Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 27 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
"Üç sayfayı doldurduk galiba. Bana kalırsa daha da yazarım. Yağmurlu Fatih gecelerini. Beyazıt'ta bir lokantada içilen biraları. Yolları ve anıları. Eski zaman aşklarını. Dostumuz Faik Baysal acaba yine sigara dumanlarıyla ılıklaşmış gürültülü kahvelerde, mermer bir masada demli çaylar ve askıda yavaş yavaş kuruyan yağmurlu paltoların arasında iğrilmiş oturup yazıyor mudur? Çifte Kumrular Sokağı'na çıkan yeni asfaltın köşesinde yükselen büyük yapıların önünde, o köşebaşınd
Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden Oktay Akbal'ın bütün öyküleri... Hey Vapurlar Trenler adını verdiğimiz üçüncü ciltte Oktay Akbal'ın 1981-2014 arasında yayımladığı beş öykü kitabı yer alıyor: Hey Vapurlar Trenler, Lunapark, Ey Gece Kapını Üstüme Kapat, Hücrede Karmen, Selimiye Bir Yokuştur. Oktay Akbal olgunluk dönemi öykülerinde hızla dönüşmekte olan İstanbul'u, yeni yaşam biçimlerini anlatıyor. 21. yüzyılın eşiğinde her şeyin değiştiği şehirde dolaşıyor, gördüklerini geçmişle karşılaştırıyor;
Tükendi
Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden Oktay AkbalE'ıdni tböürt:ü Sne öveynkügülelr Si.ö..nmez Yalnızlık Bana Yasak adını verdiğimiz ikinci ciltte, yazarın 1960-1980 arasında yayımladığı beş öykü kitabı yer alıyor: Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan Öldü, İstinye Suları, İlkyaz Devrimi ve Karşı Kıyılar. 1960'ların İstanbulu'nda toplumla uyuşmakta zorlanan bir adamın, çevresini gözleyerek sıradan insanların yaşam kaygısını, iç dünyalarını, bunalımlarını anlamaya, tanımaya çalıştığı bu öykülerde Oktay Akbal, geçm
Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden Oktay Akbal'ın bütün öyküleri... Önce Ekmekler Bozuldu adını verdiğimiz ilk ciltte, yazarın 1940-1960 arasında yayımladığı beş öykü kitabı yer alıyor: Önce Ekmekler Bozuldu, Aşksız İnsanlar, Bizans Definesi, Bulutun Rengi ve Berber Aynası. İkinci Dünya Savaşı'nın yarattığı savaş sonrası çöküntüyü atmosfer olarak taşıyan ve İstanbul'daki yaşam mücadelesini anlatan öykülerinde Oktay Akbal, bütün eserlerinde karşımıza çıkan derin insan sevgisini soyut bir kavram olma
Tükendi
Türk edebiyatının usta kalemi Oktay Akbal, İnsan Bir Ormandır'da anıları ile bugünü arasında yaşayan, geleceğe bakmak için geçmişiyle hesaplaşan, kırklı yaşlarının sonuna gelmiş bir gazetecinin öyküsünü anlatıyor. 1950'lerin İstanbulu'nda, Beyoğlu'nun sinemaları, sokakları, meyhaneleri ve Gezi Parkı'nda anılarının peşine düşen kahramanımız zihninde gençliğindeki aşkları yaşatırken, mutsuz giden evliliğiyle hesaplaşır. Evine dönmediği akşamlarda günün akıp geçmesini bekler. Geçen zamanın onu başka bir yere
Tükendi
Usta edebiyatçı, Atatürkçü yazar Oktay Akbal, gerçek Atatürkçülüğü, Atatürkçülüğün kaynağını, yönünü ve hedeflerini, önce kendisine Atatürkçü diyenlere sonra da bu toprağın kaderini paylaşan tüm yurttaşlarına bir kez daha anımsatıyor. Cumhuriyetle yaşıt; o onurlu kavganın tanığı ve neferi bir yazar olarak... "Öyle günler oluyor ki, öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, kişi kendi kendine sormadan edemiyor: Bu ülkede Atatürk diye büyük bir adam gerçekten yaşadı mı? Sanki toplumca bir düş görmüşüz, sonra uyanıv
