Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 161 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Adler, Bireysel Ruhbilim adındaki bu kitabında insanın, temel güdüsü olarak gördüğü yetkinleşme çabasının bir üstünlük çabası ve dolayısıyla da eksiklik duygusunun bir çeşit giderilmesi olabileceğini ileri sürer. Kişinin kendine ve dünyaya ilişkin kanısı, bütün ruhsal süreçlerini etkiler. Adler'e göre önemli yaşam sorunlarının tümü toplumsal olduğundan, bireyi de toplumsal bağlamı içinde ele almak gerekir. Toplumsallaşma insanda doğuştan var olan toplum içgüdüsünün gelişmesiyle gerçekleşir. Bu kitabında Ad
Tükendi
Edebiyatçılar Üzerine adıyla yayımladığımız bu kitabında Canetti, Konfüçyüs´ten Cervantes´e, Kafka´dan Brecht´e uzanan geniş bir süreç içinde yer almış pek çok yazar, edebiyatçı ve düşünürü ele alarak insanların bugün içinde boğulduğu sıkıntılar üzerine yazarların temel görevinin ne olması gerektiği konusunda şöyle demektedir: "Edime ve uzmanlaşmaya göre yönlendirilmiş bir dünyada, bir tür çizgisel sınırlandırılmışlıkla erişilmeye çalışılan doruklardan başka bir şey görmeyen, bütün gücünü dorukların buz gi
Tükendi
Tamamını yayımlamaya başladığımız Rougon-Macquart dizisinin onuncu kitabı olan Kadınlar ve Erkekler´de Zola aynı apartmanda yaşayan kentsoyluların çıkar ilişkileri üzerine kurulu yaşamlarını anlatır. Zola´nın böyle bir yapıt yazmaya karar vermesinin en önemli nedeni toplumda gözlemlediği giderek artan yozlaşmadır. Doğalcı bir yazar olarak Zola, son derece iyi bir gözlemcidir ve bu yozlaşmanın nedeninin kapitalizmde yattığını görmüştür. Goncourt Kardeşler de aynı dönemin kötülüğünü gözlemlemiş ve şu satırlar
Tükendi
Romanlarında toplum içinde saygın bir yere sahip olan burjuvaların maskelerini düşürerek bu "namuslu insanlar"ın ikiyüzlülüğünü ortaya çıkaran Zola daha Paris Yaşamı'nı yazmadan önce 21 Şubat 1881'de Le Figaro gazetesinde yayımladığı bir yazıda hayat kadınlığı kurumunun yaratıcısı olarak sistemi ve sistemin sefalete ittiği insanları gördüğünü yazar: "Ağır çalışma temposu insanları alkolizme, ailelerinde gördükleri ayyaşlık ve genel olarak toplumun çirkefliği ise kötü bir yaşama iter. Bu, yeniden ve doğru bi
Tükendi
Elias Canetti İnsanın Taşrası ve Saatin Gizli Yüreği adlarıyla 2 cilt olarak yayımladığımız notlar için şöyle diyor: 'Notlar, insanın içinden geldiği gibi kaleme alınan, birbiriyle çelişen yazılardır. Kimi zaman dayanılmaz bir gerilimden, ama çoğu kez de aşırı bir hafife almaktan kaynaklanan esintileri içerir... İnsan çok yönü, binlerce yönü bulunan bir varlıktır - en büyük şansı ve mutluluk kaynağı da budur. Kendini amacının kölesi gibi hissettiği anlarda, insana yardımcı olabilecek tek çare vardır: Eğilim
Tükendi
Sigmund Freud'un 1905 yılında yayımlanan ve hala devrimci özelliğini koruyan Cinsellik Üzerine Üç Deneme'si onun Düşlerin Yorumu'ndan sonra ruhbilime yaptığı en önemli katkılarından biridir. Cinsellik Üzerine başlığıyla yayımladığımız bu kitabı Üç Deneme'nin dışında ayrıca normal ve anormal cinsellik üzerine Freud'un kendi hastalarından sağlamış olduğu pek çok örnekle zenginleştirilmiş daha kısa makalelerini de içermektedir. Bu yazılar onun 1931'e dek bu konudaki araştırmalarının tümünü kapsamakta ve çocukl
Tükendi
