Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 21 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Taşralı, Nurettin Topçu'nun 1952-1958 yılları arasında yazdığı hikâyelerden oluşmaktadır. Bu kitap esasen bir fikir adamı olan Topçu'nun sanatçı kişiliğini ortaya koyuyor. Fransa'da felsefe doktorası yapan yazar, aynı yıllarda sanat tarihi ile de ilgilenmiş, deneme tarzındaki yazılarını "Var olmak" adlı eserinde toplamıştır.Tojra/f'da yer alan metinler yazıldığı yıllarda Anadolu insanının meselelerim, aydın kesimin çıkmazlarını ve Topçu'nun mistik-metafizik dünyasını dile getiriyor.Sanatta bir "Anadolu roma
Bir asırdan beri memleketimizin başta gelen derdi medeniyet meseJesidİr. Geçmişte büyüklüğü dünyaca bilinen Türk mîlletinin medenî varlığa sahip olmadığını önce Batı'yı tanıyanlar ortaya attı. Tanzİmatla başlayan Batı münasebetleri, birçok nesillerin gözünü kamaştırdı. Aydınlar, Batı'mn yükselişindekİ sim aramaya koyuldular ve bu araştırmayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyalarını Batı'mn içinde buldular. Birbiri ardısıra birkaç nesil "Avrupa'ya benzemek için ne yapalım?", "Garplılaşma nasıl olmalı?"
Cemiyeti yoğuracak ruh, ne bir sihirbazın ruhudur; ne de Gordiyon'daki düğümün üzerine kılıcım indiren kahramanın ruhudur. O bir halaskarın zafer neşesiyle sarhoş ruhu olmadığı gibi kara kaplı, kaba cüsseli kitapların üzerine eğilen bilgiçlerin ruhu da değildir. Taklit mayası onu yoğuramayacağı gibi İtham ve inkâr mayası da onu yoğuramaz. O ruh bize kaybolan benliğimizi bulduracak. Bin nedametle nihayet anladık ki dünyada belki herşeyi bulmak kolay, kendini bulmak zormuş. Kendimizi nerede bulalım? Kendi dış
Tükendi
Yarınki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lâkin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacaklardır. Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi, insan yetiştirmektir. Hünerleri hep fedâkârlık olan bu hizmet ehli gençler, hizmetlerinin mükâfatını da hizmet ettikleri insanlardan beklemiye-cekler, sonsuzluğa sundukları eserin sesinin akislerini yine sonsuzluktan dinleyeceklerdir. Yarınki Türkiye'nin kurucuları, millet ve cemaat uğ
Reha Nurettin Topçu'nun 1926-1936 yıllan arasında yazdığı ve bugüne kadar yayımlanmamış bir ilk gençlik romanı.Taşralı kitabında bir araya getirilen hikâyeleri için olduğu kadar fikir hayatı ve dünya tasavvurunun teşekkül devri hakkında önemli ipuçları taşıyor.
