Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 16 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
“Biz, en küçük menfaatlerini bile korumaktan âciz zavallılar, nasıl onlarla bir oluruz. Biz, tanımadığımız o büyük sınıfın, o fakir sınıfın adamıyız. Ama tanımadığımız için de onlardan, onların hayatından bahsedemeyiz. Üstelik tehlikeli bir iş o. İnsana sol diyorlar, komünist diyorlar. İyisi mi, bir yazar hep suya sabuna dokunmayan yazılar yazmalı. Ben de öyle yapacağım,” der Orhan Veli Hoşgör Köftecisi’nde, bu söylediğinin tam aksini yapacağının bilinciyle. Yapar da. Öyküler anlatır çünkü bilir ki bi
Hanginiz bilir, benim kadar, Karpuzdan fener yapmasını; Sedefli hançerle, üstüne, “Gülcemal” resmi çizmesini; Beyit düzmesini; Mektup yazmasını; Yatmasını, Kalkmasını; Bunca yılın Halime’sini Hanginiz bilir, benim kadar, Memnun etmesini? Değirmende ağartmadık biz bu sakalı! Kim bilir onun gibi şiir yazmasını? Yazdıklarıyla yüreklere dokunmasını? Bir durdurmasını, durdurup da düşündürmesini? Hayata onun gibi tutunmasını kim bilir? “Deli eder insanı bu dünya,” der. Geceler, yıldızlar, tepeden
Sizin için, insan kardeşlerim, Her şey sizin için; Gece de sizin için, gündüz de; Gündüz gün ışığı, gece ay ışığı; Sizin için mezarlar, mezar taşları, Hapishaneler, kelepçeler, idam cezaları; Sizin için; Her şey sizin için. Her şeyin insanlar için olduğuna inanır. İyinin de kötünün de… Güzelin de çirkinin de… Mutluluk da insanlar içindir mutsuzluk da… Hayat aklarla, karalarla hayattır çünkü. Ve grilerle… Bundandır ki Orhan Veli bazen bahtiyardır bazen bedbaht fakat illaki umutlu. Çünkü işi g
Bu kitapta, şiirimizin büyük ustası Orhan Veli Kanık'ın dünya görüşünü aydınlatan toplumsal içerikli yazıları, ilk kez tek bir başlıkta toplanmakta; özellikle dönemin güncel politik konularına bakışı, Cumhuriyet Devrimi'ne yaklaşımı ve insanlığın geleceğine dair düşünceleri yer almaktadır. "Bizi sol mu sanıyorsunuz? Evet soluz. Ama sol ne demektir? Memleketin kötülüğünü isteyen insan mı demektir? Hayır! Olsa olsa, memleketin de bütün insanlıkla beraber, daha ileriye gitmesini isteyen insan demektir. Memleke
Tükendi
Kim söylemiş beni, Süheylâ'ya vurulmuşum diye? Kim görmüş, ama kim, Eleni'yi öptüğümü, Yüksekkaldırım'da, güpegündüz? Melâhat'i almışım da sonra Alemdar'a gitmişim, öyle mi? Onu sonra anlatırım, fakat Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? Gûya bir de Galata'ya dadanmışız; Kafaları çekip çekip Orada alıyormuşuz soluğu; Geç bunları, anam babam, geç! Geç bunları bir kalem; Bilirim ben yaptığımı. Ya o, Muallâ'yı sandala atıp, Ruhumda hicranın'ı söyletme hikâyesi?
Tükendi
Bekliyorum Öyle bir havada gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın! "Orhan Veli, şiirlerinin hemen hepsinde birer hikâye anlatır, hem de uzun bir hikâye, sanki birer hayat. Ancak bu hikâyeleri bütün fazlalıklardan temizler, bize birkaç satırda özü söyleyiverir. O koca hikâyeyi şiir üslubuna koyuverir." Nurullah Ataç
Tükendi
Fabl hayvanları, bitkileri ve cansız varlıkları kişileştirip konuşturarak bir öğüt, ahlaki bir ders vermeyi amaçlayan öykü; masaldır. Ezop ve Hintli Beydaba'nın fablları, yazılmalarının üzerinden geçen yüzyılların ardından Avrupa'ya ulaştıktan sonra birçok fabl yazarına ilham kaynağı oldular. Birçok fabl yazarının arasında fabl türünün doruk noktasına ulaşmasını sağlayan kişi ise La Fontaine oldu. Yazın dünyamızın büyük üstadı Orhan Veli de La Fontaine'in güzel bir dil ve üslupla ve ilginç hayvan ve doğa be
Nasrettin Hoca gibi efsaneleşmiş bir insanın fıkralarının, Orhan Veli gibi bir şair ve yazar tarafından harmanlanıp, uyarlanması Nasrettin Hoca fıkralarının günümüzde de hayat bulmasını sağlamıştır. Bu kitap,fıkraların şiirleştirilmiş şeklidir. Nasrettin Hoca'nın gülerken ve eğlenirkenaynı zamanda da ders verip düşündüren bu fıkralarının Orhan Veli'nin kalemindendökülmesi, bu fıkralara ayrı bir anlam ve tat verir. Orhan Veli, Nasrettin Hoca fıkralarının anlamlarını ve içeriklerini değiştirmeden akıcı, anlaş
Tükendi
