Serçelerin kışın pencere kenarlarına konarak yiyecek beklediğini anlatan o kadar çok çocuk öyküsü var ki...
Bazen, belki de hep günlük güneşlik zamanlarda, o minicik serçelerin çoğul cıvıltıları ve zıp zıp
zıplayarak yürüyüşleri, bir sevinç duygusu uyandırabilir insanda.
Bülbülün, kanaryanın sesi bile bir hüzün nağmesi değil midir her zaman?
Peki bu duyguları yaratan ne?
Önce kuş, uçmak, özgürlük ve insansal sınırlılık düşüncesi mi getirip oturtuyor, kuşların özellikle
akşamüstü uçuşlarına hüzün ve gariplik
"Yaşam bu işte, şu yıldızları seyretmek, şu havayı
solumak, bu kır, bu ekmek, bu tezek, ter kokusunu
duymak! Yaşam şu işte; ağaca, toprağa, taşa, şu
üzüme, şu kaplumbağaya dokunmak! Yaşam bu işte;
gülmek, ağlamak, sevdiklerinin sesini, kokusunu,
yüzünü özlemek! Yaşam şu işte; göğsümün sol
yanında atan, kütür kütür. İşte şu acıkan mide, işte
şu düşünen beyin, işte okuyan göz! Yaşam, işte şu
yıldızların ağması, bir ötekinin belli belirsiz devinmesi, şu elini yıldızlara uzatıp tutmak isteyen
bebek, yaşam... Bu
"- Hayda! Şimdi sana tüm insan uluslarını saymaya kalkarsam...
Yani bizde nasıl yavrucuk, nasıl geyikler, karacalar, ceylanlar,
cerenler varsa, İnsanistanda da çeşitli uluslar var. Bunlar
uyduruktan kaydırıktan bir bayrak yaparlar kendilerine,
uyduruktan kaydırıktan sınırlar çizerler ülkelerine, gene
uyduruktan kaydırıktan krallar, başkanlar seçerler başlarına, sonra
efendiciğime söyleyeyim, uyduruktan kaydırıktan tabular, dinler,
ahlaklar icat ederler, düzmece kahramanlıklar yakıştırırlar falan,
kendilerin
Zamane, ilk sayfasından son sayfasına kadar sizi gülümsetecek, içinizi ısıtacak bir kitap. Kaya Öztaş, bu kez bir bebeğin serüvenini her zamanki eşsiz üslubuyla kaleme alıyor. "Düşüne düşüne geldik var olmak işine! "Baba" denen birisinin dünyasından "ana" denen bir başkasının dünyasına aktarıldığımı, düşüne kaşına buldum. O anımsadığım büyük yarış, işte bu aktarılma sırasında olmuş. Ben, yani benim eski yarım, babamın temsilcisiymişim. Yumurtacık ise anamın. İşte ben, yakışıklı ve düşünen bir embriyo ol
Cumhuriyet devrimi ile, bir süredir hak ettiği yer için mücadeleye başlamış kadın kimliği ve kadın hakları tarihsel bir sıçramaya sahne oluyor ve olması gereken yere doğru ivme alıyordu. 'Kadınlar, toplumsal hayatta erkekle birlikte yürüyecektir ve daima birbirinin yardımcısı, yol göstericisi olacaktır' diyen Mustafa Kemal'den, 'Ben, kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' diyen bugünün yöneticilerine sıçramamız ise çok sürmedi. Kadının toplumsal hayattaki yeri, kuşkusuz sosyalleşme süreçlerimizle de ilgili ola
?Yaşam bu işte, şu yıldızları seyretmek, şu havayı solumak, bu kır, bu ekmek, bu tezek, ter kokusunu duymak! Yaşam şu işte; ağaca, toprağa, taşa, şu üzüme, şu kaplumbağaya dokunmak! Yaşam bu işte; gülmek, ağlamak, sevdiklerinin sesini, kokusunu, yüzünü özlemek! Yaşam şu işte; göğsümün sol yanında atan, kütür kütür. İşte şu acıkan mide, işte şu düşünen beyin, işte okuyan göz! Yaşam, işte şu yıldızların ağması, bir ötekinin belli belirsiz devinmesi, şu elini yıldızlara uzatıp tutmak isteyen bebek, yaşam... B
Toplam 6 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.