Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 60 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Cengiz Aytmatov, Kaltay Muhammedcanov ile birlikte kaleme aldığı tiyatro oyunu Fuji-Yama’da “insan olma meselesi”ne dair güçlü ve sarsıcı sorular üzerine düşünmeye davet ediyor bizi. Adalet, hak, güven, sevgi ve dostluk gibi kavramların sorgulandığı Fuji-Yama ile hem kendileri hem de birbirleriyle yüzleşen bir arkadaş grubunun “insan” olmaya dair içsel arayışına ortak olurken Sabur’un vaktiyle dile getirdiği soruyu bir kez de biz soruyoruz kendimize: İnsan, nasıl bir insan olmalıdır?
Cengiz Aytmatov'un ölümsüz eseri Selvi Boylum Al Yazmalım özel kutulu edisyonu ile KETEBE okurlarıyla yeniden buluşuyor. Benzersiz tasarımı, özel kağıdı, kırmızı yaldızlı cildi, tipografik lazer kesim kutusu ile koleksiyonluk bir eser…
Tükendi
1. Beyaz Gemi 2. Cemile 3. Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek 4. Deve Gözü 5. Elveda Gülsarı 6. Erken Gelen Turnalar 7. Gün Olur Asra Bedel 8. İlk Öğretmenim 9. Kızıl Elma/Oğulla Görüşme 10. Selvi Boylum Al Yazmalim 11. Toprak Ana 12. Yıldırım Sesli Manasçı 13. Yüz Yüze 14. Cengiz Han'a Küsen Bulut 15. Dişi Kurdun Rüyaları
Cengiz Aytmatov, ustalık dönemi eserlerinden biri olan Dişi Kurdun Rüyaları’nda insana, yaşama ve doğaya dair etkileyici bir hikâye anlatıyor. İnsan hırsının, acımasızlığının ve açgözlülüğünün doğada ‒ve ruhlarımızda‒ yarattığı yıkımı büyük bir ustalıka okuruna sunan Aytmatov, romanında yaşamın; doğumla ölüm, sevinçle keder ve iyilikle kötülük arasındaki bitimsiz salınımını dile getiriyor. İdeallerinin peşinden koşan Avdiy’in adanmışlığının, afyon kaçakçıları ve avcıların zalimliğinin, Issık-Göl’ün kıyısınd
“Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlak yozlaştırır!” Cengiz Han’a Küsen Bulut, büyük usta Cengiz Aytmatov’un olgunluk döneminin en güzel yapıtlarından biri, belki de en güzelidir. Bir yandan adaletsizliğin, totalitarizmin ve mutlak güç talebinin nihai sonuçlarını ve yarattığı emsalsiz tahribatı, bir yandan da her sonun bir başlangıç olduğunu, umudun direnmek demek olduğunu son derece edebi ve estetik bir biçimde anlatır
“Dünyanın en güzel aşk hikâyesi.” Louis AragonCemile neşesi, şakaları, özgüveni ve söylediği türkülerle etrafına ışık saçan güzel, genç bir kadındır. Cephedeki kocasının küçük kardeşi, kendi deyimiyle “kiçine bala”sıyla aralarından su sızmaz. Ve birgün köyde bir başına yaşayıp giden savaş gazisi Danyar ile değirmene buğday taşıma işine girişmeleriyle birlikte onlar için her şey değişmeye başlar. Köyün tüm genç erkekleri savaşa gönderildiğinden kadın erkek, yaşlı genç fark etmeksizin geride kalan herkes her
Büyümek, olgunlaşmak, yetişkin olmak ne demektir? Kişi, ne zaman bir çocuk olmaktan çıkar ya da nasıl sorumluluk sahibi bir birey olur? Hayatın kendisine yüklediği görev ve ödevleri yerine getirdiğinde mi, yoksa çevresindeki dünyaya, ona dayatılan koşullara başkaldırıp hesaplaştığında mı?Cengiz Aytmatov, Erken Gelen Turnalar’da erginleşmeye dair bu evrensel sorulara cevap arıyor. Okul sıralarından kalkıp doğa ve insanlarla amansız bir mücadeleye girmeye mecbur edilen Sultanmurat ve dört arkadaşının hikâyesi
