Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 43 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
"Okul tatil olur olmaz köye gidiyorduk. Üç ay muhakkak orada kalıyorduk... Bizim geldiğimiz zamanki köyle şu son gelişimizdeki arasında büyük bir fark vardı. Köyün başlıca ihtiyacı olan maddeleri satan bir bakkal dükkânı ile bir kunduracı, bir de küçük tamirci dükkânı açılmıştı. Salaşta kahve, çay pişiren bir adam aynı zamanda berberlik yapıyordu. Topraklarının ellerinden alınmasından korkan köylüler az çok ekin ekiyor ve hayvanları için de daha bilinçli davranıyorlardı. Okula elektrik alınırken b
"Sonunda İsmail dedenin neden oyuncakçılığa başladığını anladım. O çocukları çok seviyordu. Oyuncaklar sayesinde çocuklarla ahbaplık edebiliyordu. Kızlara beşik, tahtadan oda takımları, bebek dolapları; oğlanlara çember, topaç, fırıldak filan yapıyordu." Kemalettin Tuğcu Oyuncakçı Dede kitabında; evlat hasreti çekmiş ihtiyar bir adamla, yolun başındaki bir çocuğun samimi dostluğunu anlatıyor. Her kitabın arkasındaki sözlük ile yazarın kurduğu dünyayı bozmadan okurlara sunuyoruz.
"Çocuk, ihtiyar adamın iri ve nasırlı elini küçücük elleriyle tutarak öptü. İhtiyarın gözleri dopdolu oldu. Şimdi bu ana kuzusu ailesinin yanında olsa kim bilir nasıl süslenir, nasıl kuş gibi cıvıldardı. Anacığı babacığı kim bilir şimdi onun yokluğundan nasıl bir azap duyuyorlardı. Ona ne yapmalı, nasıl bir hediye vererek gönlünü almalıydı? İhtiyar adamın içi kuş gibi çırpınıyordu. Gözlerini etrafında dolaştırıyordu. Sonra aklına bir şey geldi." Kemalettin Tuğcu Eskici Baba kitabında; mahalleli t
"Yaşar birden durdu. İliklerine kadar soğuk işlemiş, neredeyse tüm hislerini kaybetmişti. Buna rağmen burnuna taze ekmek kokusu geliyordu. Bir fırının önündeydi. Arkadaşından, çok acıktığı zaman tezgâhın üstünden süpürülen ekmek kırıntılarını isteyebileceğini öğrenmişti. Fırından içeriye başını uzattı. Tezgâhın üzerine ateş gibi sıcak ekmekler konmuştu." Kemalettin Tuğcu Sokak Çocuğu kitabında; umutsuzluğa kapılmamak, çaba sarf etmek, kendinden emin olmak, kötülüğe boyun eğmemek gibi mesajlarıyla
"Gündüz, Necla, Acar sefaret kâtibinin çocuklarıydı. Beşir, dünyada kimsesi olmayan Bekir amcanın evlatlığıydı. Güzin, kahve tüccarının kızıydı. Yaman da onun ağabeyiydi. Çok inatçı bir çocuk olan Turgut da sefaret kâtibinin akrabasından birinin oğluydu. Bu yedi çocuk Bombay'da birbirleriyle sıkı fıkı görüşüyorlardı. Mektep tatili olduğu için sefaret kâtibi çocuklara bir deniz gezisi yaptırmak istemiş ve yanlarına Bekir amcayı da katarak onları bir İngiliz ahbabının yatına bindirip yola çıkartmış
Düşman zulmüyle vatanlarından koparılan Osman baba ve torunlarının Türkiye'ye ulaşmak için verdikleri zorlu mücadele... Hava şartlarının, vahşi hayvan ve düşman saldırılarının güçleştirdiği bu macera onlarla birlikte sizi de sırlarla dolu ?Yer Altında Bir Şehir'e sürükleyecek... Usta ve kıvrak kalemiyle Türk çocuklarına ömrünü ve gönlünü veren Kemalettin Tuğcu, yazı hayatına sadece kendisi için başlamış, yazarak yaşamış ve eğlenmiştir. Bu yazı yazma bir avuntu ve bir tutkudur. Kendisi bunu şöyle anlatır:
"Mercan kolye annemin çok istediği bir şeydi. O hasta yatağında yatarken Nesrin'le ben bir mercan iki boncuk dizerek ona bu kolyeyi yapmıştık. Annem kolyeyi bana vermiş, 'İnşallah iyi olunca takarım.' demişti. Ancak annem o kolyeyi hiç takamadı." Kemalettin Tuğcu Mercan Kolye kitabında; para hırsının olumsuz sonuçlarını, ebeveyn ile çocuk ilişkisinin önemini ve merhametten yoksun insanların da değişebileceğini anlatıyor. Her kitabın arkasındaki sözlük ile yazarın kurduğu dünyayı bozmadan okurlara sunuyoruz.
