Öylece boş bir bakış, yaraya dokunan sözcüğün hasarlı tarihinden. İpe çekilmiş derslerin tutukevlerine bıraktığı güvercin ölüleri. Bizim gençlik saydığımız mektuplara iliştirilmiş posta pulunun taşıdığı mühür. Hep çığlık taşıyan peronların konuğu trenler. Elin ele değmediği yerde çoğalan linç, tende biriken soğukluk. Unutulmaya akan dost selamının kırılmış hâli. İçe büyüdükçe dünyayı eksilten boğuntu; nefesin çıkmaz sokağı. Kentte yabancı birer gölge halinde gezinen müsvedde kimlikler... Herkes, öldürülmüş
Gece gri tonlar halinde ilerlerken, el ayak eviçlerine çekildiğinde, bir süre sofra başında ince mutluluklarını tanımlamaya çıkacak insanlar. Sonra, sabah vardiyasının uykuya yatan insanları, birer ikişer gökyüzünden çekilen yıldızlar gibi kapatacak gözlerini. Çünkü artık, gece, grilikleri geçerek bütün kimliğiyle hissedilir olduğundan, kulübelerin ağır uykusunun yerini, sarayların ışıltılı varsıllığı alacak. Bizler, yaşamın ne varsa suretini yaşamaktan hep yorgun, onlar aslını astarını eskitmekten kibirli
Çoğu zaman da tehlikeli bir sözcüktür 'uyanmak' ve o sözcük, kimi zaman başınıza iş açacak kadar kıldan ince, kılıçtan keskin oluverir. Uyandınız mı, gözünüz açıktır bir kere. Gözünüz açık olduğundan, bazen öylesine bakmış olsanız da; gördüklerinizle yeniden kurarsınız hayatı. Bakmak o kadar tehlikeli değildir ama görmek sizi bir iğne deliğinden geçmeye zorlayabilir, bir kılıcın üstünde yürümeye de.
Eski bir tutuklanma, bileğini yakan yürek ağrısı;
ayrılıi sigaraya eklenen keder, şakaklarına
düşenn yalnızlık. Kimin harcı babasının yaşında üşümek? Masalın göl hali...
Toplam 4 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.