Ufuksuz denizler, bitimsiz düşlere sürükler insanı bazen. Tıpkı kendisi gibi; uçsuz bucaksız, başlangıcı ve sonu olmayan, birbirine karışarak çoğalan sonsuz düşlere. Ölümse öğrenmenin en kısa yoludur kimi zaman…Deneyimli avcılar Emrayin ve Mılgun küreklere asıladursunlar; ilk avının heyecanını yaşayan küçük Kirisk ile ömrünü düş kurmakla tüketmiş Orhan Dede’nin umutları, korkuları ve kuşkusuz hayalleri birbirine karışmış gibidir. Sonsuz beyazlığın orta yerinde yapayalnız kalan Kirisk, ilk avından eli boş dü
Cengiz Aytmatov’dan insanın yeryüzü mücadelesi, kendisi ve dünya ile yüzleşmesi üzerine çarpıcı iki öykü.Anarhay bozkırının çorak topraklarında doğaya ve insan ruhunun kötücül yanına karşı verilen çetin bir mücadeleyi konu edinen Deve Gözü, sabır ve dirayetin “zor” olanı “kolay” kılışını anlatır. Hep daha ötesini hayal edenlerin, kolayca pes etmeyenlerin kazanacağı zaferler vardır elbet.Baydamtal Irmağında ise hırs ve tamahkârlığın yıkıcı yapısına eğilir. İşini hakkıyla yapmak isterken hırsına karşı verdiği
Büyük anlatıcı Cengiz Aytmatov, opus magnum’larından biri olan Elveda Gülsarı’da, Gülsarı nam ünlü bir cins atın ve sahibi Tanabay’ın çalkantılarla dolu hayat hikâyelerini okura sunar. Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla özgürlüklerine kavuşan Kırgızların yaşadığı büyük coşku; değişim fikrinin büyüsü, toplum-birey ve insan-doğa arasındaki ilişki ustalıkla ve realist bir biçimde dile gelir romanda. Özgürlüğün hemen ardından sökün eden yozlaşma, bürokratikleşme ve çöküş ise tek kelimeyle hüzünlüdür. Pratiğin teor
Bazen “gün uzar yüzyıl olur”. Bir güne kaç hatıra, kaç deneyim, kaç hikâye sığdırılabilir? Söz konusu olan uzun bir yolculuksa, sayısız... Yeri doldurulamaz bir geçmişi paylaştığı dostunun cenazesini taşıyan Yedigey’in yolculuğu, bütünüyle hayatı soruşturan bir yolculuk olacaktır elbette. Uzak hatıralardan söylencelere, acılı ölümlerden basit mutluluklara, maddi yoksulluklardan manevi zenginliklere, geçmişin özünde ve kıyılarında dolaştıran bir yolculuk…Cengiz Aytmatov bu romanında, insanın en zayıf ve en g
Asırlarca basit tarım ve hayvancılıkla hayatını sürdüren göçebe Kırgız halkı, Çarlık Rusyası’nın yıkılmasının ardından yepyeni bir dünyanın hayaline ortak olur. Önceleri yalnızca birkaç kişinin hatta kimi zaman sadece tek bir bireyin peşine düştüğü bu hayaller, statükonun direnciyle yüzleşecektir elbette. Ancak adanmış bir ruhun önünde ne durabilir? Bu ilk kıvılcımlar zamanla desteklenip paylaşıldıkça koca bir toplumu değiştirir ve dönüştürür kuşkusuz. Tıpkı İlk Öğretmenim’de olduğu gibi… Savaş sırasında al
Cengiz Aytmatov insanın kendisine, diğerlerine ve hayata karşı mücadelesini, kısacası yeryüzü tecrübesini ustalıkla hikâye ediyor.Bir yitirişin ve peşi sıra gelen uyanışın anlatıldığı Kızıl Elma, eşinden ayrılmak isteyen İsabekov’un kızı Anara’nın çocuk masumiyetinde ailesini yeniden buluşunun çarpıcı hikâyesidir.Oğulla Buluşma ise kapanmayan yaraların ve ertelenen yüzleşmelerin yükünü anlatır. Savaşta kaybettiği oğlunun hatırasını içinde yaşatan Çordon, gerçek ölümün unutulmak olduğunu anlayacaktır. Zira b
İnsan içinde birikenleri, gönlünden geçenleri dökecek birini bulamaz kimi zaman. Bazen sert kabuklarında şefkati taşıyan bir ağaç, öylece akıp ruhunu temizleyen bir ırmak ya da taze başlangıçları müjdeleyen bir yoldur onu dinleyen. Ya da köyünün toprağıdır sadece…Savaşın köyün eli silah tutan tüm erkeklerini çekip almasıyla geride kalanların sorumluluğunu üstlenen Tolgonay da içini toprağa, Toprak Ana’ya döker. O dertlerini toprağa fısıldadıkça savaşın neden olduğu yıkıma, yarım bıraktığı hayallere, cephede
