“Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” -Tolstoy Demirden keskin bir düdük sesi yükseldi o sırada. Ayrılığın ciddiyeti buz gibi sardı bedenimi. Kapılar kapandı sonra... Çantam sağımda, yalnızlık karşımda... Gidiyorum! Hayır bir saniye! Filmlerde böyle olmazdı ki... Son anda muhakkak bir kalma sebebi yazardı senarist. Tam hareket etmek üzereyken trenden atlayıverirdi esas adam. Oysa şimdi rayların üzerinde kaymaya başlamıştı bile tren... Ay
Çayı deminden anlarsın, yâri ise ayrılık vakti
boğazında bıraktığı düğümden...
Beklemek değil bizimkisi, demlenmek...
Demlenmek yavaşlamaktır biraz. Durmak, bakmak, koklamak, anlamak, öğrenmektir. İçine
kazımak, silinmez bir kalemle aklına yazmaktır. Hatırlamak için değil, unutmamak içindir.
Peki ya sevmek?
Kısmete açılan bir kapı mı, yoksa büyük bir imtihanın başlangıcı mı?
Bu kitapta birbirine kavuşanların değil, ancak muhabbetle demlenenlerin aşka ulaşabileceğine
şahit olacaksınız. Ve bazı şiirlerin hatı
"Bir insan nasıl anlar âşık olduğunu?" diye sordum bir gün dedeme.
"Nefesini tut..." dedi gülümseyerek.
"Anlamadım..." dedim. "Nefesimi mi tutayım?"
"Evet..." dedi. "Öylece tut ve bekle."
Dediğini yaptım. Dayanabildiğim kadar soluksuz bıraktım kendimi. Saate bakmayı akıl
edememiştim ama sanırım otuz saniye sonra iyice zorlanmaya başladım.
Tam pes ediyordum ki, eliyle kapadı ağzımı ve burnumu. Neye uğradığımı şaşırdım. Ölecek
gibiydim artık... Yüzüm kızarıyor, gözlerim doluyordu. Dayanılmaz bir hal almıştı n
Gitmek mi zordur, kalmak mı?
Kalmayı bilmem ama, gitmelerin hiç de kolay olmadığını anladım. Hesaplaşması varmış bu işin,
dönmek isteyip de dönememesi, yüreğinde uzayıp giden gurbetleri varmış. Üstelik gittiğinde iki
kişilik bir bedel ödüyormuş insan...
Benim adım Fesleğen. Ben bu hikâyenin gideniyim... Anlatacak çok şeyim var ve itiraf edeceğim
bir dolu kaygılarım...
Kalemimi kâğıdımı hazırladım. Bir fesleğenin toprağına duyduğu hasreti yazacağım, bir
fesleğenin yağmura özlemini anlatacağım, güneşine hasre
İbni Sina ya da dünyanın tanıdığı isimle Avicenna...
11 yüzyılda insanlığın cevap aradığı sorulara pozitif bilimci yaklaşımla karşılık vermiş bir
felsefeci, eşsiz bir hekim, astronom, matematikçi ve fizikçi.
Hayatı boyunca sorular sormuş, "neden"lerin peşinden gitmiş, çok okumuş, çok araştırmış, çok
incelemeler yapmış bir insanlık incisidir İbni Sina.
İnsanlığın emekleme döneminde, taassubun karanlığına düşmeden, akıl ile bilimin ışığında
yürüyen tarihin bu en büyük hekimi, başta Müslüman ve Avrupalı felsef
Merhaba, ben Seyyah.
Bazen bulacağını düşündüğü için değil başka bir seçeneği olmadığı için arar insan. Herkesin bir
gün çıkmak istediği ama cesaret edemediği bir yolculuğun başından yazıyorum bunları.
Hepinizin içine atıp anlatmaktan sakındığı şeyleri yazdığım bir yolculuğa davet ediyorum sizi.
Ve gidiyorum iyi insanların yaşadığına inandığım yerlere. Gitmekle geçecek mi bilmiyorum ama
sanki geçecekmiş gibi gidiyorum işte.
Satırlarımın arasında bıraktığım boşluklarda göreceksiniz kendinizi. Ve okudukça ken
Merhaba, ben Seyyah.
Herkesin bir derdi vardır. Bazıları geçer, bazıları geçmez. Bazıları anlatılır, bazıları anlatılmaz.
Bazen anlatmak istersin ama dinleyecek birini bulamazsın. Bilirsin, muhabbettir ihtiyacın ama iki
lafın belini kıracak bir dost bile yoktur yanında.
İşte bu kitap bulamadığın dosta ulaşmak ve onunla dertleşmek için yazıldı. Meselenin sevmek
değil, güzel sevebilmek olduğunu bilenler için yazıldı.
Biraz yağmurun, biraz da hüznün düştüğü gecelerde bu kitabı okurken şunu hissedeceksiniz:
"Hâ
Mevlana der ki:
İnsan her nefeste yeni birisi olur ve her nefes, içini doldurduğumuz kelimelerle bilmediğimiz bir aleme yolculuk eder sonra da oradan hediyelerle geri döner.