"Bir çocuk Orhan'ın şiirlerini okumuşsa içi titremeden, gözü yaşarmadan insana, ağaca, kuşa, taşa, toprağa, Ankara'ya, İstanbul'a bakamaz; kaldırımına tüküremez, ağacını kesemez..." Sait Faik Abasıyanık Orhan Veli'nin şiirleriyle bir başka sevdik İstanbul'u; oltamızı attık denize, bir üşüşüverdi balıklar, denizi gördük. Onun dizeleriyle baktık Galata Köprüsü'ne, kasap kedileriyle sokak kedilerinin farkını sezdik. Türk şiirine yalınlığı getiren, sıradan insanı şiirlerine konu ederek yeni bir akım başlatan Or
Denizden çıkan ağlardaki yosun ve tuz kokusunu içine çekmekten bıkmayan; martıların tüylerindeki telaşı görebilen; yelkovan kuşlarının peşi sıra koşup "ada ada" gezmenin hayalini kuran; balıkçı teknelerine, balığa ve taşıdığı hürriyeti kucaklamak için kaygısızca ve coşkuyla kendini içine atacak denli denize âşık; doğayı seven ve sevmenin ötesinde parçası olan; kedilerle, kuşlarla, rüzgârla dost; aklından geçenleri bildikleri kanaatiyle kargalara susmaları karşılığında horoz şekeri almayı düşünecek kadar çoc
Tükendi
Ben Orhan Veli. 1914'te doğdum. Bir yaşında kurbağadan korktum. Dokuz yaşında okumaya, on yaşında yazmaya merak saldım. On üçte Oktay Rifat'ı, on altıda Melih Cevdet'i tanıdım. On yedi yaşında bara gittim. On sekizde rakıya başladım. On dokuzdan sonra avarelik devrim başlar. Yirmi yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. Yirmi beşte, başımdan âşık oldum. Hiç evlenmedim.
"Önce şiir dilindeki sahtelikten nefret etti. Bu nefret onu halk diline, halk konuşmasına götürdü. Bunu sadece bir araç değişikliği, bir deyiş değişikli sananlar yanılırlar. Çünkü halkça konuşmanın altından halk insanları çıkıyordu. ‘Süleyman Efendi'yi yazmakla, asil şiir konularına şamarı yapıştırıyordu. Ama ortaya bir de adam çıkıyordu: Basit bir adam. Bu adamın, şaire, kendini merak ettireceği, onu kendi dertlerine çekeceği daha o zamandan belli idi." (Melih Cevdet Anday, 1951) "Orhan Veli Garip'le ger
“İşsizlik kötü şey vesselam. İşsizliğin kötü olduğunu da, yalnız aç kaldığım zamanlar düşünüyorum. Can sıkıntısından bunaldığım zamanlar da düşünsem ya... Olmuyor.” Daha çok şair kimliğiyle tanıdığımız Orhan Veli, bu kez bir öyküyle çıkıyor karşımıza. Şakacı, hayalbaz, bahar havasında bir öykü bu; belki de aylaklığa bir övgü... Orhan Veli'nin klasikleşmiş üslûbu, Fatih Öztürk'ün özgün çizimleriyle daha da renkleniyor. İşsizlik, hem küçük hem büyük tüm edebiyat tutkunlarına...
"Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir" kapak şeridiyle çıkan Garip, şiirimizde bir büyük çığır açmıştı. Garipçiler'i yüzüncü yaşlarında sırayla selamladığımız bugünlerde, Orhan Veli'nin öncülüğünde çıkan Garip, bu özel ve tek baskıda yeniden okuruyla buluşuyor. Garip, bugün artık hiçbirimize garip gelmiyor. FOTOĞRAF Dört kişi parkta çektirmişiz; Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi. Anlaşılan sonbahar; Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli; Yapraksız arkamızdaki ağaçlar. Henüz babası ölmemiş Okt
Bir de sevgilim vardır, pek muteber; İsmini söyleyemem, Edebiyat tarihçisi bulsun. O zamanlar ismini söyleyemediği sevgilisi Nahit Hanımdı Orhan Velinin. Hayatta iki varlığı oldu: Şiiri ve sevdası. Şiirleri okurlarının ezberinde... Sevgisine gelince, onu, tek büyük aşkı Nahit Hanıma vermişti: Bu kitap onun belgesi.Şiirimizde çığır açmış ustanın aslında nasıl bir gönül ustası olduğunu kanıtlayan mektuplarını okuduğunuzda onu çok daha yakından tanıyacaksınız. Istanbul Türküsü gibi pek çok şiirini daha iyi anl
Bir de sevgilim vardır, pek muteber; İsmini söyleyemem, Edebiyat tarihçisi bulsun. O zamanlar ismini söyleyemediği sevgilisi Nahit Hanımdı Orhan Velinin. Hayatta iki varlığı oldu: Şiiri ve sevdası. Şiirleri okurlarının ezberinde... Sevgisine gelince, onu, tek büyük aşkı Nahit Hanıma vermişti: Bu kitap onun belgesi.Şiirimizde çığır açmış ustanın aslında nasıl bir gönül ustası olduğunu kanıtlayan mektuplarını okuduğunuzda onu çok daha yakından tanıyacaksınız. Istanbul Türküsü gibi pek çok şiirini daha iyi anl
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 16 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1