Rabbimiz Kuran-ı Kerimde insanın üzerine yüklenen, göklerin ve dağların yüklenmekten çekindiği ve korktuğu bir emanetten bahseder. Bu emaneti üzerine alan insan, gerçekten çok zalim ve cahil olarak da nitelenir ayet-i kerimede.
İnsan söz konusu bu zalim ve cahil sıfatlarını üzerinden atmak için Allahı hakkıyla tanımak zorundadır.
İşbu durumda, Allahı tanımak ve ilmini, iradesini, kudretini anlamak konusunda;insanın önüne üç temel kaynak çıkar: Kuran-ı Kerim, Peygamberimiz ve içinde yaşadığımız büyük kâinat
Ünlü Edebiyatçı Süleyman Nazif bir gün oğlu ile birlikte İstanbulda gezintiye çıkarlar. Süleyman Nazif, oğluna dolaştıkları yerler hakkında bilgiler verir. İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Tıp Fakültesinin önüne geldiklerinde, oğlu; burasının ne binası olduğunu ve buradan ne çıktığını sorar. O da bu soruya, sonradan hayli ün kazanmış şu son derece nükteli cevabı verir:
- Oğlum, burasının adı Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhânedir. Buradan şair, yazar, bestekâr, hânende, sâzende, ressam ve tabiî, ara sıra da hekim
Kâinatın yaratıcısı olan Hazreti Allah, yaratmış olduğu muhteşem eserleri ve rahmetinin süslü meyveleriyle kendini bildiriyor ve tanıtıyor. Aynı zaman da sonsuz ikram ve ihsanıyla da bizlere olan muhabbetini gösteriyor. Bütün bunlara karşılık insan; Yaratıcısını iman ile tanıyıp, ibadet ile kendini Ona sevdirmezse, ne kadar büyük kayıpta olacağını, kâinatın yaratılışından beri bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler
haykırmaktadır. Gazeteci Yazar Recep Bozdağın, Yaratıcımızı daha iyi tanımak ve kendimizi, O
Kâinatın yaratıcısı olan Hazreti Allah, yaratmış olduğu muhteşem eserleri ve rahmetinin süslü meyveleriyle kendini bildiriyor ve tanıtıyor. Aynı zaman da sonsuz ikram ve ihsanıyla da bizlere olan muhabbetini gösteriyor. Bütün bunlara karşılık insan; Yaratıcısını iman ile tanıyıp, ibadet ile kendini Ona sevdirmezse, ne kadar büyük kayıpta olacağını, kâinatın yaratılışından beri bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler haykırmaktadır.
Gazeteci Yazar Recep Bozdağın, Yaratıcımızı daha iyi tanımak ve kendimizi on
Hicretin sekizinci yılında, Şam yakınlarında Mutede şiddetli bir savaş başlar.On bin kişilik İslam
ordusu ile yüz bin kişilik haçlı ordusu karşı karşıya gelirler. Savaş başlamış ve şiddetli bir şekilde
devam ediyordu.
Abdullah bin Revaha yaralıydı. Arkadaşı Caferin şehit edildiğini öğrenince, bulunduğu
yerden ayağa kalktı. Atına bindi ve tekrar çarpışmaya başladı. Dışarıdaki düşmanların
yanı sıra, içindeki düşmanla da aynı anda savaş veriyordu.
İçindeki düşman bir ara ona:
Dön geri! Dünyayı sen mi dü
Toplam 5 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.