Georg Lukacs Aklın Yıkımı´nın tartışmalı bir kitap olduğunu söylemekten çekinmez. Horkheimer´ın Akıl Tutulması´ndan yedi yıl sonra, 1952´de tamamlanan yapıt Alman usdışıcılığının tarihçesini tarihsel materyalizmin inceleme araçlarıyla yeniden değerlendirir. Lukacs ender rastlanan bir bilgi ve farkındalık sergileyerek faşizmin canavarlıklarının yaşlı Schelling, Schopenhauer ve Nietzsche´ye kadar geri uzanan bir dönemde atılan tohumlarını araştırır. Alman olmamasına karşın Kierkegaard da yirminci yüzyıl düşün
Tükendi
Georg Lukacs Aklın Yıkımı’nın tartışmalı bir kitap olduğunu söylemekten çekinmez. Horkheimer’ın Akıl Tutulması’ndan yedi yıl sonra, 1952’de tamamlanan yapıt Alman usdışıcılığının tarihçesini tarihsel materyalizmin inceleme araçlarıyla yeniden değerlendirir. Lukacs ender rastlanan bir bilgi ve farkındalık sergileyerek faşizmin canavarlıklarının yaşlı Schelling, Schopenhauer ve Nietzsche’ye kadar geri uzanan bir dönemde atılan tohumlarını araştırır. Alman olmasına karşın Kierkegaard da yirminci yüzyıl düşünce
Tükendi
Rougon-Macquart Dizisi´nin 3. Kitabı olan Paris´in Karnı, Zola´nın içine kendi fikirlerinden çok şey kattığı, bir gencin başkentin İhtişamına ve çağdaş yaşama olan aşkının romanı olduğu kadar, aynı zamanda politik bîr romandır. Zola, bu eserinde roman estetiğiyle politikayı kaynaştırarak aldatıcı dış görünüşlerin genelleyici ama sert bir hicvini yapar. Öte yandan diziyi tamamlamak için yazacağı 17 kitaba hâkim olacak kurgu tekniğini oluşturduğu ve ressam Claude Lantier´nin ağzından modern sanatı savunduğu i
Tükendi
Doğrudan anlatılmadığı halde 1987 Devrimi'nin tarihçesi niteliğinde olan Kızıl ve Kara, krizlerin, gerginliğin, sınıf savaşının yaşandığı gerçek dünyayı yansıtır. Romanda kişiler durmak bilmeyen bir çatışma içindedir. Aşıklar da, "efendi" ve "köleler" de birbirlerine düşmandır, aşk bile bir sınıf sorunudur, bireylerin çatışması hemen her zaman toplu bir ayaklanmaya dönüşür, korku ve nefret, izlenen politikanın ürünüdür ve her şey, en içten duygular bile siyasetle yakından ilgilidir. Kızıl ve Kara, "restoras
Tükendi
Doğrudan anlatılmadığı halde 1987 Devrimi'nin tarihçesi niteliğinde olan Kızıl ve Kara, krizlerin, gerginliğin, sınıf savaşının yaşandığı gerçek dünyayı yansıtır. Romanda kişiler durmak bilmeyen bir çatışma içindedir. Aşıklar da, "efendi" ve "köleler" de birbirlerine düşmandır, aşk bile bir sınıf sorunudur, bireylerin çatışması hemen her zaman toplu bir ayaklanmaya dönüşür, korku ve nefret, izlenen politikanın ürünüdür ve her şey, en içten duygular bile siyasetle yakından ilgilidir. Kızıl ve Kara, "restoras
Tükendi
Yıldız Cıbıroğlu, üzerinde on yıl çalışarak yazdığı Kadının Yazısız Tarihi adlı ilk kitabında tanrı-analar çağında, kadınların, dünyayı kendi düşünceleri doğrultusunda yorumlayıp bir dünya görüşü oluşturduklarını, evrensel bir dil yarattıklarını, günümüzde sanat alanında kullanılan imgelerin, simgelerin de onların bu bilgeliğinden çıktığını "sözcük bağıntıları"ndan hareket ederek kanıtlamaya çalışmıştı. Bu çalışmasında da gene kadınların yaratcılığına eğilerek günümüzün önemli sorunlarından biri olan kadınl
Tükendi
Roger Martin du Gard André Gide ile 1913´te tanıştı; fakat yakın arkadaş olmaları 19191´a rastlar. Gide´in ölümüne kadar gittikçe büyüyen bu arkadaşlık, 30 yıldan fazla sürdü. "Anısına" adı altında toplanan bu yazılar, notlar ve her yerden karşımıza çıkarak metni aydınlatan alıntılar, Roger Martin du Gard´ın yayımlatmaya yanaşmadığı özel "güncesinden" alınmıştır. Yazarın ünlü arkadaşına beslediği sıcak arkadaşlık ne geleceği görmekten, ne de ciddiyetten yoksun. Öyle bir ciddiyet ki Gide´in kendisi d
