Dağcılık tehlikeli bir spordur. En basitinden dağda ayağınızın kırıldığını bir düşünün! Kim indirecek sizi? Veya ininceye kadar o kırık ayak ne hale gelecek? Bu tehlikeli ve riskli maceralara sizi kim zorladı? Hiç kimse! Yani seçimi siz yaptınız. O içinizi acıtarak düşündüğünüz çaresiz insanlar, Böyle zor bir yaşamın hakkından gelebilirim diyerek, tiksinti veren zor yaşam koşullarını kendileri seçmiş olabilir. Belki de o yaşamın evveliyatında, Ben bunun da üstesinden gelebilirim diye bir meydan okuma ve ken

Biz yardımı zayıfa, düşküne yapmayız. Şirkete faydası olmayacak yardım da yapmayız. Bu tür yardımlar şirket açısından boşa giden, zarar yazan kalemlerdir. Biz vergimizi devlete veririz, zayıfa, düşküne yardımı o yapar. İşin temelinde de zayıf, düşkün, aç varsa o da Tanrının bileceği iştir. Biz Tanrının işine hiç karışmayız. İstese zayıf, düşkün ve aç insan yaratmayabilir. Bir bildiği var ki yaratıyor, onlar da onun kulu. Herkes kendisine verilen hayat şartlarını en iyi şekilde kullanmak zorunda. Bize serve

"Şu anda da, yüz yıl önce de, bin yıl önce de binlerce sosyal seviyede yaşayıp geliyorsunuz. Adalet dediğiniz başka nasıl yerine oturur? Hayat bir kere ve bir yerde olsaydı, yeteneğiniz, aklınız, zekânız şöyle veya böyle olsaydı ve sen, sana verilen kadarıyla hayatı yaşasaydın, adalet olur muydu? Hayatlarını başkalarının hayatlarıyla kıyaslayan düşkün ve aciz durumdakiler, Tanrı'ya karşı haklı duruma düşmez miydi? Başkalarının hayatına imrenenlere ne denilecekti? İnsan; zengin, fakir, şerefli, düşkün, her p