Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 23 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İSLAM GARİP OLARAK GELDİ VE YİNE BAŞLADIĞI GİBİ OLACAKTIR. O HALDE NE MUTLU GARİPLERE. (Hadis-i Şerif) Kalbe düşen ani bir sancıyla başlayan önce vahşi çöllere oradan da insanın iç âlemine doğru yönelen bir arayışın hikayesi. Bu yolculuk "bilginin merkezi olarak kabul edilen bir yerden vahşi çöllere doğru açılan ve bana hiç rahat yüzü göstermeyecek birçok yolculuklar zincirinin başlangıcı"dır. Bayazîd-i Bestam'ın meşhur "Aramakla bulunmaz, ama bulanlar ancak arayanlardır' sözünün peşinden çıkılan karşı konu
Tevhîd ilmi, mektep sıralarından veya kitaplardan öğrenilen bir ilim değildir. Tevhîd ilmi, insanı Allah Teâlâ'ya kavuşturan, canlı cansız bütün varlıklarda saklı olan bir ilimdir. Bu ilim bir çiçeğin tomurcuğunda saklı olabileceği gibi semâlarda, denizlerde, toprağın altında kısacası bütün kâinatta ve özellikle de senin varlığında saklı olan hakikatlerden ibarettir. İnsanlar şirk ve inkâr gibi kötü ahlâklara sahip oldukları için eski devirlerde masum yavrularını diri diri toprağa gömmekteydiler. Bugün ise
Tükendi
İnananların itmi'nanını arttırmak, müsteşriklerin Kur'ân'a yönelik oluşturmaya çalıştıkları şüpheleri de izale etmek üzere bu eseri kaleme aldım. Hem okuyucuda, Kur'ân'da bir noksanlık ve kusur varmış izlenimi uyandırmayacak hem de yapılan çalışmanın içeriğini doğru ifade edecek bir başlık olması için adını "İlâhî Kelâmın Müstesna Grameri" koydum. Bu tesmiyede "Kuraldışı, benzeri az bulunan, benzerlerinden ayrı, üstün olan, seçkin" gibi anlamlara gelen "müstesna" kelimesinin tüm anlamlarından istifade etmey
Tükendi
Tasavvufun Mağrib'e girişi on birinci yüzyıl başları gibi oldukça geç dönemlerde gerçekleşmiştir. Bu da yaklaşık olarak şark İslâm dünyasından iki asır sonraya tekabül etmektedir. İlk Mağrib sûfîleri metafizik konularla ilgilenmekten çok zühd ve takva esasına ağırlık vermekteydiler. On ikinci yüzyıldan itibaren ise Şark İslâm dünya¬sındaki mutasavvıflara ve tasavvuf mekteplerine benzeyen yeni an¬layışlar görülmeye başladı. Endülüs'ün önemli kültür merkezlerinde yetişen mutasavvıflar hem fıkıh, hadis ve kelâ
Gerçekleşen fetih hareketleri sonucunda Mısır, Libya, Cezayir, Tunus ve Fas toprakları İslam Dünyasının en önemli bölgelerinden biri haline gelmiştir. Başta Kuzey Afrika olmak üzere Afrika coğrafyasının iç kesimlerine doğru Afrika kıtası fetih döneminden itibaren uzun soluklu bir süreçte İslamlaşmasını sağlamıştır. Bölge halklarının İslâm'ı din olarak benimsemeleri ise daha çok sûfîler vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Afrika'da tarikat zümreleri gönüllere hitap etmiş, halkları İslâm'ın engin dünyasıyla buluştur
Allah Teala'ya kul olmak için O nasıl istiyorsa öyle kul olunabileceğini, kendi heva, heves ve istekleri ile Allah'tan başka bütün varlıkların istek, irada ve tekliflerinin bütününe hayır demenin kulluğun temel şartı olduğunu bilmek ve daima hatırda tutmak gerekir.
