Babişkoya annemin nerede olduğunu sorduğumda, onun Afrikada pigmelerle birlikte küçük bir köyde yaşadığını söylerdi. Gûya Henriette (yani benim annem), pigmelerin tanrıçasıymış. Pigmeler o denli küçüklermiş ki ağaçlardaki muzları bile toplayamazlarmış. Annem toplayıp verirmiş onlara O nedenle de anneme taparlarmış. Babişkonun, annemin nerede olduğuyla ilgili tutarsız sözleri vardı : Bir keresinde de Henriette diye birinin olmadığını söylemişti. Sözüm ona ben, her saat tamircisinin oğlu gibi bir gece vakti,

Abdullah, okul bahçesinde top oynarken arkadaşı Beşirle kavga eder. Olaya tanık olan öğretmen, Abdullahı kusurlu bulur ve kendisine oda hapsi verir. Öğle tatili boyunca onu sınıfta kilitli tutmak ister. Bu olay, zaten okula gönülsüz giden Abdullahı çileden çıkartır. Sınıfın sokağa açılan ama sürekli kilitli tutulan başka bir kapısı vardır. Abdullah, ani bir kararla bu kapıyı kırarak sokağa fırlar. Artık, eve de okula da dönmeye cesareti yoktur. Zavallı Abdullah!.. Keşke sokakta kendisini nelerin bekled

Andre ile Rudonun bir gün içinde küsüşip barışmalarının sayısını Allah bilir Ben, yeryüzünde ağız dalaşını zevkli bir oyuna dönüştüren başka ikili daha tanımıyorum. Acaba siz, yaşadıkları kent varoşundaki eski eşya çöplüğünü lunapark keyfine dönüştürebilen birilerini tanıyor musunuz ? Peki, sizin futbol oynayan, radyo tamir eden, gerektiğinde Çince bile konuşabilen bir büyük babanız var mı ? Ya sizin mahallenizde her fırsatta keyfinizi kaçıran (Allah kimsenin başına vermesin !) Mirabel adında kıskanç ve c

Annesiyle babasının boşanma kararı aldıklarında Madelen henüz on dört yaşında bile değildi. Bir yandan ergenlik dürtülerinin tanımsız karmaşıklıkları, öbür yandan yıkılmaya yüz tutmuş bir ailenin çıkmazları, genç kızın üzerine bir kâbus gibi çökmüştü. İsveçli bayan yazar Anna Greta Winberg bu romanında, bir genç kızın ergenlik dönemine rastlayan aile dramından yola çıkarak anne-baba ve ergen-çocuk ilişkilerinin psikolojik tahlillerini bir uzman gözüyle öykülemeye çalışıyor.

Köyün yaşlıları, benim size tedavi olmamı yasakladılar. Zaten buraya gelmekle de onlara karşı haksızlık ettim. Bu sözler genç doktoru öfkelendirmişti: Ama sana bu acıyı çektirmeye hakları yok. dedi. Kız: Bizim yaşlılarımız, her zaman haklıdırlar. diye karşılık verdi. . Büyünün, tılsımın ve her türlü boş inancın alabildiğine kol gezdiği; yokluğun ve çaresizliğin bir kader gibi algılandığı; cehaletin katmer katmer yaşandığı tuhaf bir ülke Kara Afrikanın kara talihini ak etmeye çalışan Jean Denis adında beyaz

Kadınlar, kırsaldakiler ve kenttekiler. Eğitimli olanlar ve olmayanlar. Çalışanlar ve çalışmayanlar. Zenginler ve yoksullar. Bu araştırma, kır ve kent kadınlarını karşılaştırmalı olarak inceleyen, Türkiye'de az sayıda yapılan çalışmalardan biridir. Kitap, iki-binli yılların başında, Türk kadınının, ailenin ve toplumun bir ferdi ya da grup üyesi olarak, gündelik hayattaki konumunu ele alan uygulamalı bir araştırmaya dayanmaktadır. Anadolu'daki bir kentin ve o kentin merkezinde ve kırsalında yaşayan fark

Minik Pembe Ejderha ve arkadaşları, çocuklarınızı kendileri olma yolunda eğitici, zevkli, heyecanlı bir maceraya çıkaracak... Sihir dolu bu güzel serüveni sizler de zevkle okuyacaksınız...

Üniversite düzeyinde hazıladığımız ilk kitap "Modern Türk Tüketim Kültürü" ismiyle yayınlandı. Bu çalışma ilke kez, Modern Türk Tüketim Tarzında gerçekleşen değişimleri ya da evrimle ve kırılmaları, bir dönemleştirme denemesi yaparak ela almaktadır. Sosyolojik açıdan, tüketimdeki Batılılaşmanın nüvelendiği Lale Devri'nden, modernleşmenin genişlediği küreselleşme dönemine kadarki değişim sürecini izlemektedir. İlk otomobilin Osmanlıya girişi, Osmanlıda ve Cumhuriyet döneminde yayınlanan ilk reklamlar, yer

Merhaba, ben Salâh Salâh mı? Ne tuhaf; benim adım da Sarah. Birbirine ne kadar yakın Bu bir kız adı mı, erkek adı mı? Ne demek kız adı mı, erkek adı mı? Sesimden anlaşılmıyor mu? Elbette erkek adı. Ah, özür dilerim. Kiminle görüşmek istemiştiniz? Sakıncası yoksa sizinle biraz sohbet etmek istiyorum. Ama ben Salâh diye birini tanımıyorum ki Hatta yeryüzünde böyle bir adın varlığından bile haberim yok. Demek var olabilmek için, telefonla konuşmak gerekiyormuş. diye düşündü Salâh.