Bana Yusuf'u soruyorsun öyle mi? Sana onu anlatayım, anlatayım da, önce başka bir şey anlatayım. [...] Yusuf, kuyuya atılmış bir taştır, değil kırk akıllı, milyon kere milyon akıllı o taşı çıkaramamıştır. Sanırlar ki o bir candır, bana sorsan o Hülya'dır. Çünkü Yusuf bir hiç çocuktur. Varlıkla yokluk arası... Bir anda kayıplara karışan Yusuf kimdir? Çapsız bir hergele mi, bir inanan mı? Vefasız bir evlat mı, kural tanımaz bir âşık yahut kayıtsız deli derviş mi? Yoksa herkesin Yusuf'u başka başka mı?.. Onur

Adım Yusuf; oldukça hareketli bir çocuğumdur. Hani bazı insanların "içinde kurt mu var?" dedikleri cinsten. Bu arada atasözlerini çok severim. Hemen hemen her durum için mutlaka bildiğim bir atasözü de vardır. Anlatmak yaşamaktan daha zordur derler. Başıma gelen ve çok az çocuğa nasip olabilecek bir maceranın içerisinden geçtim. Bunu anlatmasam olmazdı elbet. Anlatmasam içinde kalacak çünkü. Bu arada tabii ki bir namım da var; Namı diğer Sarı... Tadı hafızanızda kalacak macerama hoş geldiniz...

Ömer, büyüme çağında babasıyla devamlı ters düşen, mücadele içine giren, babasının kafasındaki gibi bir kişi olmayı bir türlü başaramamış bir gençtir. Babasını anlamaya çalışmasına karşın, ondan devamlı olarak baskı görmüştür. Onun babasıyla olan bu durumu, bazı yanlış işler yapmasına neden olmuştur. Bu yüzden annesini de çok üzmüştür, ama en büyük destekçisi yine annesidir. Ömer'in çevresinde ve ailesinde gelişen olaylar, onun hiç beklemediği bir şekilde ilerlemiştir. Yaşadığı olaylar ve hayat şartları