Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 50 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Ebû Hanife, istemeye istemeye: Olaylar başladığı gibi bitmez, dedi; olaylar, çoğuncası, olayları başlatanı da aşar, hatta onu kendi akışında sürükler götürür. Bunlar, Kufe´de görülmüştür, arası soğumamıştır da. Muhtar´ı bilmez misiniz? Ondan öncekileri bilmezmisiniz? Başlattıkları olayların akışını bilebilselerdi sonuç böyle mi olurdu? Halbuki bakmak gerek, görmek...Senden öncekilerin akışını gözden geçirmeden başlayacağın işe başlamaman gerek. Akış diyorum hep..Ya Ebu Müslim, zaman; başı sonu senin bilemey
Tükendi
Mademki insanı anlatıyoruz, öyle ise Onun mutluluğu için yazacağız; bu da, çirkinde bile var olabilen güzelliği aramak uğruna nice bir ömrü harcamak demek olacaktır. San´at adamının çok zor olan görevi de zaten burada başlar. Hayat ile ömür arasındaki bağların oluşturduğu hem birbirinden ayrı hem içiçeleşmiş bir hürriyet bizim aradığımız mutluluğu meydana getirebilir mi? Bu soru, bize, insanın dünü, bugünü, yarını ile birlikte ölüm sonrası dünyasını da bir arada düşünmek mecburiyetini yüklüyor. İyinin, doğ
Tükendi
"1978 yılındaydı. Sallantıda olduğu Türkiye'de pek hissedilmeyen, daha doğrusu hissettirilmeyen SSCB (Komünist Rus Çarlığı) topraklarını değil de, orada esir yaşattığı Türklerin ülkesini görmek istedik. Muazzam ile birlikte gitmeyi, görmeyi aklımıza koyduk. Bizim inancımızdakilere göre imkânsız bir seyahat idi bu. Solcunun her çeşidi, sağcısının en salçalısı kolayca gidebilirdi o vakitler Rusya'ya, bizim gibiler, Türk milliyetçileri.. çok zor giderdi, hattâ hiç gidemezdi. Gidişimizin hikâyesi bile zora vur
Tükendi
Yazarın roman ve hikayelerinde de karşımıza çıkan insan tiplerinden bazılarına bu yazılarda da ratlanılmaktadır. Özellikle Bugünki Türkiye Dizisi´ni oluşturan kitaplar bu yazılardan sonra tekrar okunursa daha bir doyumsuz tad alınacağı düşüncesindeyiz. Dünü bilmeden bugüne ve yarına ulaşmak mümkün olmadığından, köşe yazılarını ve yazarlarını reyting gözlüğü ile değerlendirenler gibi ticari kaygı taşımadan, geçmişimizi bir parça da olsa okuyucularımıza aktarabilmek tüm dileğimizdir.
Tükendi
Lala Mustafa Paşa´yı Ayasofya´nın girişindeki Yasemenci Baba karşıladı. Girişdeki karşılıklı iki çukura çağırdı. Töredendir paşa, bilirsiniz dedi; Atalarımız yeni aldıkları şehirlere fetih çınarları dikerler. Çınarlar toprakta köklendikçe yurdu pekiştirir, dallı budaklı yeşerdikçe vatanı sağlamlaştırır, gölgesi çoğaldıkça toprağına huzur serper. Bizim fetih çınarlarımız da bu yüzdendir. Islak çuvallarda sarılı, kökleri topraklı iki çınar fidanını gösterdi: Bunları ben İstanbul´dan, kendi bahçemden getirdim.
