Vakitsiz bir şamardır şimdi! ...Yılanın ağrısında yenilenir zar... Ateşe bıraktığım şikâyetimle tanımla Üçüncü zaman duvarlarına sinmiş Çığlıklardan bul beni...

"Gamzesini seyrediyorum bir yanağının Yürüyüşüne takılıp kalan çöl bedevisiyim Yalansam engerek yılanları soksun Kuytu bir köşede bir başıma öleyim Soluğum kesilsin dilim boğazıma aksın Yalan bana göre değil Unutmak kitabımda yok Ki sırtımı dönersem Aşk çarpsın beni."

Güz biri Kuş sürülerince Ağızsız elleriyle gecelerin Anlar yığmış üst üste İçine dışarı Hüzüntüsü Ta kalubeladan beri Esirliği değil midir İnsanın (Tanıtım Bülteninden)

İnce ince kıyarım suları Gece treninde uyuyakalır güneş Aşık kemiklerimde yorgun şövalyeler at koşturur Maya çalarım güz kuşlarının gözlerinden dolan Düş gölüne. Ah, yine akşam Saatler yine hüznümle kelepçelenir Susmak ve bağırmak arası Sıfır altı bir tonda Sıfır altı üşürüm yokluğundan Ya tutarsa diye beklerim güneşin uyanmasını...

Kimi ağız kanatır, kimi güneşten sıcak İyi ki gürültülü kelimeler var Bir kadın söyleyince başı döner dünyanın Bir çocuk oyun deyip akşamı geciktirir . Bazıları unutulmuş, bazıları yaralı İyi ki yalnız gezen kelimeler var Onlardan başlayan rüzgar Anımsatır herkese yarılmış bir insanı.

sessizlik, geceye bakan çavlan gibi akıyor kentin sırtında durduğum yamaçta gittikçe alçalan dolunay. gölgemde hala kambur bir susmayla iniyorum hışım içre duvarlardan ben değil miydim odalardan odalara nefessiz koşan?

Oyun parkı mı sandınız uzayı, bu yıldızlar satılacak Haber salınsın Amerika'ya, kölesiyiz halkımızın Postmodernitenin itibarına yaslanıp Ezildikçe bir duvar yazısının altında Daracık aynalarda yakışıklı gündem Kararınca oksijen, bolca taksit Avazı çıktığı kadar bir darboğazda Mermeri eşelerken kumrucuk Sizin olmaktan yoruldum artık

Tarafımız belli olsun için faşizmin yaktığı ateşi söndürmeye ağzında su taşıyan karıncayız öyle işte, geceyi devirmeden güneş doğmaz ki (Tanıtım Bülteninden)

"Serçe havalanmış daHala sallanmakta Eriğin dalı"

"Yaz kızım: Sunulan rapor ve yapılan ibraz üzerine Suat Yücel'in adının Gülümser Yücel olarak değiştirilip, erkek kimliğinin iptal edilerek, yerine kadın kimliği verilmesi uygun görülmüştür." diyerek sözünü bitirdi. Küçümseyen bir yüz ifadesi takınmıştı. Dudak bükerek konuştuğunda; düşüncelerini karşısındakinin yüzüne hiç sakınmadan vurmuştu. Sarf edilen söze ve davranışa inanabilmek oldukça güçtü. Toplumun kural ve inançlarını kendim için altüst etmiş olmam; birliğini ve düzenini de kökten sarsacağım inanc

Görünmez bir duvar örülü her insanla diğerleri arasında, nereye gitse kendiyle gelen. Yalnızlık herkesindir haliyle. Bütün insanların ortak paydası. Bu yanıyla da herkesindir öyleyse bu içlenişler. Hayatının belirli bir döneminde kendini yalnız ve yenilmiş hisseden herkesin... Gima'nın G'sinin altında, Karamürsel Mağazası'nın önünde, bir sinema salonunun çın ayaz loşluğunda veya ‘göğe bakma durağı'nda hiç kimseyi bekleyen... Gece boyunca uyumadan tavana bakanların... Bu sözyaşları onların iç sesidir: gib

Ben bu denizleri, gölleri, bu ağaçlarla hayvanları Aldım, biriktirdim sana, dağıttım, doksan dokuz gün Bu dağları, hele bu dağları yonttum, avuttum Unuta hatırlaya seni, seni en çok Yasaklı bir peygamber kadar sevdim Ben bir aşktan dirildim, ölümle aldatma beni Sağalmadı yaralarım, değdi kar, değdi rüzgâr Ben bu fırtınayı eskittimse, bu kavgayı, savaşı Uzaklaşa yaklaşa seni, seni en çok Bin ışık yılı öteden de sevdim