Her şeyi yazıyordu Taylan. Yazarak uzaklaşmaya çalışıyordu dünya ağrısından. Peki, yazınca acı azalıyor mu? Azalmıyor, acı anıtlaşıyor. Acının anıtlaşması bir gülümsemeyi de, bir dayanma gücünü de getiriyordu beraberinde. Kendisini taşıyıcı olarak görüyordu. Sırası geldiğinde o ağrıyı bir başkasına devredecekti. Çünkü yeryüzünde bu görevi üstlenen veya bu görev için seçilmiş taşıyıcılar vardır. Birilerinin taşıması gerekiyordu bu ağrıyı. Onun görev süresi dolmuştu neredeyse. Omuzlarından bir melek düşmüştü
"Işığın ölmesini izleyen bir toplum... Bu senin ülkenin onarılamayacak bir gerçeği. Merak ediyorum, senin ruhu parçalanmış ülkende hâlâ âşık olan insanlar var mı? Düşüncelerini bedeller ödemek pahasına, cesurca söyleyenlerin olduğunu biliyorum. Ama olağanüstü aşklar yaşayanları görmedim. Ekmek derdine düşen, gelecek için kaygı duyan ve bedensel varlıklarının sorunsuzca devamı için çabalamaktan aşka vakit bulamayan devasa bir asgari ücretliler toplumu; ışığın ölmesini izleyen, reflekslerini yitirmiş, isyanı
Sonra dönüp seni içimden sevdim
Tutkular çölüne yağmur yağdı
Amerika Ortadoğu'dan çekildi aniden
Sırf seni içimden sevdim diye
Birine inanmayı seçti iki küskün halk
Klişeler koltuğu gövdesinden parçalandı
Türk şiiri ikinci yeniden ve rakıdan
ve yüzüne felsefeci resimleri takıp
Görünürdeki ilk memeliye
Masabaşı aşklar satan taklitçilerden kurtuldu
Ama kürsülerden hala ten yağıyordu
Toplam 3 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.