Mâverâünnehir, tasavvufun ortaya çıktığı ve geliştiği en eski coğrafyadır. Orta Asya’da tasavvuf tarihinin 12. yüzyıla kadar yani sufi tarikatların ortaya çıktığı döneme kadar olan zaman dilimi, tasavvufun gelişmesi açısından önemlidir ve bu zaman dilimi, tasavvufun sonraki dönemlerdeki gelişmesine temel esası hazırlamıştır. Sufi atalarımız, tasavvuf hakkında yazdıkları temel (fundamental) eserleriyle kendi dönemlerine kadar dağınık şekilde gelen bu ekolü, sistematik bir şekle dönüştürmüşlerdir.
9. yüz
İslam uygarlığının Hicaz, Irak, Şam, Mısır ve Horasan gibi büyük ve önemli merkezlerden biri olan Mâverâünnehir de tasavvufa beşiklik yapan önemli merkezlerinden birisi olarak meşhur olmuştur. VIIIIX. Yüzyıllarda Medine, Basra, Kûfe ve Horasan zahitlik okulları ile aynı dönemde Orta Asya zahitlik okulu, bununla birlikte IX-XI. Yüzyıllarda Nişabur, Mısır, Dımaşk ve Bağdat sûfîlik okulları ile aynı anda Orta Asya sûfîlik okulu da faaliyet gösterdi. XII. Yüzyıldan itibaren İslam dünyasının çeşitli coğrafyaları
Hâcegân-Nakşibendiyye tarikatı, yayıldığı ülkelerde sadece dini ve kültürel değil aynı anda sosyal ve ekonomik açıdan da önemli yere sahip olmuştur. Mezkûr tarikat kurucuları ve önderleri, terk-i dünya ve inzivaya çekilmeyi tercih etmeden veya herhangi bir işle meşgul olarak da Allah ile birlikte olmanın mümkün olduğunu vurgularken, kendi takipçilerini aktif olarak iktisadi faaliyetler ile uğraşmaya çağırmışlardır. Bundan dolayı tarikat vekillerinin çoğu meslek sahibi insanlardı, kendi çabaları ile ge
Hâce Muhammed Ârif-i Rivgerî’den günümüze, Farsça olarak kaleme aldığı ve seyr-u sülük aşamaları, marifet, ariflik, velilik ve seyr-u sülük ahlakı hakkındaki görüşlerinden oluşan Ârifname adlı bir eser ulaşmıştır. Bunun dışında eserde, Hâce Muhammed Ârif-i Rivgerî’nin hocası Hâce Abdülhâlik Gucdüvânî’nin hayatı, kerametleri ve görüşleriyle ilgili bazı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca eserin bazı yerlerinde, tasavvuf tarihinin ilk dönem meşhur sufilerinden Hasan-ı Basrî (ö. 728), Süfyân es-Sevrî (ö. 777), Râ
Râmîtenî, Hâcegân silsilesinin kendisinden önceki pirlerinin ortaya koydukları öğretinin yayılmasında önemli rol oynamanın yanı sıra kendisi de bu öğretiye bazı yenilikler eklemiştir. Özellikle İncîrfağnevî tarafından ortaya konan cehri zikir ile birlikte hafi zikri de uygulamaya başlamıştır. Ancak Râmîtenî’nin Hâcegân-Nakşibendiyye öğretisinin gelişmesine yaptığı etki, daha çok ortaya konan on kuraldan oluşan sufî ahlakını ele alan eseriyle belirginleşmektedir. İşte Kamilcan Rahimov tarafından Özbekçeye
Vesâyâ, Hâce Abdülhâlik Gucdüvânî öğretisinde önemli bir yere sahiptir. Gucdüvânî, Hâce Evliyâ-yı Kebîr ismiyle meşhur olan halifesine özel yazdığı mezkûr öğütname mahiyetindeki bu eserinde, öğretisinin temel ilkelerinden biri olan şeriat ve sünnete sıkı şekilde uyma kuralını geliştirmiş, öğrenci ve takipçilerini şeriat ve sünnete sıkı tarzda uymaya, şeriat ve sünneti esas almayan sahte sufilerden ve sufi akımlarından uzak durmaya çağırmıştır. Bunun dışında Vesâyâ’da, Hâcegân-Nakşibendiyye tarikatına girme
Toplam 6 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.