Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 3 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Ferat Emen bazı imkânsız gerçekleri-makul olmayan kimlikleri sivri ve ısıran diliyle, iştahla muhatapların yüzüne çarpıyor. Anlatılmayanı anlattığı için cesaret madalyası beklemiyor asla. Verdiği rahatsızlıktan ötürü pişman ya da üzgün değil. Mizacı böyle. Böyle olması gerektiği için böyle. At çarpması, Naim Süleymanoğlu, bekârlığa veda partisi, kaçakçılar, Aya Leyla'nın peygamberliği ve müritleri, geyik avı şöleni... Hüsniye Hanım'ın Ağzı "Ferat Emen Hadisesi"nin ilk yumruğu. Buraya ölmeye geldim.
Düzdüğü tıfıldan hakiki bir drama prensesi dürmek isteyenler için söyleyeyim, Çitlembik, ağzından sızan salyayla koynunuzda uyurken, siz bu çıplak ayaklı kar rahibesini izliyor, için için ağlıyorsunuz. On üçlük zaniyenin bedenine kargılar fırlatıyor, kolları istavroz gibi açılmış, kanayan bir St. Sebastian freski çıkarıyorsunuz afacandan. Onu kirlettiğiniz için kahroluyorsunuz. Ama hayır, onu kirletemezsiniz. Yutturduğunuz meniniz ona necaset bulaştırmaya yetmez... İnsan kötülüğüne, her yönüyle nüfuz edere
Çıplak bir diller yazılmış, epeyce sivri öyküler. Ferat Emen önce dergilerde yayımladığı öykülerle ilgi çekmeye başladı. Olağan bir ilgi değildi bu. Çünkü bilinegelen öykülere benzemiyordu onun yazdıkları. Çıplak, yer yer sokak ağzından çıkan bir dil kullanıyor Ferat Emen. Çoğu kez epeyce sivri. Özel, bazen yerel sözcüklerle vurgusunu artıran. Bu denli doğrudan bir dille etkide bulunmak kolay değil. Öte yandan, nereden geldiğini elbette merak ettiren hikâyeler. Hayattan ama nasıl bir hayattan? Sert. Yera
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 3 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1