Gezi-mekân yazılarımızın dördüncü istasyonundayız. Yer Gök Medeniyet, Şehir ve Şuur ile Keşf-i İstanbul'un birinci bölümünde kadim medeniyetimizin inceliklerini, pek fazla bilinmeyen değerlerini incelemeye çalışmıştık. Kâşif keşfe doymaz imiş. Bu dördüncü istasyonumuzda da "İstanbul kazan biz kepçe" misali kültürel ve tarihi mirasımızı keşfetmeye devam ediyoruz.
Bu çalışmamızda Eyüp Sultan'dan sonra İstanbul'un en önemli ziyaretgâhları olarak kabul edilen Yahya Efendi, Sünbül Efendi ve Aziz Mahmûd Hüdây
Gezi ve mekân yazılarımızın üçüncü durağındayız. "Yer Gök Medeniyet" ile "Şehir ve Şuur" çalışmalarımızda İstanbul sokaklarını arşınlamıştık. Bu durağımızda da yine tarihi İstanbul sokaklarında kadim medeniyetimizin izlerini sürmeye devam ediyoruz.
Uğradığımız mekânlar bazen Merkez Efendi, Eyüpsultan ve Murad-ı Buhari gibi İstanbul'umuzun manevi üsleri oldu. Bazen ayakta durmaya takati kalmamış tarihi bir çeşmenin yanında soluklandık ve tarih muhasebesi yaptık.
Bazen Karaköy, Yer altı Camii ve Fatih, Me
Hazırlıksız yakalandığımız, bünyemizle uyuşmayan modern, kapitalist yaşam biçimi bizleri durup düşünmekten alıkoydu. Arkamıza dönüp bakamaya dahi fırsatımız yok. Kısacası şehrin ruhunu okuyamıyoruz. Durumumuz üretim bandındaki makine dişlisinden farksız. Oysa tarihi-kültürel mirasımız şehirlerin hafızasıdır ve geçmişle geleceği birbirine bağlar.
Geleneğinden habersiz, hafızasını kaybetmiş şehir, beton ve demir yığınından ibarettir. Geleceğini de inşa edemez. Şehrin özellikle iç kısımlarında ikamet eden, çal
Nidayi Sevim, ömrünü medeniyetimize adamış bir gönül, ideal ve dâvâ adamıdır. Diyebilirim ki günün 24 saatinde bütün kaygıları, heyecanları bu meselelerle dopdoludur. Bir ayağı Eyüpsultan'dadır ama öbür ayağı ile bütün İstanbul'u, hatta zihnen yeryüzünü dolaşır. O, tarihe sadece nostaljik bir ilgiyle yaklaşmaz. Sevim'e göre muhteşem mazimizin günümüze de yansımaları olmalıdır. O büyük medeniyetin terbiye sistemi, ahlâkı, eğitimi, gelenekleri, sosyal yaşayışı ve örfü de günümüzde yaşatılmalı, hatta geleceğe
Eğer bir medeniyete gözünüzü-gönlünüzü açmışsanız fazla gayret sarf etmenize gerek yok o size kendini anlatır, sarıp sarmalar, çepeçevre kuşatır. Artık iliklerinizde hissedersiniz onu. Çünkü o her yerdedir.
Bazen bir tekkenin çilehanesi, bazen bir türbenin giriş kapısı üzerine celi sülüs hat ile yazılıp mermere hak edilmiş ayet-i kerimedir. Bir caminin duvarını süsleyen lale motifli çinidir.
Sarıklı, fesli, çiçek bezemeli bir mezar taşı, tenha bir köşede sessiz sedasız duran evrensel iyiliğin sembolü sada
Toplam 5 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.