Kim sana bulaşacaktı? Sürü içinde gezmenin ne alemi var? Sürünün ne aklı olur, ne de mantığı... Sürü her zaman sürüdür. Aklı, mantığı, koruması yoktur. Herkes birbirini korumak yerine, kendini korumak için başkalarını feda eder... O nedenle daima az fakat dostlukları pekişmiş küçük topluluklarla beraber olmak iyidir. Sürüler, her zaman avlanmaya, her zaman dürtülmeye ve her zaman güdülmeye mahkumdur... Bir çoban; köpeği, elindeki değneği ve akıllı bir koçla yüzlerce koyundan oluşan sürüyü dağlardan taşla

Tuna boylarında savaş patlamak üzereydi. Ruslar, bütün güçleriyle, bütün hınçları ve bütün kinleriyle Tuna'yı aşmak için hazırlanmışlardı.Türk askerleri padişahlarından aldıkları teşvikle, gönüllerinde iman, vatan ve millet sevgisiyle sınır boylarında aslanlar gibi düşman taarruzunu bekliyorlardı.Tüfek elden bütün gözler düşman bekliyordu. Gözler bir an olsun kıpırdamıyordu. Ne uyku ne de yorgunluk vardı.Yüreklerinde "Allah" dillerinde "Kur'an" bir sonsuz yolculuğa çıkmanın, Tuna'ya doğru akmanın, Tuna'yı a

Bak evladım sana bir mektup yazdım. Barsak deresi diye çetin bir dere vardır. Bu derenin üst başında yalçın kayalıklar bulunur. Kayalıkların zirvesinde derin ve karanlık bir mağara vardır. Gitmesi zor, gelmesi daha zordur. O mağaraya gece vakti gideceksin. Son derece dikkatli olacaksın. Senin eşine musallat olan Cinler, akşamları oraya gelirler. Arada bir büyük toplantıları da olur. Büyük bir cin topluluğu olur. Yedi düvelde, yedi kıtada, yedi semada, yer altında ve yerin üstünde ne kadar cin taifesi var

İçi̇ndeki̇ler Söz başı Bir şehri doğru anlamak Bölüm Erenler ufkunda sonsuzluk halayı Erenler ufkunda sonsuzluk halayı Sulusokak Sulusokağın sırrı alası Suluhan Neden malum seyit? Bedesten Hazineye bereket Ulu cami Takyeciler cami ve şadırvanı Deveciler hanı Yeşilırmak Bir şehrin hikâyesi Nur halkası Simalar resmi geçidi Kayıp nakkaş ve abdulmuttalip tekkesi Bursa’da zaman’a mührünü vuran tokatlı Ak zambaklar şehri Bir yudum sema Zaman kili

Aydın hoşgörülüdür. Yüreğinde sevgi ve merhametten başka bir şey bulunmaz. İlme âşıktır. Tabular yapmaz, tabuları yıkar. Aklı da fikri de hürdür. Onlar, insanımıza sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü anlatırlar, öğretirler. Onlar sayesinde, çocuklarımız, kandan, kinden ve nefretten uzak tutulur. Evrendeki bütün varlıklar sevilir, korunur. Vakitsiz öten horozun başı beladan kurtulmaz. Korkarım bu ülkede vakitli vakitsiz öten, kendini bilmez bir sürü Horoz Profesörü var. Allah onların şerrinden bu milleti korusun.!

Aklını topladı, Yüreğinin dağınıklığını topladı. Günül kapısını semaya açtı.

Betül karanlığın ortasında yapayalnız kalmıştı. Ne yapacağını, hangi tarafa gideceğini kestiremiyordu. Biraz bekledi. Ormanın içinde, uzaklarda bir parıltı gördü. Bu bir Işık kümesine benziyordu. Yaklaştıkça büyüyordu. Önce korkar gibi oldu. Bir ağacın arkasına gizlendi. Işık kümesi Yaklaştı... Betül´ün içi rahatladı. Bunlar ateş böcekleriydi.

Gecenin karanlığı, değirmenin üstüne, önce ürkek bir kuş gibi tünedi. Ardından orkestra kuruldu, koyu gölgeli dallar arasında. Baykuş keman çalmaya başladı, kuytu bir köşede. Puhular ona eşlik etti. Ateş böcekleri ağaçların gövdesinden yere doğru süzülüyor; çalı diplerinde göz kırparak uçuşuyorlardı. Arada bir, nereden geldiği bilinmeyen yarasa sürüsü, tiz sesleriyle dallarda raks ediyor; sonra da siyah başlı umut okları gibi karanlığın bağrında kaybolup gidiyorlardı...

On kitaptan meydana gelen bu set 15 yaşındaki (1315 doğumlu) bir delikanlının 1.Cihan Savaşında Tokattan kalkıp, Yemene gidişini; esaretten kurtulduktan sonra Medine üzerinden Kudüse, Şama ve Halepe varışını; Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Bitlis, Ağrı, Ardahan ve Erzuruma kaderin cilvesi olarak yolculuk yapışını; oradan Erzincana, Erzincandan Kelkit Vadisini takip ederek memleketine dönüşünü; bu yolculuk sırasında rastladığı hazin savaş manzaralarını; cephe gerisindeki ibretli olaylarla Ermeni katliamlarını