Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 17 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İmparator, güncelliği kaybolmayan, yabancısı olmadığımız bir egemenlik oyunudur. Bakkallıktan imparatorluğa yükselişin öyküsüdür. Çokzade Fehmi, 1920 Ankara'sında çiçeği burnunda bir bakkal olarak oyuna girdiğinde, Türkiye Cumhuriyeti de kuruluş günlerini yaşamaktadır. Roman, bir küçük dükkandan ekonomik-politik bir imparatorluğa uzanışın ekseninde, uluslararası güçlerle ilişkileri, ülke ve toplumun içinden geçtiği politik dönemeçlerin, grev, yürüyüş ve miting gibi eylemlerin tarihsel gelişiminin destansı
Tükendi
Geçen yüzyılın ilk çeyreğindeki savaşlardan yoksul ve yoksun çıktı ülkemiz. Halkın tamamı aç, çıplak ve yoksuldu. Ve aç doymak, çıplak örtünmek, toplum kalkınma istiyordu. Bütün bu istekleri karşılamak da "milletin efendisi" köylüye düşüyordu. Savaşların nadasa terk ettiği toprağın yaraları sarılacak, bataklıklar işlenerek bitek kılınacak, tükenen hayvanların yerine insanların gücü konacak, boşa akan su kullanılarak ürün derlenecek, yokluk-yoksulluk tarihin çöplüğüne atılarak ileri toplumlar düzeyine erişil
Tükendi
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşında yenilmiş ve dağılmıştır. Yorgun, yoksun ve yoksul ümmetin içinde bir direnç belirir. Ne var ki, ülkesinin üçte ikisini işgal edenler, misli görülmemiş bir gücün temsilcisidirler. Teslimiyetçi, bağnaz, işbirlikçi, ödlek, çıkarcı makam ve güç sahipleri el ele vermiştir. Sadakat, itikat ve irtibata sığınarak, her direnç kıvılcımını çatlamadan söndürme, her baskıya boyun eğilmesini sağlama gayretindedirler. Bütün bu koşul, baskı ve çabalara karşın, direncin kıvılcı
Tükendi
Gülendam ile Serencam, birbirine düşman iki köyde yaşayan iki gençtir. Köy ağalannın çekişmesi yüzünden, köy halkı birbirine düşman olmuş, sınırda her gün nöbet bekler. Bu nöbetler sırasında tanışıp birbirlerine derin bir sevgiyle bağlanan Gülendam ile Serencam, bu düşmanlığı ortadan kaldırmak için çabalarlar. Oysa köylünün birlik beraberlik içinde olması, o sırada yapılan olağanüstü bir keşifle kazanç hırsına tutsak olanların hiç işine gelmez. Bakalım sevginin gücü yasakları aşabilecek mi; baskı ve zulüm d
Tükendi
Azap Ortakları, Erol Toy romancılığının, Türkiye kimliğini tanıma, tanımlama ve tanıtma serüveninde tarihsel kesit ürünlerinden biridir. Roman, Osmanlı devletinin ilk kuruluş evresinde, yüzyılın son yarısında başlar. Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin ekseninde, genişleme, gelişme ve yükselişin gizeminde dolana dolana düşüş ve kargaşanın gizine dalar. Devrimin olağanüstü gerçeğinde devrimcinin görkemli trajedisiyle yüzyılın ilk çeyreğini kapsayan ikinci kuruluş döneminde sona erer. İlk yayınlandığı 1973'te
Tükendi
Son Çağrı, iki köpek yavrusu arasında kurulan ölümsüz dostluğun öyküsüdür... Annesi ölünce aşçı Mehmet Usta'nın sahiplendiği Vilda ile komşularının köpeğinin yavrusu Coli bir arada büyürler. Mehmet Usta'nın ailesine sarsılmaz bir sevgi bağıyla bağlanan iki köpek, birbirlerinden de hiç ayrılmamaktadır. Aradan yıllar geçer, Coli ile Vilda büyür... İki köpek başlarına gelen birçok olaya karşın ölene kadar birbirlerinde ayrılmayacak, tanık olanlar parmak ısırtacak bir dostluk ve vefa örneği göstereceklerdir.
