Yarış atının gözlerinde öldü insanlık... Hedefe koşarken öğrendi insanoğlunun aklın önüne geçen hırsını... Kızmadı, darılmadı insanlara, ödüller getirdi... Karşılığında bir tutam sevgi, bir tutam vefa istedi. Karşılık beklemeden sırtını okşayan birine sevdalandı. Güçten, kuvvetten düşünce öğrendi, zalimi, vicdansızı... Siyah gözlerinde saklıydı kazandığı yarışların hikayesi... uzun kirpiklerinde asılı kaldı ‘Kahpe Veda...' Sara Gül Turan'ın bu eşsiz eseri 2015 yılında yayınlandıktan hemen sonra, başka bir j

Veda mı bir sondu başlangıç mı bir hüzün? Kahpeler miydi giden? Yoksa gitmesine izin mi veren? İnsanlık mıydı ölen? Ya da öldüren insan mıydı? Bir yarış atının hikayesinden çok daha fazlası ve dahası... Okurken o adını hiç koyamadığımız boğazımız da ki düğümün defalarca tam yerinde kalacağı eşsiz bir eser.

Yıllarca ülkemizde kukla oynatır gibi oyunlar oynandı. Hatta oyun içinde oyunlar oynandı. Fakat oyunun yazarları halkın içinden çıkmış senaristler değildi ve ipler hep başkasının elindeydi. Oyunlar ise halkı uyutmak, birbirine düşürmek üzere kurgulanmıştı. Bu oyunda kaybeden sürekli bu ülkenin insanları oldu kazananlar ise oyun kurucular oldu. Ve fakat bir gün çifte su verilmiş çelik iradeli, bu halkın içinden çıkmış bir adam "ben bu oyunu bozarım" deyip ipleri başkalarının elinde olan oyun kurucuların üzer

Bu kitabın yayımlanmasındaki en önemli neden, Türkiyede bu güne kadar İncelenen İslami yapıların irdelenmesinde gördüğümüz eksiklikler ve yanlışlıklardır. Bu yanılgılar öyle ileri boyutlardadır ki, adı geçene yapıları salt İslamiyet pratiğiyle irdelemek Neredeyse açıklamak noktasına ulaşılmıştır. İşte biz bu kitabı yazarken adı geçen tüm yapıların içerisinde bulunmuş, önemli işlevler üstlenmiş insanlarla görüştük. Bu insanlar, İslamcılığın ve İslamın ne olduğunu bilen, Dahası bir zamanlar bu görüşleri ruhla