Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 22 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Toplumların oluşumunda ve devamlılığında ortak tarih anlayışının önemi nedir? Toplumların kültürel, ahlaki, dinî ve siyasi birliktelikleri, tarihlerinin oluşumuna nasıl etki ederler? Tarih anlatılarının meşruiyet temelleri nelerdir? Toplumsal ortaklıkların ve tarih bilincinin bitmesiyle ortaya çıkar tarihbozumu. Tarih bozumunun ortaya çıkmasında küreselleşmenin etkileri nelerdir? Tarih oluşturacak malzemeden bir “ortak tarih”in oluşabilmesi için her şeyden önce bugünün insanlarında bir ortaklık kurma i
Hegel’in sağcı ve solcu takipçilerinden itibaren siyaset eksenini sağ-sol eksenine göre okumak bir kural hâline geldi. Oysa bizzat bu eksendeki yer alış da dâhil olmak üzere, siyasal davranışlara ve taraflaşmalara yön veren daha derin tarihsel saikler vardır. İbrahim oğulları, yani İsmail ve İshak arasında elbette bir sorun yoktu. Ama onlardan sonra gelen nesiller arasında gerçekleşen tarihsel ayrışmalar, bütün bir insanlık tarihine yön vermiş ve hâlâ vermeye devam ediyor. Bugün ‘Medeniyetler Çatışması’ diy
Sekülerleşmenin sadece laiklik olarak ifade edilen siyasi boyutu değil dünyevileşme olarak ifade edilen toplumsal gelişimi birbiriyle tamamen ilgisiz değil ama farklı dinamiklere sahiptir. Sekülerleşmeyle ilgili yaygın literatür dünya tarihini sekülerleşmeye doğru akan evrimsel bir süreç olarak gösterir. Bu anlatı modernist tarihyazımının bir türevi olarak başrolünü sekülerleşmenin oynadığı bir film gibi anlatıyor her şeyi. Bu kitap, İslâm ve Sekülerizm üzerine var olan tezlerle hesaplaşarak sekülerizmi mer
Din kendisine kulak verilen bir çağrı, hayatımızı ve kendimizi değiştirmeyi talep eden bir sesleniş olmaktan çıkıp istediğimiz gibi kullanabileceğimiz bir araç hâline nasıl gelir? Dinin bir mesajdan bir araca dönüşümü belki tarih boyunca din ve siyaset ilişkisinin özetidir. Bütün dünya dinlerinin ilk vazedildikleri, değiştirmeyi hedefledikleri toplumlar tarafından kabul edildikten sonra millîleştirilmesi bir sosyolojik kural gibi. Hristiyanlığın Romalılaştırılması, Protestanlığın Anglikanlaşması, İslam’ın E
Seyyid Kutub, edebiyattan siyasete, tefsirden Batı algısına kadar çağdaş İslam düşüncesinin birçok alanını derinden etkileyen, son yüzyıla damgasını vurmuş sembol isimlerden biri. İslam·, yirminci yüzyıl dünya gündemine yeniden, farklı bir dil ve üslupla sunan Seyyid Kutub'un mücadelesi İslam aleminde yeniden bir silkinme yarattı. Buna karşın Batı'nın gözünde bilhassa Sovyet blokunun çöküşü sonrası ciddi bir tehdit unsuru olarak da görüldü. Yasin Aktay'ın derlediği Seyyid Kutub: Siyasal Teoloji, Fıkıh ve Ta
Sekülerleşme, Türkiye'de düşüncenin ve siyasetin tartışma konularından birisi olageldi. Bu kadar çok tartışılmasının en temel sebebi kavramın bir belirsizlik ya da kafa karışıklığı üzerinden değerlendirilmesi olabilir. Sekülerleşme aydınlarımız tarafından modernleşme, çağdaşlaşma ile eş anlamlı değerlendirilmekle birlikte siyasal angajmanların sertleştiği dönemlerde bir paket program diyebileceğimiz Kemalizmin ana rengi olarak görüldü. Tüm bu tartışmalar sekülerleşmenin din ile teması üzerinden şekillendi.