Tükendi
Uygarlık, Toplum ve Din konusundaki denemeler, Freud´un toplumu ve kurumlarını ruhçözümsel bakışla yorumlama konusuna uzun süredir ilgi duyduğunu gösteriyor. Bu kitapta bulunan Grup Ruhbilimi ve Ego Çözümlemesi adlı denemede Freud, bireyin zihinsel yaşamı üzerine daha önce yaptığı incelemelerin ötesine de geçmekte ve bireysel ruhbilimi grup ruhbiliminden ayıran özellikleri incelemektedir. Bir Yanılsamanın Geleceği adlı denemede, Freud Kiliseyi bir grup olarak ele almaktadır. Dinsel ve takıntılı nevr
Tükendi
1895´te Viayna´da Tıp Fakültesi´ni bitiren Adler 1902´de Freud´un çevresine katıldı. Daha sonra Viyana Ruhçözümlemesi Kurumu´nun başkanlığına getirildi. Ancak 1908´de Freud´la aralarında, özellikle bilinçdışı çatışmaların açıklaması konusunda görüş ayrılıkları belirlemeye başladı. Kişiliğin gelişmesinde cinsel içgüdüler kadar, saldırganlığın da önemli olduğu önemi küçümseyerek, insanın temelde toplumsal bir varlık olduğunu savunmaya başladı. 1911´de Freud´un çevresinden bütünüyle kotu ve Viyana Ruh çözümlem
Tükendi
1895`te Viyana`da Tıp Fakültesi`ni bitiren Adler 1902`de Freud`un çevresine katıldı. Daha sonra Viyana Ruhçözümlemesi Kurumu`nun başkanlığına getirildi. Ancak 1908`de Freud`la aralarında, özellikle bilinçdışı çatışmaların açıklanması konusunda görüş ayrılıkları belirmeye başladı. Kişiliğin gelişmesinde cinsel içgüdüler kadar, saldırganlığın da önemli olduğunu savunan Adler, Freud`un "Oidipus Karmaşası" kavramına vermiş olduğu önemi küçümseyerek, insanın temelde toplumsal bir varlık olduğunu savunmaya başlad
Tükendi
Ruth Benedict, başyapıtı sayılan Kültür Kalıpları`nda kültürün ardındaki başlıca yaratıcı gücün toplumsal ve yapısal bir etmen olmaktan çok "duygusal ve estetik" bir güç olan "bütünleşme"dir diyor. Bireylerin zihinlerinde var olan bu "bütünleşme" duygusu kültürel özelliklerin bireyler tarafından kendi kültürlerinin öznel ölçülerine göre seçimi, reddi ve uyarlanmasından oluşur. Bir kültürel kümelenmenin ardındaki bütünleştirici öğeyi bir duygusal kalıp olarak ele alan Benedict, kültürler arasındaki farklılık
Tükendi
Lukacs'ın «Estetik» adlı yapıtının üçüncü cildi, genel planda estetiğin genel bir kategorisi olarak katharsis'e ayrılmıştır. Burada önce, kendiiçin varlık niteliğiyle sanat yapıtı (sanat yapıtının biriciklik niteliği, öyle-oluş konumu vb.) irdelendikten sonra, estetik mimesis'in uç sorunları ele alınmaktadır. Bu sorunlar müzik ve hoşa giden'in sorunlar çevresi olmak üzere iki bölümde incelenmektedir. Müzik, tarihsel gelişme süreci içerisinde yansıtılırken, bu sanat dalında gerçekçilik konusu ağırlık noktası
Tükendi
KÖRLEŞME, düşünce ile gerçeklik arasındaki süreklik arasındaki sürekli savaşımın görkemli bir simgesidir; dünya kargaşasındaki insanoğlunun yükselişini ve çöküşünü dile getiren bir anıt-romanıdır. Çağımız edebiyatının ağırlık noktalarını oluşturan tek bir konu yoktur ki, bu romanda işlenmiş olmasın. KÖRLEŞME gerçekte büyük bir dehşetin romanıdır. görünüşteki bireysel boyutlar içerisinde, körleşmiş düşünceye körleşmiş toplun gibi ana temellerden kaynaklanan, bu körleşmenin korkunç sonuçlarını sergileyen bir
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 161 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3