Öyküler geçmişte kalan özgün bir şey. Gözden kaybolsa da hayatta hep vardır. Yaşanmışlıklar kalplerin yüksek yasasında korunurlar.
Akılla, vicdanın birleşmediği yerde yakınma, yargılama, suçlama olurken; derin hüzünler, öfke patlamaları nasıl bastırılır? İnkâr edilse ya da bazı duygular baskı altına alınmış olsa da, onu ortaya çıkaran, saklayan kim? Her iki tarafta aynı şeyi başarmaya çalışır aslında. Hem güzelliği, hem çirkinliği, hem şefkati, hem gaddarlığı yaşatan insan, acı ile mizahta, ironi ile hiciv
Hayat telaşının içinde değişmeyen seslerden biridir öyküler. Durum, olay, bazen de bir hayalin içinde hoş ya da acılı duygulara gömülür insan. Öyküler geçmişe dayanmış olsa da, her zaman taze bir havası vardır. Kısık bir sesin hüznü, acısı bir başka öyküde heyecana, coşkuya bırakırken yerini kadercilik mi? gerçekçilik mi? Hangisi önemli diye sorarız kendimize! Belki de hayatın en önemli dersi duygularımızı, aklımızı ve hislerimizi kendimizce önemli sıraya koyup, hangisi olmalı diye sorabilmemiz.
Koca dünya
Okul açılalı bir hafta olmuştu. Yüzünde kalbinden koparıp çizdiği bir tablo vardı. Annesi onu okula gitmek için her gün yola koyuyor. Becerikli, akıllı oğlum diye yüreklendiriyorsa da; Ömer evden onları terk eden babasını özleyerek çıkıyordu. Defalarca onu haklı görmek, boynuna sarılmak istemişti. Oysa Ömere, onları terk edip gittiği için babasını canavar gibi göstermişlerdi. Hayal meyal hatırlasa da, aklından çıkaramıyordu. Keşke birlikte okula gitselerdi. İsterse babası hiç konuşmasın; yeter ki yanında ol
Toplam 3 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.