Olağanüstü başarıların sırrı, dahilerin ayrıntılar arasında bağlantılar kurup, sığ bir bakış açısıyla asla görülemeyecek derin ilişkileri keşfetmesinde yatar..."Dahilerin Efendisi" Atatürk’ün ışığında kendinizi yeniden keşfetmeye var mısınız?Bu kitapla onun uyguladığı mükemmel gelişim-strateji tekniklerini öğrenerek hayatınıza yön vermeye hazır olun!

Uzay nesli ile bağlantı kurmuş ve beyin enerjisi çok yüksek bir kadının yaşamı! Onlar, katılaşmış ışıktılar! Enerji yaydılar, topladılar, dönüştürdüler, çektiler ve ittiler. Aynen mıknatıs gibiydiler. Hayatın en iyi niyetli, evrenin en eski bilge varlıklarıydılar. Bizden önce onlar vardı! Kitapta yazdıklarımla okura spritüel öğretileri mitolojik açıdan düşündürtmeye çalıştım. Zırh kuşanmış doğa ananın aslında çok yumuşak bir teni ve de ruhu olduğunu anlatmaktı niyetim. Romanı okuyanları inanmak istedikleri

Ben (B)ilgi (İ)letişim (S)evgi (İ)lgi (K)abul (L)imit (E)mpati (T)utum İstiyorum Çocuğunuz "Ben Bisiklet İstiyorum" derken aslında ne istiyor hiç düşündünüz mü? Peki güzel evladınız sürekli ağlıyor, mızıkçılık yapıyor, yemek yemiyor, sizi yoruyor ve çaresiz mi bırakıyor? Anne babalar hayat mücadelesi verirken, çocuklarıyla birlikte hayatın güzelliklerini yeterince yaşayamazlar. Çoğu zaman çocuklarının isteklerine olması gerektiği gibi cevap veremezler. Çocukla ilgilenmek ona birşeyler satın alıyor olmak,

"Bunca araç-gereç ne işe yarıyor acaba? Kokusu nasıl? Tadı neye benziyor? Hepsi anne sütü tadında mı? Bu ve buna benzer pek çok soru aklımı kurcalayıp duruyor. Bu soruların cevabını bulabilme adına elime ne geçerse ağzıma götürüp anlamlandırmaya çalışıyorum. Aslında bu yolla dünyayı tanımaya çalışıyorum. Ancak her defasında çevremdekilerin engeliyle karşılaşıyorum. Dolayısıyla bu merakımı ertelemek zorunda kalıyorum." Çocuk bedensel, ruhsal ve sosyal bir varlıktır. Çocuğun bedeninin beslenildiği kadar ruhu

Bu kitap, çocuk ve gençlerdeki uyum, gelişim ve davranış bozukluğu nedenlerinin ve çözüm önerilerinin multidisipliner bir anlayışla kısa, basit, net ve uygulanabilir şekilde, alfabetik olarak alt alta sıralandığı olağanüstü pratik bir kitap olma özelliğini taşıyor. Ahmet Kocacan, Çocuk ve Ergenlerde herkesin başına gelebilecek, sıkça rastlanan davranış, uyum ve gelişim bozuklukları için mucizevi bir reçete armağan ediyor. Okuyun, anlayacaksınız ve tüm sorunların üstesinden geleceksiniz!

Her şey Sende Gizli Çalışmak da sende, atalet de sende. Okumak da sende, oyalanmak da sende. Zafer de sende, bozgun da sende. Mutluluk da sende, hüzün de sende. Kalem de sende, kelam da sende. Zenginlik de sende, fakirlik de sende. Mücadele de sende, vazgeçmek de sende. Sabır da sende, tahammül de sende. Hayal de sende, hakikat de sende. Zaman da sende, mekan da sende. Adem'de sende, on sekiz bin alem de sende. Her şey sende gizli!