Dünyamız sonsuz güzelliklerle doludur. Yeryüzünde sanatkârlar bunca güzel eserler ortaya koymuşlardır. İnsan, bu güzelliklere meftun olan bir yaradılışa sahiptir. En büyük saadet, bu güzellikleri kabil olduğu kadar yakından duyup yaşayabilmektir. Halbuki çoğumuzun ruhu, menfaat ve ihtiraslarla yıpranarak bu sonsuz güzellik âleminin duygusunu kaybetmiş bir kabuk gibidir. Ruhumuzu güzelliklere açabilmenin sırrı, ruhsal yaşayışın ona götüren yollarını bilmekle elde edilir. İç hayatımızın nerelerinde bozukluk b
Allah'ın yalnız insana bahşettiği büyüklük, insanlıktan ya alınıyor veya ona veriliyor. Çok kere beşerin en büyük bildikleri, ondan büyüklük çalanlardır. Bunlar, madde âleminin avcılarıdır; ihtiraslarının dizginlerini bırakmış, hareket âleminde her vâsıta ile iktidar ve saadet peşindedirler. Zavallı beşeriyet, kendi ruhunu paçavraya çeviren, bu kendi hırsızlarının meftunudur. Bunlar büyüklüklerini insanlığın bu vasfından çalarlar.İnsanlığa büyüklük bağışlayan gerçek büyükler ise, ruh dünyamızın fatihleridir
Mantık, "doğru düşünmenin kaidelerini ortaya koyan ilimdir" diye tarif edilir. Düşüncemizin normal işleyişini Psikoloji ilmi anlatmaktadır. Ancak duygu ve irade olayları mantığı ilgilendirmez. Şu halde duygu ve irade olayları dışarda kalarak, sade zihin olayları üzerinde yaptığımız araştırmalarla, düşünmenin ilmini yapmış oluyoruz. Mantığın Psikoloji ile ilgisi işte bu noktada kendini göstermektedir; çünkü zihnin hakikate ulaşmak gayesiyle ne yolda işletilmesi gerektiğini bilmek için, onun kendiliğinden nas
Biz, hem uysallığa, hem de anarşizme karşıyız. Her türlü sosyolojizme, yani toplum gerçeğinin her şey olduğu anla-, yışına karşı olduğumuz kadar, bencil ve katı ferdiyetçiliğin de karşısındayız. Sadece bütün iradeleri aynı şekilde belirleyen bir İrade karşısındaki uysallığı kabul ediyoruz. Bize göre selâmet, tarih ve insanlıkla birlikte, tarihin ve insanlığın var oluş sebeplerini içinde bulacakları bir mutlak'a bağlanmaktan ibarettir. Aklı başında bir insanlık, kendini asla gayesi ve gerçekleştireceği mukad
Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça böldüğü hasta bir vücudu andıran İslâm dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslâm memleketinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar. Her sene yüzbinlerce ziyaretçi ile dolan Kabe'nin etrafında ruh birliği ve beraberliği meydana gelemiyor. Bunun sebebi ne siyasî, ne iktisadî, ne de esasında ilmî ve fikrîdir. Bu halin sebebi, İslâm'ın temeli ve Kur'an'ın özü olan ahlâkın kaybedilmiş olmasıdır. Bugünkü müslümanlar, birtakım gelen
Etrafımızdaki eşyanın bilgisini duyularımızla elde ediyoruz. Birbirleri arasında herhangi bîr şekilde sıralanmayan ve metotsuz olarak gelişi güzel elde edilen bu bilgilere düzensiz bilgiler denir. Düzensiz bilgiler, hergünkü yaşayışımızı kolaylaştırarak etrafımızdan daha iyi şekilde faydalanmamızı mümkün kılarlar. Lâkin insanın bütün bilgisi böyle elde edilenlerden İbaret değildir. Düzensiz bilgilerin üzerine İlimler kuruluyor. İlim bilgisinin evvelkinden farkı, onun belli metotlarla elde edilmesi ve genel
Osmanoğullarmın ele aldığı, Fatih'le, Yavuz gibi dâhi devlet adamlarının siyasî tarihe insan zekâsının hârikalarından biri halinde tevdi ettikleri devlet anlayışı, merkeziyetçi ve otoriteli devletti. Aynı zamanda hukuk-i ibaddan hükümdarı şiddetle mesul edici totaliter esasa dayanıyordu. Önce merkeziyetçi idi. Üç kıtaya yakın devlet ülkesini bir merkeze sımsıkı bağlıyordu. Eski Roma İmparatorluğu'nun koyu merkeziyetçiliği bizde adalet ve mesuliyet prensiplerine bağlı olarak akla hayret veren bir hukuk ve ah
