Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 12 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Müslüman olmak demek, bütün boyutlarıyla hem maddî hem manevî bir başka ifadeyle hem fizik hem metafizik hayatı Allah Teâlâ’nın koyduğu kurallara göre düzenleyip yaşamak demektir. Sonu ebedî kurtuluş olan bu kutlu görev inanç, ahlâk ve amel üçgeninde tamamlanır.Bu eser, işte bu üçgenin her bir köşesiyle ilgili unutulan veya ihmal edilen ya da yanlış anlaşılıp istismar edilen bazı konuları gündeme getirme amacıyla derlenmiş üç kitaplık bir serinin ikinci kitabıdır.
Müslüman olmak demek, bütün boyutlarıyla hem maddi hem manevi bir başka ifadeyle hem fizik hem metafizik hayatı, Allah Teâlâ’nın koyduğu kurallara göre düzenleyip yaşamak demektir. Sonu ebedi kurtuluş olan bu kutlu görev inanç, ahlak ve amel üçgeninde tamamlanır.Bu kitap, işte bu üçgenin her bir köşesiyle ilgili unutulan veya ihmal edilen ya da yanlış anlaşılıp istismar edilen bazı konuları gündeme getirme amacıyla derlenmiş üç kitaplık bir serinin üçüncü kitabıdır.
Allah, yarattığı insan varlığının kerametini koruyabilmesi için zaman içerisinde peygamberler göndermiş ve kitaplar indirmiştir. Bu yolla gönderdiği mesajıyla hem metafizik hem de bireysel ve toplumsal hayatın bozulan ayarlarını tekrar düzeltmiş ve kaybolmaya yüz tutan o kerametin tekrar kazanılabilmesinin yollarını göstermiştir.Bu eser, ihmal edilen ya da yanlış anlaşılıp istismar edilen bazı konuları gündeme getirme amacıyla derlenmiş üç kitaplık bir serinin birinci kitabıdır.
İnsan davranışıyla ilgili dinî hükmün kaynaklarını, bu kaynaklardan hüküm çıkarmanın yollarını, hükmün mahiyetini ve ictihadın kurallarını inceleyen fıkıh usûlü, İslâmî ilimlerin önderidir. Çünkü dini anlamanın ve onun adına konuşmanın hem yöntemini belirleyen hem de yetkisini veren ilim, fıkıh usûlüdür. Öyle ki, fıkıh usûlü bilinip kavranmadan ne Kur'ân-ı Kerim tevil edilebilir ne Hz. Peygamber'in hadis-sünneti tespit edilip anlaşılabilir ne yeknesak bir inanç esasları dizgesi ne derûnî-vicdanî hissiyat ve
İnsanoğlunun içinde doğduğu, büyüdüğü ve hayata katıldığı en küçük sosyal ünite olan aile, aynı zamanda bir ahlâkî ve hukukî yapıdır da. Temel çerçevesini Kur´ân´ın çizip ayrıntılarını Hz. Peygamberin Sünneti´nin belirle¬diği ve müc-tehid fakihlerin de bu iki kaynağa getirdikleri yorumlarla geliştirip sistemleştirdikleri İslâm Aile Huku¬kunun temel esprisi şudur: Aile bireylerinden hiç kimse¬nin haksızlığa uğra-madığı, fıtrattaki kadın-erkek nitelikle¬rine uygun ve sevgi temeline dayalı bir aileyi kurmak ve
Elinizdeki derleme, herhangi bir hukuk sistemi için vazgeçilmez öneme ve değere sahip iki kavramı öne çıkarmaktadır: Makâsıd ve İctihad. Gelişen ve değişen toplumsal şartlara koşut olarak hukukun canlılığını koruyarak gelişmesi ictihada; bu canlı gelişimin kanun koyucunun/şâriin muradı istikametinde olması makâsıda riayete bağlıdır. Bu açıdan makâsıd ve ictihad, biri diğerinden ayrılmayacak ölçüde birbirini gerektiren bir gerçekliğe işaret etmekte; somut hukukî olay veya işlemin bulunduğu bağlamda soruna m
Devletlerin ve uluslararası kuruluşların kendi aralarındaki ilişkilerde uymak zorunda oldukları kuralları düzenleyen bir hukuk dalı olan devletler hukuku ya da modern bir üst kavram olarak uluslararası ilişkiler disiplini, tarihte ilk defa Müslümanlar tarafından sistematize edilmiştir. Batılılar ancak 1648 Westphalia Anlaşması sonrasında kalem oynatmaya başlasalar da devletler hukuku alanındaki ilk klasikler, sekizinci yüzyılda Kûfe-Bağdat çevresinde çoktan yazılmıştı bile. Ebû Hanîfe’nin denetiminde ve öze
İslam hukuku, bireysel, toplumsal ve toplumlararası hayatı İslam’ın ilke ve kurallarına göre düzenlemenin kurumsallaşmış adıdır. Bu kurumsal yapı, ilim geleneğimizde “Fıkıh” terimiyle ifade edilmiştir. Fıkıh, ibadetlere ve toplum hayatının gerektirdiği bütün hukuki, idari, siyasi ve ekonomik konulara ilişkin olarak müçtehitlerin ana kaynaklardan çıkarttıkları somut kurallar bütünü olarak tanımlanmıştır. Bilindiği gibi İslam hukuku, ibâdât ve muamelât olarak iki ana bölüme ayrılmıştır. Allah’a yönelik gör
Din adına görüş beyan etme anlamı taşıdığı için iftâ-fetva, son derece ağır bir sorumluluktur. İnsan ve toplum hayatının dinden bağımsız yürümesi ve durağanlığı ya da yeknesaklığı söz konusu olamayacağından bütün zorluğuna ve ağır mesuliyetine rağmen ictihad ve iftâ yükümlülüğünün üstlenilmesi farz-ı kifâyedir. Amelî sorunlara cevap aramak gibi hem dünya hem de âhiret açısından son derece önemli olan bu farzın kuralsız, yöntemsiz ve erdemsiz olarak yerine getirilmesi düşünülemez. Fetva verme işleminin belli
Hukuk, özel olarak da Fıkıh, tarih boyunca siyaset ile ilişkisine bağlı olarak insanlar, toplumlar ve olaylar üzerinde farklı yansımalara örneklik teşkil etmiştir. Yöneticilerin karakter yapıları, dindar olmaları veya olmamaları, uygulanan hukukun karakterini de değiştirebilmektedir. Prof. Dr. Ahmet Yaman'ın bu eserinde, İslâm kamu hukukunun belli alanlarda yeterince gelişememesi masaya yatırılmakta ve sorunun nedenleri ayrıntılı olarak okurla paylaşılmaktadır.
Tükendi
Elinizdeki derleme, herhangi bir hukuk sistemi için değere ve öneme sahip iki terimi öne çıkarmaktadır: makâsıd ve ictihad. Gelişen ve değişen toplumsal şartlara koşut olarak hukukun canlılığını koruyup gelişmesi içtihada; bu canlı gelişimin kanun koyucunun hedefleri doğrultusunda olması makâsıda riayete bağlıdır. Bu açıdan makasıd ve içtihad biri diğerinden ayrılmayacak ölçüde birbirini gerektiren bir gerçekliği göstermekte;somut hukukî olay ve işlemin yaşandığı bağlamda soruna muhatap olan hukukçunun,ka
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 12 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1