Mademki yolculuğumuz diyalektiğinin insafına kalmış, al kendimi getirdim sana...bak!.. İçimde hala tutunamıyor kimse... eskitiyorum tüm doğruları... Sinemde karışıyor madde ve mana... evrensel yalnızlıkta, ahlaksızlığın boyutu; Aşk'sız ve ilhamsız kalmaktı... dimağlara dolduramadığımız boşlukta, iki sözcük tek seste yer alırken, gülmekle ağlamak aynı(mı)...

Tüm dinamikleri ile kendi içinde örgütlenmiş bir yapıya sahip devlet olgusu kendi varlığını sürdürebilmek için toplumsal fayda ilkesiyle vatandaşlarına bir takım görevler ve sorumluluklar yüklemiştir. Akipek?e göre devlet; muayyen bir ülkede hayatını sürdüren ve bir otoriteye bağlı olarak örgütlenmiş insan topluluğunun oluşturduğu sürekli, hukukla şahsiyet bulan bir varlıktır. Burada insanların bir araya gelerek üst otorite egemenliğinde yaşamasından bahsederek aynı zamanda üst otoritenin ortaya koyacağı ku

Ekonomik ortamlardaki hızlı gelişme ile birlikte işletmelerdeki işlem hacmi genişlemekte ve bilgiye doğrudan ulaşım güçleşmektedir. Bunun doğal sonucu olarak, işletme ile ilgili kişi ve kuruluşların işletmenin faaliyetleri hakkında güvenilir bilgi elde etmeye olan talepleri de artmaktadır. İşletme ile ilgili bu kişi ve kuruluşların işletme dışı ve işletme içi olarak iki açıdan ele alınması mümkündür. Bu ayrımın temel sebebi, bu iki grubun bilgilere ulaşım derecelerinin ve bu bilgileri kullanma amaçlarının t

İşletmelerden bilgi akışı finansal tablolarla yapılmaktadır. Finansal tablolar ise çeşitli nedenlerle bilgi riski taşımaktadır. Güvenilir bilgiye olan ihtiyaç ise denetim olgusunu yaratmıştır. Denetim kendi içerisinde yasalarla şekillenip genişlemeye başlamış ve bağımsız denetim olgusu oluşmuştur. Zaman içerinde tarihi finansal tabloların denetimi ve diğer güvence hizmetleri adıyla sunulan etki alanı gittikçe genişleyen bir meslek halini almıştır. Mesleğe yön veren ve onu şekillendiren ise mevzuattaki yerid

Edebiyat, güzel sanatların en önemli dallarından biridir. Geniş anlamda yazılı her çeşit eser; dar anlamda ise yalnız sanat amacıyla yazılmış eserler edebiyat çerçevesinde değerlendirilir. İnsanda estetik duyguyu heyecana getirecek değerde şiir, roman, hikâye, tiyatro gibi nazım ve nesir halindeki sanat eserlerinin tümüne; bu sanat eserlerini inceleyen bilime; bu bilimi konu olarak ele alan her çeşit neşriyata da edebiyat denir. Edebi eser ise asıl malzemesi kelimeler olan ve okununca, dinlenince, söyleninc

Hafta başı, ilk ders saatiydi. İlkokul dördüncü sınıf öğrencisi Seher öğlenciydi ve o gün hiç olmadığı kadar sevinç-liydi. İçi içine sığmaz haldeydi. Bu durumu ister istemez Makbule Öğretmen ile sınıf arkadaşlarının dikkatini çekti. Makbule Öğretmen meraklı ve sevecen haliyle Seher?e yaklaştı: - Seher kızım, bu sabah niçin bu kadar sevinçlisin? Dört yıllık öğrencimsin, seni hiç böyle görmedim. Hep sakin, uysaldın. Sanırım sınıf arkadaşların da aynı düşüncedeler, dedi. Ögrenciler hep bir ağızdan yüksek ses

ŞakirpaşaHavaalanı?na giden yolun sağ yanındaki çimler henüz biçilmişti. Taze çim kokusu içimi bir hoş etti. Özlemişi kabarttı. Yıllardır çimlerin üstüne oturmuş değildim. Hemen çimlerin ortasında bulunan kauçuk ağacının gölgesine geçtim. Ayakkabılarımı çıkardım. Destekli oturmak için de kollarımı ardıma attım. Nisan ayının son haftasının içindeydik. Adanalı için en yaşanılır günler olur nisan, mayıs günleri. İkindi zamanıydı. Görülecek bir işim de yoktu. ?İyisi mi çim kokusunu ciğerlerime çeke çeke oturay