Tükendi
Sosyolojik bir araştırma konusu olarak dinin öneminin yaşadığımız günlerde bir hayli arttığını herkes takdir edebilir. En azından bugün toplumsal olarak, gerek dünyada gerek Türkiye'de yaşanmakta olan bir çok olayın merkezinde dinsel kimlik ve mensubiyet algılarının yarattığı enerji ve gerilimler yatmaktadır. Dünyada toplumlar arası, hatta uygarlıklar arası ilişkilerin günümüzdeki seyri gittikçe popülerlik kazanan ‘medeniyetler çatışması' algısını güçlendirmekte; kuşkusuz böylesi bir algının temel dayanağı
Tükendi
Günümüzde Postmodernizm ve İslam arasındaki ilişkinin ne türden bir ilişki olduğunu sormaya haklı olarak bizi yönlendiren bir çok nedenimiz vardır. Bu nedenlerin başında postmodernizme yönelik İslami çevrelerin yoğun ilgisinin yanında; belli tanımlarıyla postmodernizmin, aynı paralelde yükseliş içinde bulunan İslami canlanma hareketleriyle değişik düzeylerde cereyan eden temaslarıdır. Burada postmodernizmin, özellikle, ‘belli tanımlarıyla' diyoruz, çünkü gerçekten de postmodernizm denildiğindei artık yaygın
Türkiye'de oldukça hareketli siyasal gündemin altında daha az hareketli gibi gözüken, temel tartışma konuları belirgin biçimde süreklilik arz eden bir entelektüel gündemin var olduğu söylenebilir. Bu entelektüel gündemin 1960'lı yılların ilk yarısından itibaren değişmeyen başlıklarından birisi de İslam ve sosyalizm tartışmasıdır. Seyyid Kutub ve Mustafa Sıbai'nin etkisiyle İslamcı çevrelerde daha belirgin biçimde tartışılmaya başlanan İslam ve sosyalizm ilişkisi solun gündemine ilginç bir gelişmeyle, Fransa
Tükendi
Karizma Zamanları bir yanıyla sosyoloji dünyası içindeki bir teze cevap, bir tartışmaya katkı olarak ortaya çıktı. Sosyolojide bir meşruiyet ve liderlik tipi olarak karizmatik otoritenin veya ve ona ilişkin bütün unsurların geçmişte kalmış olduğu yönünde genel bir kabul vardır. Türkiye siyasi tarihinde karizma bahsine tekrar dönmeyi gerektiren ve bu kitabın da ortaya çıkmasını sağlayan asıl neden bizzat Recep Tayyip Erdoğan'ın mücadelesi ve varlığı olmuştur. Karizma kavramı, Erdoğan'ın başarısını sorgul
Tükendi
Bir tarihsel kavşak noktasında olduğumuz söylenebilir. Kavşaklar genellikle farklı seçenekler sunar. Belki postmodern söylemin en cazip tarafı, modernizmin içerdiği zorunlu ve tek yön düşüncesine karşılık yolların çeşitlenebileceğine zihni de iradeyi de hazırlamış olmasıdır. Postmodernite, modernitenin aksine farklı yol ve güzergahlardan gidilebileceğine ve geçilebileceğine açık bir alan bırakıyor. Yollar farklılaşabilir, hakikat iddiaları da, tarihsel algılar ve yönler de... Herkesin tarihe müdahale etme i
Tükendi
Sahicilik iddiasının belki de en büyük çıkmazı, kendi jargonuna bağımlı olacak kadar sahicilikten uzak olmasıdır. Küreselleşmenin veya herhangi bir toplumsal koşulun sahicilik imkânını tümden yok ettiğine karar verenler bu sahicilikten uzak jargonun içinden konuşmuş oluyorlar. Oysa herhangi bir hayat deneyimi, bir Müslüman bakış açısından bir imtihan olarak algılandığında içinde başarılı çıkmak için de başarısız çıkmak için de her türlü imkânı barındırmaktadır. Sahicilik jargonuna prim verdiğimizde de aynı
Tükendi
Hizmet, hareketin mensupları için belli ki bir değer olmaktan çıkmış, bir camianın, bir örgütün kod adına indirgenmiştir artık. Hizmet edilecek herhangi bir ulvi değer yok ortada. Hareketin kendisi bizatihi hizmetin hedefidir. Hizmet bir yol veya bir istikamet olmaktan çıkmış herkesin kendisine hizmet ettiği bir fetişe dönüşmüştür artık. Yapının kod adı olarak "hizmet"e hizmet etmeyen her türlü cezayı hak etmektedir artık. Hizmet'e hizmet, sadakat ve itaatte kusur eden hükümet olsa devirmek hizmet ilke
Tükendi