Yüzyıllar boyunca bir çok düşünür tarafından dile getirilen kelimelerin gücü üzerine hiç düşündünüz mü? Biz düşündük ve 2017 yılının başlarında SufiSözlük projesini hayata geçirerek sosyal medyada kelimelere karşı farkındalık oluşturup insanların alıştıkları değil, yeni ve doğru kelimeleri kullanmalarını hedefledik. Geri dönüş bekledi
Merhaba ben Fesleğen.
Kalemimi kağıdımı hazırladım ve küçük bir yüreğin içine sığabilecek ne varsa anlatacağım.
Doğduğu topraklardan uzakta bir yerde güneş görmeye çalışan küçük bir fidan görürseniz bir gün sulayın olur mu?
Yağan yağmur ancak gözyaşlarına yetebilir çünkü. Yeni yeşermiş bir fidanın bir Allah dostundan başka neyi olabilir ki.
Sevin onu olur mu?
Ve lütfen sevenleri ayırmayın olur mu?
Fesleğen ile Seyyah'ın son kitabı bu. Hikmet Anıl Öztekin, "Çok acı çektim. Derdi dünya olmayan insanlar
Hikmet Anıl Öztekin, Elif Gibi Sevmek kitabında birini 'Bir' olan için sevmenin hüzünlü huzurunu yazdı. Sevmek ki, Elif gibi dosdoğru sevmek, yüreği abdestli sevmek...
Bu kitap;
Tefekküre meyl ettiren her yolu,
bir Elif miktarı yüreğine yâr edinen,
dünyaya hâlâ daha alışamamış herkese...
Herkesin bir derdi vardır. Bazıları geçer, bazıları geçmez. Bazıları anlatılır bazıları da anlatılmaz. Bazen anlatmak istersin ama dinleyecek kimseyi bulamazsın. Bilirsin, muhabbettir ihtiyacın ama edecek kimse yoktur. İşte bu kitap bunun için, dertleşmek için yazıldı. Yalnız olmadığını bil diye yazıldı. Muhabbet için, muhabbetle yazıldı...
Biraz yağmurun, biraz da hüznün düştüğü gecelerde bu kitabı okurken şunu hissedeceksiniz;
"Hâlâ dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde."
Muhabbet bir ihtiyaçtır ve
Merhaba, ben Seyyah.
Herkesin bir gün çıkmak istediği ama çıkamadığı bir yolculuğun başından yazıyorum bunları. Ve herkesin içine atıp anlatamadığı o şeyleri yazdığım bu yolculuğa davet ediyorum sizi. Ve gidiyorum iyi insanların yaşadığına inandığım yerlere. Gitmekle geçecek mi bilmiyorum ama sanki geçecekmiş gibi gidiyorum işte.
Kendinizi satırlarımın arasına bıraktığım boşluklarda hissedeceksiniz. Ve okudukça beni kendiniz sanacaksınız. Sanki ben değil, siz gidiyor gibi hissedeceksiniz. Kim bilir belki
Her zamanki gibi kendi demlediğim çay elimde tüm bu olanları düşünürken gecenin yarısı olmuştu. Yine sensizken içime atıp yazdıklarımı bir dua niyetine okuma vakti gelmişti. Onlar ki kalbime dokunan sen yanlarımın yazılan hâli. Elif'im, hafizem, dünya bahçemin çiçeği, sana yazamadıysam da, seni yazıyordum artık...
"Melekler kalbinden öpsün sevdiğim."
Sevmek... Kısmete çıkan bir kapı mı yoksa büyük imtihanın başlangıcı mı? Bir ayrılık kazılsa, içine atlayıp örter miydiniz üzerinizi?
Hikmet Anıl Öztekin, E
Seviyorum dersin,
ya kısmetin olur ya imtihanın.
Nasıl bir rüya gerçekle iç içe, gerçekle
muhabbet eder gibi yaşanır ki?
İnsan sevmeye rüyalarında da devam eder mi?
Rüyada da olsa vuslata şükreder miydiniz?
Bu ayrılık dünyasında,
bir ayrılığa sımsıkı sarılıp,
yaşayabilir miydiniz?
Bir ayrılık kazılsa,
içine atlayıp örter miydiniz üzerinizi?
Yağmurun bulutlardan,
yaprakların ağaçlardan,
kamışların sazlıklardan,
gündüzlerin gecelerden
ayrıldığı bu dünyada,
Elif;
ayrılık imtihanlarının birer
Kimse duymasın bilmesin diye sessiz ağlıyor insan bazen. Gece yarısı kimseyi uyandırmadan yağan o yağmur gibi. Kimse bilmez yağıp geçmiştir. Sabah kalkıp pencerenizi açtığınızda içeri giren o tatlı soğuk esinti ve kokudan anlarsınız yağmurun yağdığını. Bu kitabı okurken alacağınız o esintiyle diyeceksiniz ki; "bir Elif yağmuru yağmış bir adamın yüreğine"
Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin... Alırız abdestimizi Yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde Özleriz adam gibi...Sen yoktun o zamanlar, çocukluğum
Toplam 15 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.