Bu çalışmada, sûfî şair ve düşünür Mevlânâ?nın Tanrı anlayışı incelenmiştir. Çalışma alanı olarak Tanrı konusunun seçimi, konunun dinî düşünce açısından öneminden ileri gelmektedir. ?Niçin Mevlânâ?" sorusuna gelince, birkaç neden öne çıkar. Kültürümüzdeki önemli yerine karşın, Mevlânâ?nın düşünce sistemi hakkındaki çalışmaların yetersizliği onun, tasavvufî düşünceyi şahsında örnekleyecek nitelikte bir düşünür olması bu özelliğiyle bağlantılı olarak, onun özelinde, kelâmî ve tasavvufî tanrı anlayışlarının k

Sevenlerin yolda olur gözleri Yar gelir de görmem diye uyumaz, Dudaktan dökülen ipek sözleri Kimse canan gibi ruhunda duymaz. Güzeller içinde her an önül de Sen gelince bayram olsun gönülde Has bahçe içinde salın süzül de... Hünkâr ülfetini kenara koymaz. Her güzelin huyu suyu başkadır, Vuslat murat ise yönü aşkadır, Sultan keremiyle niyet köşkedir, Sevdalı gönüle başkası uymaz.

Yıl 1967, aylardan ağustos. Uzun tartışmalar... İdmanocağı ve İdmangücü arasında süren derin ve güçlü bir rekabet... Karadeniz insanın hırçınlığı, inatçılığı kadar uysallığı ve uyumu da güçlüdür. Renklerde ve isimde anlaşıyorlar. ?Gücü"nü sağlam bir ?ocak"tan alan Trabzonspor bir il takımı olarak 2 Ağustos 1967?de kuruluyor. O tarihe kadar futbol kültürü oluşturulmuş, rekabetin ve yarışın gerekleri öğrenilmiş, farklı ve güçlü kulüplere iyi futbolcular gönderilmiş. Güç birliği yapılarak oluşturulan bu büyük

Kurumsal yönetim ve kurumsallaşma kavramları gerek özel gerekse kamu kesiminde faaliyet gösteren tüm işletmelerin sürdürülebilir bir yapıya sahip olabilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle her ülkede ekonominin temel yapı taşlarından biri olarak kabul edilen aile işletmeleri için sürdürülebilir bir yapının tesisi, işletmenin ya?amının kurucusunun yaşamı ile son bulmaması açısından hayati önem arz etmektedir. Yazında aile işletmelerinin kurumsallaşması konusunda yazılmış değerli eserler bulu

Her çağın ve hatta her dönemin kendine özgü bir tüketim tasavvuru ve uygulamasından söz etmek mümkündür. içinde bulunduğumuz dönem, tüketim kültürüyle simgelenmekte. Çağına ve dönemine ilişkin, o çağın hayat tarzına, davranışlarına, gündelik pratiklerine, değerlerine, zihniyetine ilişkin kesin veriler sunabildiği için bir tüketim tahlili, aynı zamanda bir çağ ve zamanın tahlili olabilmektedir. Tüketimin, çağlar boyunca geçirdiği değişime ve ulaştığı farklı biçimlere bakıldığında, tüketim ile çağın yaşama bi

Camille Yulien, Türklerin henüz keşfedilememiş bir millet olduğunu söyler. Doğru bir tespittir bu; öyle ki, Türklük hâlâ keşfedilmeyi bekleyen kayıp bir medeniyettir. Ancak baskın paradigma değer algılarını değiştirerek gayb olan medeniyeti yok saydırmaktadır. Artık bu günün Türkiyelisinin kafası ciddî anlamda karışıktır. Durumun vahametini 2006 yılında TESEV in desteğiyle yapılan bir anket çalışmasında karşılaşılan sonuçlar da açıkça ortaya koyuyor. Şöyle ki, A. Çarkoğlu ve B. Toprak tarafından gerçekleşti

