Günümüz sufîlerinden Şeyh Nazım Kıbrısi, varlığını, Vareden'e ve diğer varlıklara nisbeten anlamlandırmıştır.
Kıbrısi'nin varlık telakkisi ve bu tellaki çerçevesindeki duygu ve davranışları, hakikat arayıcılarına bir harita
sunmuştur. Şeyh Nazım Kıbrısi'nin tasavvuf anlayışı ve Nakşibendiyye Ekolüne dayanan tasavvuf hayatı, yedi
kıtada, 56 farklı ülkenden insanın aradığı sorulara cevap olmuştur. Bu eserde, Kıbrısi'nin hayatını ve hayatındaki
sıra dışı tecrübeleri paylaşırken, bu tecrübelerin düşünce dünyası
Rabbimize na mütenahi hamd-ü senalar olsun ki, Mehmet Feyzi Efendi gibi ilimde zirve, velayeti kâmile sahibi bir zat ile tanışmayı ve ondan istifade etmeyi nasip etti. İnsana hayatında böyle bir zat ile tanışma ve istifade etmek nasip olursa Rabbine ne kadar şükretse azdır. Velayeti kâmile zatların sohbetleri insana yeniden doğmuş gibi hayat bahşeder. Mehmet Feyzi Efendi sohbet sünnetini ihya ettiler. "Ağaç kökünden sıvarılır. İnsan ise sohbetle kulağından sıvarılır." buyururlar, sahabelerin de sohbetle âli
Dinin de bir zâhiri, bir bâtını, yani bir dış yönü bir de iç yönü vardır. Abdestin, namazın, orucun, haccın iç anlamlarını bilmek, bu ibâdetleri daha zevkli yapmaya yol açar. Onlara bir mânevî derinlik ve zenginlik katar.
Abdest, sadece eli yüzü yıkamaktan ibâret değildir. Aynı zamanda mânevî arınmadır, Hakkın huzûruna çıkmaya bir hazırlıktır. Namaz, kıyamdan, rükûdan, secdeden ibâret değildir. Onun hedefi, mümine mîrâc zevki yaşatmak, Cenâb-ı Hakla beraber olma şuuruna erdirmektir.
İbâdetlerde gerçek amaç
Gönül dünyâmızı aydınlatanlar; Velîler, Allah dostları, erenler. Hz. Peygamberin mânevî vârisleri.
Yaşadıkları devirde, hayatları ve davranışlarıyla örnek olanlar. Vefatlarından sonra ise sözleri, eserleri, menkıbeleri ve şiirleriyle asırların ötesinden tâliplerine, sevenlerine ışık saçanlar.
Elinizdeki kitapta, işte bunlardan 70 tanesine yer verildi. Onların kısa hayat hikâyeleri, menkıbeleri sâde ve anlaşılır bir üslûpla dile getirildi.
Önce ilk sûfiler anlatıldı. Gazâlî ve İbn Arabî gibi kitap yazan müel
İnsanlığın; medeniyetler çatışmasına değil, medeniyetler buluşmasına
ihtiyaç duyduğu günümüzde, Mevlâna düşüncesi çok daha büyük önem arz ediyor.
Bu çatışmayı barışa dönüştürebilecek potansiyel Mevlâna fikriyatında var
Mevlânanın bugün bu kadar önem kazanmış olması, sözlerinin insan gerçeği ile
buluşmasından, insan denen meçhulü çok iyi ifade etmesinden ileri geliyor.
Mevlâna gibi abide bir şahsiyetle aynı kültürü paylaşanlara ne mutlu!..
Hz. Peygamber maddi ve ruhani hayatıyla örnek insandır.Bize düşen onun ahlakıyla ahlaklanmak ve ona benzemeye çalışmaktır.Onun ahlakı Kuran ahlakıdır.Onun ahlakı daha ayrıntılı biçimde, ondan bize intikal eden hadislerdedir.Hadislerin ışığında Peygamber efendimizi daha yakından tanıyabiliriz. Seçtiğimiz hadisler daha çok ahlak edep ve tasavvuf konularına aittir.Önemli bir kısmı kudsi hadistir.Açıklamalar arasında imkan doğdukça tasavvuf düşüncesine yer vermeye çalıştık.Tasavvuf kültürümüzden süzülüp gelen h
"Güzel ve iyi yüz, kötü huyla birlikte olursa
bir kalp akça bile etmez.
Testinin şekliyle ne vakte kadar oyalanıp duracaksın? Testinin görüntüsünden geç, ırmağa, suya yürü.
Şeklini gördün ama manâdan gafilsin.
Akıllıysan sedeften bir inci seç, çıkar.
(Mesnevi, c. II, beyit: 843-1015)
Fikir ona derler ki, bir yol açsın,
yol ona derler ki, bir gerçeğe ulaşsın.
Sultan ona derler ki, kendiliğinden sultan olsun, hazinelerle askerlerle değil...
(c. II, beyit: 3176 vd.)" ...