1532 yılında Machiavelli'nin kitabı Il Principe basıldı. Niyeti kâfir yöneticiler için gerekli liderlik bilgisini ortaya koymaktı. Eser, 'Ferdî Yönetim' ilkesi tamamen yok edilene kadar geçerliliğini korumuştu. Kâfirlerin ferdî yönetimi ise, modern "demokratik" finansal yönetim biçimine dönüştüğü için, yönetimin kimliği, kapsamı ve faaliyet alanı gizli kalmaya başladı. 1931 yılında İtalyan Curzio Malaparte, Fransa'da Technique du Coup d'Etat adlı başyapıtını yayınladı. Malaparte devletin mekanik doğasını v
Abdurrahman b. Yusuf el-Licâî der ki: "Muhabbetin ilk basamağı, günahları terk etmek, taatlere sarılmak, O'nun (c.c.) elçisini ve dostlarını sevmektir. Çünkü Allah'ın (c.c.) dostlarını sevmek, Allah Teâlâ'nın (c.c.) evliyâya ikram ettiği şeylerden (manevî hazlardan) nasip almayı mümkün kılar. Çünkü onların kalbleri bir aynaya benzer. Kim onları severse, o kimsenin ismi onların parlak kalblerinde görünür. Allah (azze ve celle), her gün dostlarının kalblerine rahmet nazarıyla bakar. Kim Allah'ın (c.c.) bir do
Yarattığı varlıklar içerisinde kendini tanıyıp bilme vazifesini insanoğluna tahsis eden Allah Teala; nebiler, resuller ve onlarla birlikte kitaplar göndererek kendisini bizlere ilim yolu ile tanıtmıştır. Rabimizin kendisini bizlere tanıttığı bu ilim yoluna tarikat denilmiştir. Allah Teala Hazretleri bu yolun saliklerini eğitmek için de kainatı yaratarak hazırlamıştır.
Tükendi
Câhiliye dönemi Arap toplumu ahlaki bakımdan neredeyse tamamen tefessüh etmiş, değerler tümüyle çürümüştü. Bu yozlaşma ve çöküş Hz. Peygamber'in (s.a.v) dâvet ettiği yüksek ahlâki seviye ile asla uyumlu değildi. İçki, kumar ve zina çok yaygındı. Kabile asabiyetinden kaynaklanan zulüm, baskı ve zorbalık alıp başını gitmişti. Haksız kazanç ve gasp oldukça yaygınlaşmıştı. Güçlü güçsüzü, zengin fakiri eziyordu. Geleneği kutsayan ve işini zorbalıkla yürüten Arap câhiliye felsefesi ile hak ve adâleti esas alan, ş
Tükendi
Son dönemin önde gelen Nakşibendî meşayıhından olan Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevî Hazretleri, ülkemizde daha ziyade Râmuzu'l-ehâdis adlı eseriyle tanınmaktadır. Letâifu'l-hikem ve'l-Mevâiz Şerh-i Garâibi'l-ehâdîs ismini verdiği elinizdeki bu eser ise seçilmiş bin iki yüz küsur hadis-i şerifin şerhini ihtiva etmektedir. Gümüşhanevî Hazretleri eserini şöyle takdim etmektedir: "Peygamberliğin acaibi ve velâyetin inceliklerinden olan bu kitaptaki hadisleri Nübuvvet-i Muhammediyye'nin nurundan ve hadisler deryası
Muhakkak ki akıl ve nakil, kitap ve sünnet görüş birliği etmiştir ki dünya fânîdir, süratle harap olup yok olmaktadır. İzzeti zillettir, nimetleri azap, içecekleri ise seraptır. Ahiret yurdu ise asıl yaşanacak yerdir. İman ehli olanlar, muttakiler için hazırlanmıştır. İzzeti bâkî ve ebedîdir, nimetleri sâfî ve sonsuzdur. Ahiret yurdunda bu üstünlüklere kavuşmak ise peygamberlerin sonuncusu, gelmiş geçmiş bütün insanlığın efendisi Hz. Muhammed'e (s.a.v) inanç, söz, fiil ve ahlakta uymakla mümkündür. Tarîkat-
Seyr ile'llah yolcuları Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyyeye uygun olarak varlıklarını devam ettiren tarikat mekteplerinde görecekleri eğitim neticesinde; kötülüklerden iyiliğe, yanlışlardan doğruya, yasaklardan ilâhî emre itaate, bid'atlerden sünnete ittibaya dönüş yaparlar. Onların bu dönüşleri Hakk'a dönüş olduğu için, yolculukları da Hakk yolculuğu olur.
