Bir piyano düşünün... Bu piyanoyu çalan bir kadın var, o sizin anneniz ve de babanızın dokunduğu tuşlar. Piyanodan çıkan ses sizsiniz. Piyanodan çıkan ses piyanonun çok üzerinde bir şeydir, piyanodan fazla bir şeydir... Ancak bu ses piyanodan çok az bir şeydir de... Unutmayın ki piyanonun basılmamış tuşları vardır. İnsanlar için şans hep vardır, bu tuşlarda gezinecek birileri hep gelebilir. Gerçeğin soğuğuna dayanamayacak bir insanı, çırılçıplak soymaktan sakınan... Sunacak daha gelişmiş bir seçeneği olmadı

Kadın-erkek ilişkisini başlatmak kolaydır, sürdür- mek zordur. Denize uzaktan bakarsanız berrak ve ışıl ısıldır, huzur verir insana. Bir de denize dalın. Derine doğru gittikçe, belirsizlikler, bilin- meyen canlılar çıkar ortaya. Kadın-erkek ilişkisi de aynen böyledir. Ilişkide seneler geçtikçe, yeni yaşantılar, farklı kişiliklerimiz ilişkiye yansıdıkça birbirimizin farklı yüzleri ortaya çıkar. Bu kaçınılmazdır. Hani deriz ya halk arasında, "Karaman'ın koyunu, sonra çıkar oyunu" diye, işte böyle bir şey... O

Tanrının insanlara bir lütfudur Farkındalık. Bir şeyi tanımlamanın verdiği o harika duyguyu bebeklerin yüzlerinde okuyabilirsiniz. Gençlik dönemimde yaşadıklarımın ne anlama geldiğini zamanında kimse anlatmadı bana. Ben de ruhumda ve bedenimde olanlarla kaşımı, diz kapağımı çarptım, kafam karıştı, canım acıdı. Bu eserimde mevcut psikolojik yaklaşımların gençliğe bakış açısını harmanlamak istedim. Freuddan Becke, Akhtardan Vamık Volkana, Odağdan Junga, Zileliye Ve de ikinci doğum olarak gördüğüm gençlik dön