Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 11 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Sait Faik Beyoğlu'nda. Beyoğlu'nun neresinde? Burgaz'da bile kolay bulunmaz, Beyoğlu'nda hiç. Meyhane meyhane gezer, sinema kapılarında sanki birisini bekler, filmlere girer, filmlerden çıkar... Hop orada hop burada. Necati Mert bu hareketli hayatı, Memleket Kitabevi adlı kitabından bildiğiniz hareketli diliyle anlatıyor. Bu hayatın neresinde ev, neresinde sokak, neresinde eş dost, arkadaş, neresinde aşk, neresinde deniz, neresinde balık, neresinde okumak, neresinde yazmak... var, hiçbirinin atlamıyor. Sev
Ev bizimdir. Sokak gürültü. Boğar. Boğar, evimize koşarız. Hatta odamıza. Odamız yoksa geceleyin yatağımız olan kanepe de, yemekteki sandalyemiz de iyidir. Avutur. Isıtır. Fakat komşunun dikenli bir sözü olur ya da tatsız bir haber alırız telefondan yahut ne bileyim günlerce yağmur yağar, kar kapar yolları yahut da siyaset hırçınlaşır, sokağa taşar, koştuğumuz ev cendereye döner, aynaya maynaya bakmadan ilk fırsatta dışarıya atarız kendimizi. Kaçarız. Evden kaçarız. İnsani her halin yaşamın bir parçası ol
İki Dil, İki Hayat akıcı ve anlaşılır anlatımından güç alarak sade dil ile arı dil arasındaki farkı bütün detaylarıyla anlatmak üzere okurun karşısında. Sade Türkçe ile Öz Türkçe'nin alt yapısını oluşturan sosyal, politik, kültürel gerekçelere de tek tek değinen Necati Mert, iki dil arasındaki farklılığın tarih içindeki yerini ortaya koyuyor.
Necati Mert'in Bütün Öyküleri'nin ikinci cildinde yazarın 90'lı yıllarda yazdığı ve 1996'da Geceye Uçurulan Güvercinler ile 2002'de Gönüller Küçüldü adı altında topladığı öyküler yer alıyor. "Kadın sabırlıydı. Her şeyin gönlünce olmasını bekler, beklerdi. İlk kez, beklediğimi oldurmak için ben de bir adım atayım, dem işti; demişti ya onu da atmış sürdürememişti. İç içe iki adamdan küçüğü: O benim Müzeyyen Abla'm! Laf söyletmem!' dedi. Büyük olan, dediklerinden utandı." ("Ablasız"dan) Eski hayat içinde yetiş
Tükendi
Necati Mert'in Bütün Öyküleri'nin birinci cildinde yazarın 70'li yıllardaki ilk öykülerini içeren Gramofonlar, Radyolar, Teypler ile 80'li yıllarda yazdıklarından oluşan Minnacık Bir Uçurum yer alıyor. "Fincanı ağzına götürdü Usta. (Vay dürzü! Ulan çarşının en yüksek ücreti sende! Daha ne istiyon? Ortağım mısın benim? Şimdi paçanı tutuştururum!) Höpürdeterek çekti fincanı. 'Dolaş dükkânları!' dedi, 'Kim fazla veriyorsa orda çalış.'" ("Göç Eden Çarşı"dan) Kaybolan meslekler, eski çarşılar ve ufalan esnaf
Tansiyon aleti soranlar, pil soranlar gibi dikilirler kapıda ellerinde dantel: Dantele fotokopi çekiyor musunuz? () Dantelden fotokopi çekmediğimizi söyleriz mecburen Kimi de sorar: Kitap var mı? Döner, dükkâna, yerdeki, tezgâhtaki, raflardaki bütün kitaba ağır çekimle bakarız (ben bakarım), umarız (ben umarım) ki soran da bizimle (benimle) bakar, bakar da cümlesini düzeltir. Öyle olmaz. Duymadığımızı sanıp yeniden sorar çoğu: Kitap var mı? Kafasında bir kitap vardır, aradığı odur; ilginçtir, bu soru
Kelepir Sepet, Necati Mertin dil yazılarından seçmeler. Dil ve Türkçe Üzerine başlıklı ilk bölümde dil, Türkçe, özellikle Türkçenin Öz Türkçeleştirilmesi serüveni ve bu yanlış üzerine yazılar yer almakta. Dil devrimcilerini kızdıracak yazılar bunlar. Sözcükler Üzerine başlıklı ikinci bölüm yazıları ise anlamları karıştırılan, yanlış bilinen, yazımına uyulmayan yahut yazımında kararsızlık gösterilen sözcüklere ayrılmış. Alfabemizde bulunmayan seslerin yazımda yarattığı sorunları ele alıyor kimi de. Bu ses
Tükendi
"Zamansızlığımı seviyorum. Perdelerim hep açık. Sadeyim. Sadığım." "Adını koymamışsam da yabancım değil bu dediğin." "Neden 'Evet!' diyorum sana? Bundan. Kıyamet günü sen de oradaydın. Erkek benzerim gibiydin. Elinde ilk yardım çantan, yaralılara koşuyori biberin gazından, dumanından etkilenenlerle ilgileniyordun. Ne mecburiyetin vardı? O gün düştün içime 'İşte bir zamansız daha!' dedim." (Arka Kapak)
Tükendi
Sait Faik Adapazarlı. 2006, doğumunun 100. yılı. Adalı Sinağrit de öykücü ve yine bir Adapazarlı Necati Mertin bu yıl nedeniyle derlediği yazılarından oluşmakta. Yazılar sadece Sait Faik yazıları değil. Bir o kadar da sosyal, siyasal, kültürel tanımlar ve analizler. Yüzleşmeler. Açılımlar. Öyle ki memleket, taşra, merkez, edebiyat, öykü, şehircilik, tarih, iktidar, hürriyet, Ahilik, sol-sağ ile yüklü her biri. Yirmi beş yılın içinden seçilen yazılar oldukları için de yazıldıkları günlerin özel, yerel veya g
Öykünün geçmişi insanlık tarihi kadar eski. Tarihin bir çeşit minyatürü olan insan ömründe de gözlenir bu. Çocuk olsun, genç olsun, yaşını başını almış olsun herkes birbirine sürekli öykü anlatır. Ta Habil’den, Kabil’den beri de böyledir. Öyleyken öykü tekniği, öykü eleştirisi, daha kestirme bir dille: öykü üzerine kitap sayılıdır Türkçede. Düşündürücü, kaygı verici bir durum. Yazılanların el yordamıyla yazıldığını düşündürmekte çünkü. Elinizdeki Öykü Yazmak öykü üzerine bir kitap. Amacı öykü eşiğindeki gen
Tükendi
Ömer Seyfettin (1884 -1920) , modern öykümüzün kurucu ismi. Ayrıca asker. İmparatorluğun en hareketli ve çalkantılı yıllarında yaşıyor. Balkanların parçalanışına, İttihatçılığı ve siyasetlerine yakından tanık. Zaman zaman umutlu, neşeli. Epik. Daha çok öfkeli, alaycı. Bazen ajitör. Olup bitenlere üç ideolojinin ortak perspektifinden bakmaya çalışıyor. Oranları değişse de hemen her öyküsünde, şiir veya düz yazısında İslamcı, aynı zamanda milliyetçi ve aynı zamanda modernist. Biz kimiz? Nereden geliyoruz? Ne
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 11 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1