İstanbul´un tarih kokan sokaklarında avare duygular dolaşıyor. Günlük koşuşturmanın telaşıyla önünden gelip geçilen ama hepsi aşina anıt kapılar, şöyle biraz aralanınca bambaşka dünyalara açılıyor. Tarihin sayfalarından duvarlara sinmiş öyküler bir anda canlanıyor ve sanki o an geleceğin anıları şekilleniyor. İstanbul, kimseyi umursamadan kendini yaşıyor. İstanbul´u yaşamak gerekiyor.
Deniz Som´un, hem gezi hem deneme tadındaki bu kitabı daha önce yayımlanan "Tepe Tepe İstanbul" ve "Yedi Tepe İ
Bu kez avare duygulara yer yok. Anadolunun hangi taşı kaldırsan altından tarih fışkıran topraklarında, adımlarını bilerek atmak gerekiyor. Bilerek atınca adımlarını, her bir adımda bu diyarın gerçek varisleri olduğunu anlıyorsun bir daha. Aksi halde, Anadolu bilgesi, Halikarnas Balıkçısının dediği gibi ecdadının yarattığı kültürü yadırgıyorsun ki; o zaman başkaları sahipleniyor senin eserlerini. Sana da, yabancı düşmek kalıyor kendi toprağına.
Deniz Somun deneme tadındaki gezi yazılarından oluşan bu kitabı
Heykel gibi duran adamın eliyle Zeynepin eli birbirine değdiği anda karanlığın içinde yankılanan anlamsız sesin yerini tok bir ses aldı: Hoşgeldiniz çocuklar!Onur korkudan ağlamamak için kendini zor tutuyor, Zeynep heyecandan dudaklarını ısırıyordu. Yaşlı adam, güven veren bir sesle konuşmaya devam etti: Korkmayın çocuklar... Korkulacak hiçbirşey yok... Ben sizlerin dostuyum... Ben herkesin dostuyum... Zeynep ürkek bir sesle, Siz kimsiniz? dedi. Benim adım Herodot. Bana, Tarihin Babası derler. Onur ağlamakl
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.