Seyyid Ahmed er-Rifâî hicrî 512de (1118) Irakta, Bağdat ile Basra arasında kalan Batâih bölgesindeki Ümmü Abîde köyünde doğdu. Atalarından Rifâa el-Hasan el-Mekkîden (ö. 331/943) dolayı Rifâî nisbesini aldı. Yedi yaşında iken babası vefat ettiği için onu devrin büyük sûfîlerinden dayısı Mansûr el Batâihî himâyesine aldı. Devrin âlimlerinden İslâmî ilimleri tahsil etti, dayısından da tasavvufî eğitim gördü ve hilâfet aldı. Uzun yıllar bölgesindeki insanlara İslâm ahlâkını ve irfânını öğretti. 22 Cemâziyel
"...Beni Yenikapı Mevlevihânesine götürüp Merhum Şeyh Celâleddin Efendi Hazretlerinden sikke giydirtti ve mürşid-i müşârünileyhe biat ettirdi. Vâkıa, daha evvel Hoca merhum abd-i âcize telkîn-i zikr etmişti; lakin, tarîkaten biat vermemişti. Mâlûm-ı âlinizdir ki, tarîkatte biat, onu veren şeyh ile alan derviş arasında yek-diğerini dervişliğe ve şeyhliğe kabul etmiş olduk-larına dair el ele tutuşmak sûretiyle yapılan bir muâhede demektir ki, mürit, ancak bu taahhüdden sonra o şeyhin dervişi olur. Hoca Mer
Bu kitâb-ı şerîfin tasnîfine ve bu mecmûa-i latîfenin telîfine sebeb odur ki, bu fakîr-i Mevlevî, yanî Şeyh Rüsûhuddîn İsmâil b. Ahmed el-Ankaravî ne zaman ki, irşâd-ı fukarâ ve ahbâb ile memûr oldum; memûr mazûr-dur sözü gereğince mümkün olduğu kadar onların irşâd ve terbiyesine himmetimi masrûf ve mahsûr kıldım. Gördüm ki, genelde heyetimizde, şekil ve sûretimizde olan fukarâ, Mevlânâ hazretlerinin gitmiş olduğu yüce yola muhâlif gitmiş ve tarîka-i Mevleviyye onu zannetmiş, her biri o hazretin müb
XIX. asırda Mevlânânın maneviyâtından istifade eden, bununla da kalmayıp Mesnevî-i Şerîfin birinci cildini kendine özgü bir bakış açısıyla şerhederek bize aktaran zatlardan birisi de Âbidin Paşadır. Âbidin Paşa, Osmanlı devletinin en bunalımlı dönemlerinden birinde yurdun bir çok yerinde başarılı valilikler yapmış, yönetim anlayışıyla, ârifâne ve samimî mümin kişiliğiyle halka ışık tutmuştur. Tasavvufî düşünüş tarzı onda çağdaşlarından daha geniş bir perspektif oluşmasına yol açmıştır.
Verdiği mesajla,
Miladi 13. yüzyılın başlarından kalma olan İbnül-Fârızın Kasîde-i Tâiyyesi çeşitli çevrelerin ilgisini çekmiş ve etkisi büyük olmuştur. İlahî aşk ve tasavvuf düşüncesi konusunda tükenmez bir hazîne hüviyetindedir.
Tâiyye şiirdir, zor bir metindir. İbn Fârız Divanının tamamını şerh eden bâzı şârihler zorlandıklarını itiraf edip Tâiyyeyi şerhten vazgeçmişlerdir. Bu eserdeki sûfiyâne incelikler ve mânevî hakikatleri kavramakta zorlanmışlardır. Onun için Tâiyyeyi tercüme ve şerhetmeye cesaret eden az çıkmıştı
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, XIII. yüzyılda yaşamış mutasavvıf bir mürşid-i kâmildir. Onun asırlardır süregelen tesir ve etkileri tüm dünyânın dikkatini çekmektedir. Onun anlayışıyla İslâm´ı tanıyan farklı dinlere mensup kimseler müslümanlığı tercîh etmekte, müslümanlar ise engin sevgi, aşk, hoşgörü ve samîmîyet dolu bir dînî yaşantı için onun eserlerini ve düşüncelerini anlamaya çalışmaktadırlar. Bu îtibarla Mevlânâ´nın dîni anlatım metodunun modern dünyada yanlış ve olduğundan farklı algılanma problemi yaşaya
Tarihte milletler yetiştirdikleri büyük şahsiyetlerle anılır. Çünkü bunlar, tarih yapan değerlerdir. Bu açıdan onların eser ve düşünceleri yeni nesillere aktarılmalıdır. Mensûbiyet duygusu, ancak bu şekilde yaşatılabilir.
Bizler, büyük medeniyetin çocuklarıyız. Medeniyetimizin maddi-manevi inşasında sayamayacağımız kadar büyük şahsiyetler rol almıştır. İşte bu şahsiyetlerden birisi de Mevlânâ Celâleddin er-Rûmîdir. Vefatı üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen O, hâlâ eser ve düşünceleriyle insanlığın yol
Toplam 16 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.