"Akşam yemeğinde lokmalar boğazında büyümüştü. Hep düşünüyor, gözleri doluyordu. Yukarı odaya yatmaya gittiğinde gözüne uyku girmedi. O gün olup bitenleri tekrar düşündü. Sonra gözlerinin önüne tâ uzaklarda kalan Bergama'nın yolları ve anası, babası, kardeşi geldi. Babasının parayı aldığı anki hâlini hayal etti." Kemalettin Tuğcu Altın Bilezik kitabında; bir beceri, zanaat sahibi olmanın önemini, hayatta herkesin başına her şeyin gelebileceğini, insanların birbirlerini desteklemesi gerektiğini vurguluyor. H
"Ben kapıya doğru giderken kapı açıldı. Babam eşikte belirdi. Üzerinde pijamaları vardı. Günlerce tıraş olmadığı için, sakalı ve bıyıkları uzamıştı. Saçları dağınık, yüzü kırışıktı. Onun arkasından kütüphanenin içine baktım. Pek öyle kitaplarla ilgili olmayan babam, masanın üzerine birtakım kitaplar indirmiş, vakit geçirmek için onları karıştırıyordu. Yerlerde gazeteler vardı. Masanın üzerinde, el sürülmemiş bir tepsi yemek duruyordu." Kemalettin Tuğcu İncili Terlik kitabında; merhamet ve sevgi göstermenin,
Tükendi
Onu rıhtımda, çenesi avucuna dayalı, gözleri masmavi sulara dalmış düşündüğünü gördüklerinde Hisarlıların yüreği sızlar ve kızcağızın hüznünü, kimsesizliğini giderebilmek için, ellerinden geleni esirgemezlerdi. O, böyle zamanlarda için için ağlar, kimseye derdini açmak istemezdi. Onun derdinin ne olduğunu tam anlamıyla bilen yoktu. Yalnız bir "Altın Rüyası" gördüğünü ve bu altınlara kavuşamadığı için içlendiğini duymuşlardı." Kemalettin Tuğcu Altın Rüyası kitabında; olumsuzluklarla baş edebilme gücünün önem
"Biz çocuk yaştakiler, çok temiz ve şık giyinmiş olarak bahçede misafirleri karşılıyorduk. Sonra biz de salona gittik. Ben ömrümde öyle güzel ve ihtişamlı bir yemek salonu görmemiştim. Masalar o kadar süslü ve gösterişliydi ki saraydaymışım gibi hissediyordum. Bu yemekte tanımadığım birçok kadın ve erkek vardı. Acaba bunların arasında babam da bulunuyor muydu?" Kemalettin Tuğcu Benim Babam kitabında; büyük bir zenginliğin içerisinde kalbi kırılmış, hayatta tutunacak dalı kalmamış bir babanın ve annesinin öl
"Nesibe Hanım biraz sertçe konuşmuştu. Faruk gücenmiş olsa bile bunu belli etmedi. Annesi onun için her şeyi yapmıştı. Onu kıramazdı. Ancak annesinin kararından emin olup olmadığını anlayamamıştı. Onun kendisi için, sevmediği biriyle evlenmesini istemiyordu." Kemalettin Tuğcu Canım Annem kitabında; eşini kaybeden bir kadının, oğlunu yetiştirmek için girdiği zorlukları, çalışma hayatını, oğlunun ona olan sevgisini anlatıyor. Her kitabın arkasındaki sözlük ile yazarın kurduğu dünyayı bozmadan okurlara sunuyor
Kemalettin Tuğcu
"Onlara evlerinde ne gibi sarsıntılar geçirdiklerini soramıyorum. Zaten annesizlere annelerini sormak vicdansızlıktır. Onların yaralarını tazeleyemem. Ama koridorda, bir bahane ile onların başlarını okşamak, küçük çenelerini sıkmak, soluk yanaklarından öpmek, onları mutlu ettiği kadar beni de ediyor; elimden bir şey gelmemesinin verdiği ızdıraba bir teselli oluyor." Kemalettin Tuğcu Annesizler kitabında; çocukluğunda annesini kaybeden kimselerin, yaşları kaç olursa olsun, ortak bir dert etrafında birleşmele