Tükendi
Mutluluğu bulma hevesine kapılan, eskiye dair özlemlerini paylaşan, yaşayamadıklarını yaşamayı veya en azından yaşamayı umut eden iki insan. Onların tek suçu ise insan olmak, sevmek ve sevilmek arzusu... Türk edebiyatının usta kalemi Oktay Akbal, İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçen Garipler Sokağı'nda; yoksul ve gariban insanların yaşadığı bir semtin gündelik hallerini, insanların kaygılarını ve hayata tutunma çabalarını buraya yerleşen üniversite öğrencisi Salih'in gözünden anlatıyor. Kentin çeperinde,
Tükendi
Türk edebiyatında gerçekçilik akımının önemli temsilcilerinden Oktay Akbal, 1958 TDK Roman Ödüllü kitabı Suçumuz İnsan Olmak'ta Ankara'nın 1940'lardaki gündelik yaşamını, memurları ve memuriyetin tekdüzeliğini gözler önüne seriyor. Suçumuz İnsan Olmak, İstanbul'da felsefe okuyup Ankara'da memur olarak çalışan evli ve çocuklu Nuri'nin bir tesadüf sonucu karşılaştığı Nedret'le arasında geçen platonik aşkı anlatıyor. Mutsuz evlilikleri içinde kaybolmuş, masum bir heyecanla yasak aşkta çare arayan ama bunun b
Tükendi
Çağdaş yazınımızın öykü ustalarından Oktay Akbal 90. yaşını kutlarken yeni öyküleriyle okurlarının karşısında. Öykülerinde hep yaşadığı ve tanıdığı İstanbulu, o İstanbulun sıradan insanlarını, o insanların iç dünyalarını anlatmıştır Oktay Akbal; zaman zaman da anılarına dönüp yaşadığı güne oradan bakmıştır. Usta yazar bu hiç yayımlanmamış öykülerinde -bazılarına deneme demek de olası- 21. yüzyılın yabancılaşmış İstanbulunda dolaşıyor; bugünün İstanbulunu ve yaşamını, kendi yaşadığı İstanbulla tartıyor.
Tükendi
Oktay Akbal Ey Gece Kapını Üstüme Kapat'ta, cezaevi duvarları arkasına kapatılmış bir insanın bunalımlarını, iç hesaplaşmalarını, duygularını anlatıyor. Akbal'ın bir bölümünü 1983'te, üç aylık hapis cezasını çektiği günlerde yazdığı bu öyküler, 80'li yılların 'tedirginlik atmosferi'ni günümüze taşırken, memleketimizden insan manzaraları da çiziyor...
Tükendi
Oktay Akbal, Köprü Kitaplarda! Gazeteci, yazar Oktay Akbalın çocukluk anılarıyla örülmüş öyküler geçmişi günümüze taşıyor! Usta yazar Oktay Akbalın, duyarlı ve samimi anlatımını, şiirsel dilini sergileyen öykü seçkisinde, edebiyat ve yaşam iç içe. 2010 Memet Fuat Yayıncılık Ödülüyle taçlanan Köprü Kitapların 12. kitabı olarak yayımlanan seçkinin her öyküsünde okur, hem Oktay Akbala hem de İstanbula biraz daha yakınlaşıyor. Yaşamdan çok renkli kesitler sunan, umut, endişe, özlem, ilkgençlik heyecanları ve a
Oktay Akbal bu romanında, İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir lise öğrencisinin güncesinden parçalar sunuyor. İlkgençlik uyanışları, ilk aşklar, cinsel dürtüler, sanatsal arayışlar, dostluklar, özlemler, umutlar, küçük serüvenler... Bir şiir havası içinde yaşanan günler, geceler... Düş Ekmeği, İsmail Gülgeç'in çizgileriyle zenginleşerek, yeni baskısıyla okurlarıyla buluşuyor. Bütün bunlar içtenlik, duyarlık, sevencenlik ve insancıl bir sıcaklıkla yoğrulmuş özlü yalın, tatlı bir ab-nlatımla sergileniyor. Bu ç
Tükendi