1859 Paris doğumlu Henri Bergson´un felsefesinin tartışıldığı bu kitap, Bergsonculuk´un diğer batı felsefe akımları arasında sezgi metodunu ortaya koyarak insana ümit ve imanı tekrar hatırlatması açısından önem taşıyor. Bergson´un felsefesi, pozitivizm ile çeşitli izafiyeci (relativiste) felsefe sistemlerinin yıkıcı etkileri altında, mutlak hakikatı elde etmenin ümit ve imanını kaybeden XIX. yüzyılın insanlığına, bu asrın sonlarında sezgi metodunu ortaya koymakla, bir ümit ve imanı getirmişti. Bu sebepten h
Utanma veya haya duygusu hem izzetinefsin, hem de şeref ve haysiyetin bizdeki bekçisidir. Onunla hem kendi izzetinefsimizi koruruz, hem de başkalarının izzetinefsine saygı duyarız. İnsanlara sevgimiz yüzünden onların şeref duygularını da incitmekten utanırız. Utanmayan, hem sevgisi, hem de insanlık değeri olmayan kişidir. İnsanın sahip olduğu değerler ruh yapısına bağlandıklarından, temelde öbür hayvanlardan farklı beden yapısı bulunmayan insan, kendi ruhunu vücuduna üstün tutar ve insan olarak ruhuna bağla
Türkiye'nin Maarif Davası sözde modern eğitim sistemine kaynağını Kur'an'dan alan Anadolu insanının ruh yapısından beslenen Türk mektebi tezli bir eleştiridir. Millet bünyesinde inkılâplar mektepte başlar ve her milletin, kendine özel olan mektebi vardır. Millî mektep, zihniyet ve örfler ile, metodları ve müfredat ile, terbiye prensipleri ve psikolojik temeller ile, hattâ binasının yapı tarziyle kendini başka milletlerinkinden ayırır. Bizde vaktiyle medrese millî mektepti. Lâkin milletin ruhu ve içtimaî ink
Tükendi
Nurettin Topçu'nun mektup tarzında yazdığı bu metinler 1940'ların sonu 1960'lı yıllarda Türkiye'nin sosyal ve kültürel hayatına dönük tenkit ve tasvirlerini içeriyor. Buradan yazarın nasıl bir insan unsuru ve toplum hayatı arayışı içinde olduğu da çıkarılabilir.
Gayesine ulaşabilen gerçek ve tam irade, fertten başlayan, aile ile devleti yani otoriteyi isteyen, millet ve insanlık basamaklarından da geçerek Allaha ulaştıran iradedir. Biz damarlarımızdan sızan iradeyi, kendi eserimiz zannetmekle yanılıyoruz. Hakikatte irade birdir. O, istek halinde âleme yaygın kudretin bizdeki adıdır. Aslında kendi kendini isteme halindeki varlığın adı olan bu evrensel iradeye biz sadece iştirak halinde yaşıyoruz. İslâm dünyasının küllî irade, cüzî irade ayırımı sunîdir. Benliğimizde
Ortadan çekilip kaybolan ahlak nizamı, hepimizin, hatta bugünkü hayat şartlarının her türlü maziye nazaran daha mükemmel olduğunu kendilerine bir teselli gibi kullanmaya özenenlerin bile, için için yaşattıkları bir kahrın, bir derdin, bir acının en ufak devasını elimizde bırakmadı. Hayatımızı çekilmez bir yük haline koyan bu ahlaki sefaletin ta içimizdeki müthiş manzarasını nasıl anlatalım: Sanki korkunç ve şerir bir varlık, perdenin arkasındaki o iğrenç yüzlü ifrit etrafa saldırıyor. Gayzımız, isyanımız, s
Asrımızda tesirlerini bütün felsefe âlemine hatta bütün düşünce dünyasına yayarak genişleten varoluş felsefesinin doğuşu geçen asrın başlanndadır. Hatta onun hazırlıklarını Pascal'da bulmak kabil oluyor. II. Cihan Harbi'nden sonra pek acayip anlayışlara yol açan bu felsefenin esası şudur: Eski Yunan'dan beri felsefe, hakikat olarak eşyanın özünü araştırıyordu. Öz. duyularla tanınmayan, bir oian, hiçbir zaman değişmediği halde, değişen ve duyularla tanınan bütün varlıkların esası olan ve onlan var kılan şeyd
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 21 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1