"Bizim evimiz köydeki diğer evlere hiç benzemezdi. Evimize köyde kiremitli ev derlerdi. Penceresinde cam, evin yanında erik ağaçları vardı. Evimizde lamba yakar; hiç kimsede olmayan yemek kapları, eşyalar kullanırdık. Dikiş makinemiz bile vardı. Ara sıra köyün kadınları anneme gelip dikiş makinesinde bir şeyler diktirirlerdi. Köydeki herkesten daha iyi durumdaydık. Aklım erdiğinden beri hayatımda büyük bir sır olduğunu düşünüyordum. Ama ne olduğunu anlayamamıştım." Kemalettin Tuğcu Adını Değiştiren Çocuk ki
"Okuldan dönerken ya da pencereden bakarken küçük kızların sokakta ya da apartmanlarının önünde yerlere çizgiler çizip seksek oynadıklarını görüyordum. Ben bunun gibi oyunlar oynadığımı hatırlamıyorum. Okulda da öteki kız çocukları gibi oynamayı sevmezdim. Belki de oyun oynamaya küçük yaşlardan alışmak, çocuklarla beraber olmak gerekiyordu. Böyle bir şansım hiç olmamıştı." Kemalettin Tuğcu Küçük Besleme kitabında; yaptığımız iyilik ve kötülüklerin karşı tarafta bıraktığı izleri, her çocuğun sevgiye, şefkate
Tükendi
"Kıyıda saatlerce oturduktan sonra, Kavak'a doğru yürümeye başladı. Bitmez tükenmez bir yoldu. İki saat sonra iskeleye gelmişti. Vapura bindi. Baş tarafta oturdu. İstanbul'a doğru giderken iki taraflı iskeleleri seyre daldı. İnsanlar gülüyor, şakalaşıyor, eğleniyor, hiç korkmuyorlardı. Onun içinde ise sonsuz bir yalnızlık ve her şeye karşı korku vardı. Zavallı Öksüz Murat!" Kemalettin Tuğcu Öksüz Murat kitabında; insanın ne şartlarda olursa olsun beceri kazanmasının önemini, emek harcayarak hayatını yoluna
"İkinci teneke yarım olduğu sırada caddeden bir çocuk koşarak sokağa daldı. Bu bir oğlandı. Koşarken nefes nefese kalmıştı. O kadar telaşlı ve kendisini paralarcasına koşuyordu ki çeşmenin yakınlarında ayağına bir şey takıldı, yuvarlandı. Tekrar kalktı. Nefesi boğazından ıslık gibi çıkıyordu. Göğsü küçük bir körük gibi inip kalkıyordu. Karanlıkta bile yüzünün kireç gibi bembeyaz olduğu anlaşılıyordu." Kemalettin Tuğcu Küçük Mirasyedi kitabında; aile olmak için kan bağının şart olmadığını, para hırsının ins
"İnci artık on sekiz yaşına geliyordu. Bünyesi bakımından da olgun ve güçlü bir kızdı. Basri Bey, Hayri Bey'in yanındaki mutfakta çalıştırılan kızla bu genç kız arasında bir benzerlik göremiyordu. İnci inanılmaz bir hızla büyümüş, Basri Bey'in anlattığına göre ölmüş olan annesine benzemişti. Üniversiteyi kazanıp doktor olmak isteyen İnci, pazar günleri de Huriye Hanım'la birlikte araba gezmeleri yapıyor ve tenha yollarda direksiyona geçerek ehliyet almaya hazırlanıyordu." Kemalettin Tuğcu İnci'nin Kısmeti
"Arabanın arka tekerlekleri boşa çıktı, ok birden dikildi. Az daha beni de alacaktı aşağıya. Araba uçtu, gitti. İki beygir birden kişnediler. Ben ellerimi yüzümden çektim. Kenara vardım, baktım. "Hey Koca Bekir..." dedim. "Araban gayri uçurumun dibinde." Tekerleklerden biri hâlâ aşağıda dönüyordu. Yem torbalarının saplarını omuzlarıma taktım. Hayvanların yularlarını geçirdim koluma. Ağır ağır kasabanın yolunu tuttum. Gözlerimin önünde o süslü araba vardı. Yumuşak minderleri, saçaklı perdeleri, tahta kısımla
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 43 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1