Tevhid ilminden mahrum bıraktığımız evlâdımıza, bir ömür boyu çalışarak kazandıklarımızı versek dahi, o çocuğumuz mahşer günü, bu büyük dünyevî imkânları kendisine bıraktığımız için bizlere teşekkür etmez, bize "Allah razı olsun." demez. Aksine yakamıza yapışarak "Bana bu kadar servet yerine, tevhid ilminin dünya ve ahiretimi aydınlatacak olan nurlu yolunu niçin öğretmediniz?" diye seslenir.
Tükendi
SEN DE HAKLISIN Günün birinde Nasreddin Hoca'ya bir adam gelir ve komşusundan şikayetçi olur. Adamı dinleyen Hoca onu haklı bulur. Biraz sonra davalı komşu da Hoca'ya gelir ve kendisini savunur. Hoca onu da "Haklısın!" diyerek uğurlayınca; -içeriden konuşmaları duymuş olan- hanımı, Hoca'nın yanına girerek, merak ve şaşkınlıkla; "Hoca efendi! Hem davacıya hem de davalıya 'haklısın' dedin. Aynı davanın iki tarafı da nasıl haklı olabilir?!" diye sorar. Hoca bir süre düşünür. Sonra hanımına döner ve ?Hatun! Sen
Ey kardeş, dünyaya aldananların tutum ve davranışlarını terk et. Dünyanın, kendisini oyuncak hâline getirdiği; Mevlâ'sına duyduğu hürmetin, onu yanlış eylemlerinden alıkoymadığı; öğütleri, uyarıları arkasına atıp da sadece midesi ve cinsî arzularıyla meşgul olan kimse gibi olmaktan sakın. Bil ki; Dünya sevdalısının kalbi, var olduğundan beri, bütün dünya nehirlerinin, pınarlarının aktığı engin bir deniz gibidir. Bütün bunlar kendisine aktığı halde, o kalpte bir fazlalık, bir tat meydana gelmez. Bazı alimle
Allah Teala'dan öğrenilen bir şey insanı hakiki ilim, hakiki iman mertebesine ulaştırırsa da: kulun imanın sıhhat şartlarından biri olan "yakin" mertebesine yükselmesi, düşüncesine ve yaratılan varlıkları araştırarak kendisinde bir yakin hasıl etmesine bağlıdır. kul ancak o zaman taklidi imandan kurtulup, tahkiki iman seviyesine yani iman-ı hakiki makamına yükselmiş olur.
Tükendi
İnsanı yaratan ve ona beyânı talim buyuran Allah Zülcelâl Hazrerleri; ağızları ilâhi hakikatlerin bediî muslukları kılmıştır. Bu ağızların, ulviyyet ve kudsiyyet bakımından en yüksek beyan mertebesi Cuma hatiplerine mahsustur. Binaenaleyh minberler; Allaha yükselecek hamd ü senâların, tazimât ü tekrimatın Allah kullarına vâki olacak hitapların mevize ve irşad seslerinin pırlanta kelimelerle çağlayanlaşan bir beyan makamı olmalıdır. Dini neşelerin, ilmi feyz ü bereketlerin bolluğuna rastlayan zamanlara ait h
Tükendi
İnsanı yaratan ve ona beyanı talim buyuran Allah Zülcelal Hazretleri;ağızları, ilahi hakikatlerinin bedii muslukları kılmıştır.bu ağızların, ulviyyet ve kudsiyyet bakımındna en yüksek beyan mertebesi Cuma hatiplerine mahsustur. Binaenaleyh minberler; Allah'a yükselecek hamd ü senaların, ta'zimat ü tekrmatın... Allah kullarına vaki olacak hitapların, mev'ize ve irşad seslerinin pırlanta kelimelerle çağlayanlaşan bir beyan makamı olmalıdır. Dini neşelerin, ilmi feyz ü bereketlerin bolluğuna rastlayan zamanlar
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 23 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1