Tükendi
Bir toprağa sahiplenmek kolay değildir, sen bilirsin, bir toprağı yurd edinmek bu dünyada işlerinin en zorudur. Elin üstünden ayrılmayacak bir an bile o toprağın, gözün üstünden eksilmeyecek. Elini fazla bastıramazsın, bastırırsan ezersin, ezilen toprak ürün vermez hay oğul, ben denedim, vermiyor. Ezilen toprakta insanlar köleleşiyor çünki..Fakat bu böyle diye gevşek de tutamazsın elini..toprak kayıverir..Fazla okşarsan şımarır. Ne kayan toprak senindir, ne şımarandan güven bekleyebilirsin. Ya na yapacaksın
Tükendi
Bütün bunlar oldu mu gerçekten... oldu mu? Bilmiyorum. Fakat o sabah Tekkenin, Hacı Bektaş Dergahı'nın kapısında eşiğe oturduğumda her şey o kadar canlıydı, açıktaydı, gerçekti. Beni o eşiğe getiren uzun, upuzun yolu düşünmüştüm; aynı zamanda kısacık bir yol idi, adına ömür diyorlardı, biz onu yaşamak zorundaydık. Buna rağmen yine her şey tüllerle örtülüydü, belki de ben bu olanların hiç birini yaşamamıştım; yaşadım sandıklarım birer geçişti; insanın kendi içinde bilmeden yaşadığı bir alemden bilmeden yaş
Tükendi
... Dede Korkut ile Türk Destanları adlı kitapları ilk ve sonradan sayısını pek bilemediğim baskılarını sözünü ettiğim yayınevi yaptı. Fakat çok yanlışlı yayınlandı ve bilgim dışında yapıldığı için sonraki baskılarında gereken düzeltmeleri yapamadım. O yanlışların günahı benden çok yayınevinindir. Bu sefer, gerek Türk Destanlarını ve gerekse Dede Korkut kitabını yeniden yazdım. Yanlışları düzeldi, hatalar giderildi; geçen zaman içinde yayınlanmış yeni eserlerin getirdiği yeni düşünceler göz önünde bulunduru
Tükendi
Üçyüz yılı aşkın bir zaman içinde sahipliğini, efendiliğini, yönetimini elinde tuttuğun topraklarda bir gün geliyor sıradanlaşıyorsun; sahibi bulunduğun toprak sömürgeleşiyor, yönetici değil yönetilensin artık... Tek söz sahibi sen iken söz hakkın elinden alınıyor; bir tek senin bayrağını estirdiği havada başka bir bayrak egemen; dün, azınlık bilerek koruduğun insanların bile bayrağı varolmuş sokaklarda gezerken sen kendi bayrağının ucunu bile göremiyorsun... yöneten çoğunluk iken yönetilen azınlıksın... B
Tükendi
Türk Destanlarını konu edinen bu kitap, önceden belirtelim ki bir el kitabıdır. Orta öğretimde okuyan gençler için düşünülmüştür. İlmi bakımdan büyük bir iddiası yoktur. Yaradılış ve Türeyiş adını verdiğim Türk Destanını hazırlarken aldığım notlar, destanlarımızın öteki milletlerin destanları ile uzak yakın ilgilerini karşılaştırma sırasındaki yorumlamalarım ve düşüncelerim zamanla böyle bir kitabı yazmama sebep oldu... (Önsöz´den)
Tükendi
... Nasıl türküler söz dizimi ve ezgi olarak bölge özellikleri ve zevkine uygun değişikliklere uğruyor ve türlü varyantlar halinde karşımıza çıkıyor ise ve bu hal; masal, hikaye, mani gibi diğer halk edebiyatı türlerinde de görülüyorsa, efsaneler için de aynı durum söz konusudur. Aynı efsanenin Anadolu`nun doğusunda başka, batısında başka, güneyinde başka türlü anlatıldığını duydum. Kiminde küçük bir motif değişikliği, kiminde bir imaj fazlalığı, kiminde de bir kısım tabiat unsurları -veya yer ve şahıs adla
Tükendi
Hoca Ahmet Yesevi, sadece düşünceleriyle ve sözleriyle, hareketleriyle ve tertemiz ömrüyle adını sonsuza emanet eden ölümsüzlerden değildir; özünü İslam´ın nurundan alan bir ruhu ham toprakların vatanlaşmasında maya olarak kullanabilmenin yolunu göstermiştir. Gösterdiği yolda yetiştirdiği müridleri, halifeleri, dervişleri hocalarından aldıklarını geliştirerek pekiştirmişler, bin yıllık bir yurdu adım adım, tıpkı dikenlerden ve ayrık otlarından temizlenen bir toprak gibi bu güne hazırlamışlardır. Can ocağınd
Tükendi
Belli zaman ve mekan içinde uyanış hikayesini anlatmaya çalıştığımız Sonsuza Uyanan Taşlar ne Türk adının ilk defa yazılışı, bugüne kalan yazılışı, ne Göktürklerin tarih destanı, ne de ilteriş Kağan´dan Bilge Kağan´a, Kül Tigin´e ve Bilge Tonyukuk´a övgüler, şiiridir. Belki bunların hepsidir, belki tek tek bunlardır. Ama hepsinden önemlisi hepsini gölgeleyen bir ululukta yücelişi, Türkçemizin haşmetini verişidir. Evet, Sonsuza Uyanan Taşlar ana dilimizin, o nefis Türkçemizin 1250 yıl önceki haşmeti ve 1250
Tükendi
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur. Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insanı
Tükendi
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur. Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insan
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur. Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insanı
Tükendi
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur. Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insan
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mecut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünki, bugünki, yarınki çabaların senteziyle olur.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 50 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1