Cengiz Aytmatov, üç güçlü öyküyle insanın dünyaya, kendisine ve diğerlerine karşı sürdürdüğü o büyük savaşı farklı perspektiflerden ustaca resmediyor.Aytmatov en ünlü öykülerinden biri olan Yıldırım Sesli Manasçı’da okuruna Kırgız tarihinden çarpıcı bir kesit sunar. Oyratların saldırısına uğrayan Kırgız halkının varoluş mücadelesinin, tek bir bireyin kişisel tarihi ile kesiştiği kritik bir âna odaklanır Yıldırım Sesli Manasçı. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir çağı başlatan, bir son olduğu
Savaş, Cengiz Aytmatov’un anlattığı güçlü hikâyelerin baş aktörüdür şüphesiz. Yüz Yüze de taze umutlarla evlenen bir çiftin trajik hikâyesini anlatır. Evliliklerinin baharında patlak veren savaşın ardından ülkesini savunan binlercesiyle birlikte savaşa yollanan Cumabay, ölüm korkusuna yenik düşerek cepheden kaçar. Geceleri evinde, gündüzleri ise mağarada yorucu bir kaçak hayatı yaşarken zor koşullar günden güne onu daha derinden etkilemeye ve değiştirmeye başlar.Aytmatov’un kötülüğün doğasına ilişkin cesur
Cengiz Aytmatov’dan geçmişle geleceğin, hafızayla hayal gücünün, ayrılık ve kavuşmanın ustaca bir araya getirildiği, beyaz perdeye de uyarlanmış unutulmaz bir eser! Engin ve korkutucu bir ormanın kıyısında, iyi yürekli dedesinin himayesine terk edilmiş küçük bir çocuk; balık olmayı, Isık-Göl’ün sularında ağır ağır yüzen beyaz gemiye ulaşmayı düşler. Gemide babası ve tamamlanmış bir hayat onu bekliyordur. Dedesi Hamarat Momun ise yalnız torununa ormanın ve kimsesiz çocukların koruyucusu Boynuzlu Geyik Ana’nı
Sevgi neydi?Sevgi emekti,Uçuşan yaprak,Boş bir salıncak.Emek mi, aşk mı? Süreklilik mi, değişim mi? İkisini de arzulayan, isteyen insanın kaderi ne olabilir?Kırgız halkının toplumsal ve siyasal geçiş süreçlerinde, kriz anlarında yaşadığı büyük acıları eserlerinde çoktan klasikleşmiş hikâyelerle anlatan Cengiz Aytmatov, Selvi Boylum Al Yazmalım’da da aynı yolu izliyor. Bir yandan birbirini seven ve talihsiz bir olay sonucu yolları ayrılan ve nihayetinde garip bir tesadüfle tekrar karşılaşan iki insanın parça
Yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırış.... Geçmiş, bugün ve yarın; bilim-kurgu, gerçek ve efsane bir arada gözler önüne serilir... Derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGB'nin acımasız uygulamaları, okuru heyecandan heyecana sürükler. Birbirinden ilginç ve sürükleyici konular ustalıkla bütünleştirilerek sunulur. "Mankurt hikâyesi bu eserle kültürümüze mal edilir. Yedigey, ölen emektar arkadaşı Kazangap'ın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek, Cengiz Aytmatov'un mitoloji ile gündelik hayatı bir araya getirdiği ve insanlığın en büyük erdemlerinden olan metanet ve fedakârlığın trajik hayatlarımızda ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu eşsiz bir üslupla anlattığı hikâyesidir. Okuyucuyu hüzünlendiren ve tesiri altına alan bu hikâye, Aytmatov'un diğer hikâyelerinden farklı olarak bir bozkırda değil, denizin tam ortasında geçer. Bir yaratılış efsanesi ile başlayan hikâyede bir babanın, evladı için hayatından vazgeçiş
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 60 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1