Bir yastıkta bahtiyar ve ihtiyar olmanın sırları bu kitapta! Evlilik, mahiyeti itibariyle çok şeyi ifade eder. Kimine göre dünya cenneti, kimine göre özgürlüğün nihayeti... Kimine göre kalplerin vuslatı, kimine göre şartların idare-i maslahatı... Kimi için insanı koruyan bir kale, kimine göre çekilmez bir gaile... Kimi için aşkın ete kemiğe bürünmüş hali, kimi için de işlediği günahların vebali... Kimine göre evlilik, saadet sarayını inşa etmektir, kimine göre de ölmeden mezara girmektir... Kimi için aynı z

Yine devirdik bir kitabı, iyisiyle kötüsüyle. Yine anlattık sana dair içimizde sese dönüşenleri tek tek ve yine eksik kaldık biraz... Sen Unatında, küçük bir zerreyim ben hâlâ. Bir iç kanamayla eş zamanlı olarak seninle yan yana geldiğimizde ya da yaralarımızı ifşa etmeye çekinir olduğumuzda, bitti aslında her şey... Yek, dü, se, cehar, penç, şeş... Zar atıldı yukarıdan, altı günde yaratıldı her ne varsa... Kaderi belirledi zar. Kırıldı sonra, evrenin de mükemmeliyeti... Ve ben seni yedinci günden beri

Gcrçekliğe ulaşmanın kapıları kapandı ve telafı etmek için çok geç. Salonun dışında kalanların, sırra ulaşması mümkün değil. Hesap günü geldi çattı ve mahşer yerinde her şey hazır. İşte orada bir yerlerde, son nefes de verildi... Alkışlarınızla, son oyun başlasın! Akıyor görüntüler masmavi bir fonda... Tüm hisler iç içe geçiyor. Aşk ile nefret, özlem ile vuslat aynı karede... Jönünden, fıgüranına kadar kimsenin memnun olmadığı bir senaryonun neticesinde; -en olmadık yerde- binbir soru işareti bırakarak

Amerikalı piyanist ve besteci "Eubie Blake" öldüğünde 104 yaşındaydı ve 102 yaşındayken televizyonda bir söyleşi yaparken şöyle sordular: "102 yaşında olmak nasıl bir duygu?" Blake cevapladı: "Yaşın pek tadı yok. Yaşamanın tadını çıkartmaksa çok güzel..." Peki daha 20 yaşındayken yaşamaktan sıkıldığını, mutsuz olduğunu; henüz 30 yaşındayken hayattan bıktığını, kendini değersiz hissettiğini söyleyenlere ne demeli? 50 yaşına gelince "biz bittik artık" diyenleri de hiçbir zaman anlamadım ben. Ortada çözülm

Sarı ayrılığın rengidir... Sarı gül vermez sevenler birbirine... Taksilerin de rengi sarıdır. Hiçbir yolcusu çok uzun kalmaz içinde. Güneş sarının öyle güzel bir tonunda doğar ki üzerimize, o da çok durmaz yerini bırakır geceye... Pembe panjurlu diye oturduğumuz evler aslında sarı panjurlu. Üstüne bir boya çekilmiş ve mutluluğun rengini pembe koymuş insanlar. Sarı panjurlu evlerde yaşıyoruz. Birçok duyguyu bu evlerde paylaşıyoruz: Mutluluğu, acıyı, kardeşliği... Beraber gülüp beraber ağlıyoruz. Bazılar

Hiphop uyuşan beyinlerin değil, düşünen beyinlerin kültürüdür.

Mühim olan ne kadar aydınlık bir dünyada yaşadığımız değil, dünya nasıl olursa olsun kendi dünyamızı güzelleştirebilmemiz. Önce dünyanızı güzelleştirecek olan şeyleri sıralayın. Para mı, aşk mı, saygınlık mı, karın tokluğu mu, kariyer mi? İnanın bana bunlar bir zincirin halkası gibidir. Biri olduğunda diğerinin de olması kolaylaşır. Bunları sırayla elde etmenin yollarını artık herkes öğrendi de mutluluk sağlandı mı onu bilmiyorum. Unutmayın! Para, nerede harcayacağımızı bilemezsek sadece cebimizde yüktür.