Çağdaş öykümüzün yaşayan büyük ustası Oktay Akbal'ın elinizdeki kitapta yer alan öyküleri 60'lı yılların sonlarından 70'li yıllara uzanan süreçte yazılmış öyküler. Hemen hemen tümünde o yılların İstanbul'unu anlatıyor Akbal, daha çok da o İstanbul'un insanlarını... Gencinden yaşlısına; bakkalından küçük memuruna, öğrencisine; edebiyat heveslisinden köyden yeni gelenine.. büyük kentin küçük insanlarını bulacaksınız bu öykülerde. Onların sevinçlerini, coşkularını, hüzünlerini, düş kırıklıklarını paylaşacaksı
Çağdaş yazınımızın öykü ustalarından Oktay Akbal 1940lı-50li yıllarda yayımladığı ilk öykülerinde o yılların İstanbulunu, İstanbulun küçük insanlarını, o insanların iç dünyalarını anlatmıştır. Akbal ilk kez 1967de yayımlanan Yalnızlık Bana Yasak ile ilk baskısı 1973te çıkan İstinye Suları adlı kitaplarındaki öykülerinde de sıradan insanları; onların duygularını, bunalımlarını, yaşam kaygılarını anlatmayı sürdürdü. Elinizdeki kitapta bir araya getirdiğimiz, deneme tadındaki bu öykülerde ülkenin önemli bir dö
Tükendi
AŞKSIZ İNSANLAR Cumhuriyet dönemi öykümüzün, Sait Faik ve Sabahattin Aliden sonraki büyük ustası Oktay Akbal, bir yazar olarak adeta içine doğduğu İkinci Büyük Savaş yıllarının İstanbulunu, İstanbulun küçük insanlarını, o insanların iç dünyalarını anlattığı ilk kitaplarıyla kendini kabul ettirdi. O yılların büyük yazın eleştirmeni Nurullah Ataç, onun ikinci öykü kitabını okuduktan sonra Oktay Akbal günden güne olgunlaşıyor, daha bugünden yazılarını önemle incelememiz gerektiğine inandığım gibi yarının da en
Tükendi
Akbalın dünyasında ilginç bir değişimin öyküsünü izliyorsunuz. Bu kez, amacı, geçmişi son olarak anımsayıp anıları bu yolla yok etmektir. Anılar ve izlenimler roman boyunca bir hesaplaşma aracı olarak kullanılmaktadır, kaçış değil... Asım BEZİRCİ İnsan Bir Ormandır hem Akbal öyküsünün bütün özelliklerini taşıyor, hem de bu öyküyü yıkan yeni bir tavır getiriyor. Anılardan kopup bugün yaşamak, geleceğe bakmak istiyor, yarına... Buna, geçmişi yerle bir ederek varmayı deniyor. Atilla ÖZKIRIMLI Kendi kendimize
Tükendi
Oktay Akbaldan duygu yüklü bir roman: Ben ne süslenmiş bir gemiyim, ne de mutlu yolculuklara inanıyorum. Ne kadar yaşam payım kalmışsa seninle konuşmak, seninle sevişmek, seninle yaşamak istiyorum.
Tükendi
Önce Ekmekler Bozuldu, 1946´da yayınlanan ilk kitabım. Annemin sattığı Tophane´deki evin parasıyla bastırmıştım. İki yüz liraya bin beş yüz tane. Her biri altmış kuruş. Kendim dağıtmıştım. Şehzadebaşı´ndaki tütüncü, altmış kuruş fiyatı çok görmüştü. "Kim alır bu paraya?" demişti; yine de hatır için camın önüne koymuştu. Kapağını Fahir Önger çizmişti. Önce Ekmekler Bozuldu daha kalın olabilirdi, ama dergilerde Çıkmış başka öyküleri, düzyazı parçalarını kitaba almamıştım. Kendime göre bir seçme yapmıştım.
Tükendi
Oktay Akbal'ın beğenerek okuyacağınız denemelerinde,yazarın kültür ve toplum sorunlarına ilişkin görüşlerini bulacaksınız.Sami Karaören Oktay Akbal sanatçılıkla birlikte düşünürlüğü de olan bir yazarımızdır. Düşünürlük yönü denemelerinde meydana çıkar. Yazmak Yaşamak'ta Türk toplumunun sorunlarını iyi bilmenin ve dünyanın sorunlarına yabancı kalmamanın verdiği güçle pek az yazarımıza nasip olan bir kültür birleşmiş. Oktay Akbal, neyi söyleyeceğini çok iyi biliyor. Ele aldığı konular hep yakından ilgi duyduğ
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 27 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1