İçinde çok çeşitli etnik, kültürel, dini ve mezhepsel grubun bulunmasından ötürü bir kültürel mozaik olarak tanımlanan Türkiye, bu çok kültürlü yapısından kaynaklanan bir takım avantajlar ve dezavantajlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Söz konusu avantaj ve dezavantajlar, Türkiyenin sahip olduğu bu zengin kültürel mirası nasıl yönettiğine/yöneteceğine ilişkindir. 2000li yıllara kadar uygulanan ve dilden dine, kültürden tarihe bütün alanların devlet eliyle belirlendiği, farklılıkların yok sayıldığı, en teme
Tükendi
Bu çalışmanın temel amacı, geride bıraktığımız on yıllık sürede Türkiye'nin demokrasi yolculuğunda geldiği tüm mesafeyi gösterebilmek, böylece süreci doğru şekilde değerlendirebilmektir. Söz konusu amaç doğrultusunda öncelikle 2002-2012 yılları arasındaki süreçte demokratikleşme yönünde atılan adımlar olgusal gerçeklikler ekseninde değerlendirilmiş; daha sonra ise bilimsel ve akademik bir bakış açısıyla analiz edilmiştir. Bu bağlamda, demokratik standartların yükseltilmesi amacıyla yasal mevzuatta yapılan d
Tükendi
Sosyoloji her şeyden önce bir bilgi disiplinidir ve bütün bilim disiplinleri gibi kendi ilgi alanlarını da bir şekilde belirler hangi sorunlarla boğuşa¬cağını, hangi kavramlarla düşüneceğini, hangi konuya el atacağını ve bu esnada hangi tür bilginin doğru veya yanlış sayılacağının kriterlerini de belirleme eğilimine sahiptir bu yönüyle sosyoloji, her şeyden önce avrupa'da son îkî-üçyüz yıl içinde ortaya çıkmış olan sanayileşme-kentleşme tecrübesinin yarattığı yeni toplumsal ilişkileri yine batılı bir çerçev
Bir duruş, düşünüş olarak muhafazakarlık evrensel bir fenomen midir; dolasıyıla bireysel psikolojilere ya da kolektif tasarımlara indirgenebilir mi, yoksa tarihsel ve toplumsal göreliliklere bağımlı mıdır? Öte yandan, muhafazakarlık gelenekselcilik ya da reaksiyonerlikle özdeş midir yoksa farklı bir eşiğe mi işaret eder? Seçenekleri daha da çoğaltabiliriz ve her seçeneği doğrulamayı sağlayacak özel tarihsel-toplumsal veriler bulmak mümkün olacaktır. Modern Türkiye`de Siyasi Düşünce`nin bu cildi, muhafazakar
Tükendi
Karizma bahsi belli bir harekette veya şahısta bir karizmatik niteliğin bulunduğunu teşhis etmeyi sağlayan, tabiri caizse, müjdeleyici bir bahis değildir. Aksine daha ziyade ortaya çıktığı andan itibaren karizma etrafında toplanan, karizmanın davetine icabet eden kitlelerin, bu icabetle birlikte giderek zirvesine ulaşan karizmanın aynı zamanda inişinin de hazırlayıcıları olduklarını gösteren uyarıcı bir bahistir. Karizmanın ilk zamanlarında akıl almaz derecede fedakârca bir bağlılıkla hiç bir çıkar beklenti
Tükendi
*Toplumların oluşumdan ve devamlılığında ortaj tarih anlayışının önemi nedir? *Toplumların kültürel, ahlaki, dini ve siyasi birliktelikleri, tarihlerinin oluşumuna nasıl etki ederler? *Tarih anlatılarının meşruiyet temelleri nelerdir? *Toplumsal ortaklıkların ve tarih bilincinin bitmesiyle ortaya çıkan tarih bozumu. *Tarih bozumunun ortaya çıkmasında küreselleşmenin etkileri nelerdir? Tarih oluşturacak malzemeden bir ortak tarihin oluşabilmesi için herşeyden önce bugünün insanlarında bir ortaklık kurma irad
Tükendi
Korku sosyal hayatta bir iktidar kaynağı olabilir mi? İlk anda tuhaf gelebilecek bir sorudur bu. Hem korkup hem de nasıl iktidar sahibi olunabilir ki? Üstelik korka kişi tam da korkunun doğası gereği insanı en iktidarsız anında yakalamışken nasıl bir iktidara kaynaklık edebilir? Korkutucu araçları elinde hatta tekelinde tutan iktidarın korkusu ne kadar sahici bir korkudur ve bu korkudan tekrar nasıl bir iktidar hâsıl olabilir? Bu sorular zannediyorum ki korku ile iktidar arasında son zamanlarda yaşadığımı
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 22 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1