Erol Toy Hocaefendide, bir köy imamının, üç yıllık köy okulunu bitiren yetenekli oğlu Meto ekseninde, samanın altında yürüyen suyun öyküsünü anlatıyor. Bir çocuğun adeta zorla tırmandığı kürsünün, tarikat kanadıyla uçunca, hangi gök kubbelerin doruklarında dolaştığını anlayacak; öncüllerinin gördüğü ama onun gerçekleştirdiği düşlerin güncel sonuçlarını yorumlayacak; Cumhuriyet altyapısında yumak yumak sarılan, iplik iplik örülen bir gerçeğin gizeminde gezinecek; gizliliğin kazandığı gücü tanıyıp yaygınlaşma
Tükendi
Dedesiyle yuvadan dönüyor küçük Aliş... Eve giderken koruluktan geçip yemyeşil doğanın tadını çıkarıyorlar. Aliş dedesinin yanında hoplayıp zıplıyor, kuşlara, ağaçlara, yerdeki börtü böceğe bakıyor; neşeyle koşturup duruyor... Ne kadar güzel bir koruluk bu! Ama o da ne! Yerde küçücük, simsiyah, yün yumağı gibi bir şey görüyor: Bir yavru karga ölü gibi yatıyor... Artık Aliş'in bir amacı var: Yavru kargayı iyileştirecek; bu görevi yerine getirecek kadar büyümüş olduğunu herkese gösterecek. Ona sevgili kedisi
Tükendi
Ormanda pırıl pırıl bir gündü. Doğa bütün kokuları, bütün renkleriyle canlıları sarıp sarmalamıştı. Yavru keklik, böyle bir günde çıktı yumurtadan. Ana babasının kanatları altında, kardeşleriyle birlikte çevresini tanımaya, yaşamın tadını çıkarmaya koyuldu... Ancak, büyük bir tehlike bekliyordu onu: Avcı... Avcının eline düştü yavru keklik. Başka kuşları avcının tuzağına çekmesi için eğitilecekti bundan böyle... Ama o soylu, onurlu bir keklikti... Soydaşlarını tehlikeye atmaktansa, avcının hiç beklemediği b
Kırılmada da, Selçukluların serüvenini, o dönemde, olayların içindeymişçesine anlatmayı sürdürüyor. Genişleyen Selçuklu devletinin sınırları Bizansa dayanmıştır. Malazgirt Savaşı sonrasında Anadoluya sarkar. Selçuklu sancakbeyleri, Anadolu içlerinde, Yesevi erenlerinin kılavuzluğunda derinleşir. Selçuklu sınırları Hint Okyanusundan Akdenize ulanır. Ne var ki toplum, bir suikast ve hemen ardından ilk dayatmayla karşılaşır. Kurultay yerini saltanata bırakır. Dayatanlar nice başarılı olsalar da, toplumun içine
Tükendi
Lozan,Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış kumandanlardan İsmet Paşa'nın Lozan Andlaşması süresince Türk heyetine mağrur ve saygısızca davranışta bulunan Batılı büyük güçlere karşı sergilediği tarihsel onurlu direnişinin, günümüzdeki gelişmelere ibret olacak başarılı bir sahne uyarlaması... Pir Sultan Abdal, Anadolu halkının dönemin yöneticileri, kadıları, ağaları, din adamları tarafından gördüğü zulme, haksızlığa, sömürüye karşı durmuş, bu uğurda ölüme korkusuzca gitmesiyle efsaneleşmiş bir halk ozanının yaşamın
Bade Harab dizisinin ikinci cildi olan Ulustan Devletede, Kınık Beyi Dokakın oğlu Selçukun, Oğuzların başına geçiş süreci anlatılıyor. Selçuk, yedi yaşına basmıştır. Bir bey oğlu olarak artık eğitime başlaması ve kendisini bekleyen devlet işlerine her yönden hazırlanması gerekmektedir. Yabgu Beygo ile çarpışma sırasında ağır yaralanan Dokak yatağa düşünce, boyun bütün işleri Selçukun üstüne kalır. Bir süre sonra Dokak ölür, Selçuk Kınık boyunun beyi olur. Kınıka bey seçilen, Oğuz yabgusunun da subaşısı olma
Tükendi
Fareler Cumhuriyetindeki fare topluluğu, günlük yaşamını güçlükle sürdürmektedir: Kilerdeki kapanlar, ambardaki insanlar, korkunç pençeleriyle kedi.. beslenmekten başka hiçbir şey istemeyen fareciklerin yaşamını cehenneme çevirir. Genç farelerin önünde iki seçenek vardır: Ya birlik olup kediyi ülkelerinden kovacaklar ya da kendileri orayı terk etmek zorunda kalacaklardır... Genç fareler, canavar kediyi yenmeyi başarabilecek mi acaba? Peki yaşlı fareler gençlerin kediyle savaşma kararına ne diyecek?
Tükendi
Üç ciltten oluşan "Bade Harab" dizisinde, Oğuz boylarının birleşerek bir imparatorluğa doğru yol almasının ve Büyük Selçuklu imparatorluğunun kurulmasının serüveni anlatılıyor. Birinci cilt olan Obadan Ulusa'öa, 960'ta Cend'de toplanan Oğuz kurultayının, Oğuz boylarını tek bir din çatısı altında birleştirmesi öyküleştiriliyor. Kurultay bütün dinleri incelen O dönem için etkisini dayatabileceği en zayıf egemenlik, Abbasi hilafetinin temsil ettiği islamiyettir. Duraksamasız o seçilir. Yetmiş bin oymak, kurult
Tükendi
Dünyada Hititleri anlatan ilk roman. İçkapı usullacık ve sessizce açıldı. Aralıktan çavuşun, tolgalı başı sarktı. Bir göz işaretiyle, yazman yerinden kalktı. Meraklı ama sessiz çavuşun yanı sıra yürümeye başladı. Bin çiçek kokusunu yara yara içavlu yollarını geçtiler. Sütunları aşarak, uzun mermer sayvanı birlikte tükettiler. Yazman bir şey sormadı. Çavuş tek söz etmedi. Taht odası önünde saygıyla eğilerek, demir kapıyı açtı, yazmana yol gösterdi. Kendi dışarda kaldı. (Kitabın İçinden)
Tükendi
Genellikle ordu, eline geçen fırsatlarda devlet ve giderek toplum yapmava uğraşır. Çoğun bu uğraş nedeniyle, kendi yapısal özelliğini ve kaynağını unutarak, topluma kaldıramayacağı ağırlıkta baskıya yoneıır. Oysa, Pıiınen gerçektir, ordu toplum yapamaz ama, toplum her zaman ordu yapabilir.
Tükendi
Zor Oyunu, bir dönem romanı olarak, 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayında nöbet tutan genç subayların özdeşleşme ödeviyle başlar. Ülke talihini ve dünya tarihini değiştiren bir büyük insan, doğa yasasına uymuş, saat 9'u 5 geçe gözlerini yummuştur. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni, başında nöbet tutanların da kendilerini içinde saydığı gençliğe emanet etmiş ve "çağdaş uygarlığı yakalama, hatta aşma" ödevini yüklemiştir. Genç subaylar, yükümlülükleri üzerine, bütün saflık ve iyi niyetleriyle ant içerler. Niy
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 17 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1