Elinizdeki bu çalışma, pratik bir amaçla, üniversitelerin ilgili bölümlerinde eğitim gören öğrencilere ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Dolayısıyla herhangi bir bilimsel sorunu çözmek bir yana, herhangi bilimsel bir konuyu geniş kapsamlı olarak tartışmaktan da uzaktır. Ancak çalışma şu iddiaya sahiptir: Osmanlı Türkçesinde Arapça etkileri bir filolog gözüyle öğrenmek isteyen öğrenciler, bu ders kitabını sonuna kadar okur ve gerekli çalışmaları yaparlarsa konuyu genel çizgileriyle öğrenebilirler ve Osmanlı

Yaşamı boyunca, Türkiye'de ve Dünya'da çeşitli değişimlere tanıklık etmiş olan, Türk edebiyatının önemli ismi büyük usta Yaşar Kema'in hayat öyküsünün anlatıldığı bu kitapta tarihi olaylar ışığında, şimdiye kadar hiç bilinmeyen gerçekleri ilk defa okuyacaksınız. Yaşar Kemal ve çevresiyle ilgili bu gerçekler, hiç şüphesiz büyük ustayı etkilemiştir. Bu gerçek hikâyeleri kimi zaman olduğu gibi kullandı, kimi zaman ise; yer ve isimleri değiştirerek. İnce Memed romanı da ilhamdan ve bazı gerçeklerden oluşur.

Adana, Türkiye'nin Lasvegas'ı mı olacak? Siyasal iktidarın mensupları hızını alamadıkça yeni yeni yakıştırmalarda bulunuyordu bölgeye... Hongkong'la başlayan yakıştırmada son biçilen elbise Singapur'un Jurong adası oldu. O günlerde bir tören için Adana'ya gelen Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Adana'nın Türkiye'nin hiçbir yerinde olmayan özelliklere sahip olduğunu vurgulayarak Anadolu'nun çıkış, Ortadoğu'nun ise giriş kapısı olduğunu söyledi. Singapur'un Jurong adasını örnek gösteren Zeybekçi, "Dünyada böyle

Bu kitapta,Arapçanın bilgi yapısının en önemli işaretleyicilerinden biri olan tenvin konusu Osmanlı Türkçesi ve Türkiye Türkçesi bağlamında değerlendiriliyor.Böylelikle Osmanlı Türkçesinde Arapça etkiler,Osmanlı Türkçesinin sözvarlığı,Osmanlı dönemi Türk edebiyatında üslup ve Osmanlı Türkçesi-Türkiye Türkçesi ilişkileri konularında araştırma yapanlara ve bu konuların meraklılarına veri sunuluyor.

Geçen yıl bir söz vermiştik. Bu seriye devam edecek,ve kentimiz için önemli şeyler yaptıktan sonra köşesine çekilmiş değerlerimizi tarihe bir işaret yapmaya çaba sarfedecektik. İşte Adana'ya güç verenler 2 projesi bu niyetin hayat geçirildiği ikinci çalışmadır. Değerlerin gittikçe yok olduğu dünyamızda bu çabanın önemli kalmasını umuyoruz. Tabiki bunlardan katbekat fazla unutulanlar da bulunmakta.Aslına bakarsanız yaptıkları işler unutulmamasına rağmen unutulan insanlar bunlar .Nedeni de onların yaptıkların

Biri bir dünya savaşı yaşamıştı.Yaşayabilmek için bir ülkeden öbürüne kaçmak zorundaydı aynı zamanda.Diğerinin babası ırkçı tedhiş örgütü tarafından vur emriyle aranıyordu. Okulda dersteyken bile havan toplarının saldırısına maruz kalacak kadar savaşın içinden çıktı. Öbürü ise okumak için,kadınların okumaz hale geldiği ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. Ama yinede şanslıydı,çünkü daha basit nedenler yüzünden ondan önceki ülkelerini terk etmiş bir ailenin üyesiydi. Aralarında siyahi insanlara yapılan

Türklüğün kuvveti, geçmişindeki müktesebatından kaynaklanır. Elbette insanı vezir eden de rezil eden de hayatı kavrayışı ve yaşayışıdır. Dün cihana vezir olan Türkler bugün niçin rezil durumdadır? Zihinlerimizde ne türden değişimler vuku buldu da biz bizlikten çıkar olduk? İçine düştüğümüz makûs talihten kurtuluşun ilk adımı, dünü fark etmek, fark edileni keşfetmek, keşfedileni de yeniden inşa etmektir. Bu iş, öncelikle sosyal bilimcilerin, hassaten de felsefecilerin işidir. Bizde felsefe, birçok alanda o