Çalışarak akademide felsefe profesörü olabilir insan, ancak filozof olmak herkesin harcı değildir.
Ahmet İnam bu harcı karabilmiş nadir insanlardan biri. Bu uzun söyleşide Yıldız Işık, ülkemizin
ender rastlanan değerlerinden birini, Ahmet İnam'ı konuşturuyor. Anlatılan, sadece bir hayat
hikâyesi değil. Kitap boyunca filozof ile öğrencisi, hemen her konuda okuyanın ruhunu zenginleştiren, algı kapılarını bambaşka ufuklara açan uzun ve zengin bir diyalog geliştiriyorlar.
Bu diyalogda, bir hayatın iniş çıkışlar
"Kendimizi yaşayamıyoruz, tanıyamıyoruz. Doya doya üzülemiyor, doya doya sevinemiyoruz. Çevremize uyma, başkalarına göre yaşama endişesi, iç dünyamızı geliştirmemizi engelliyor. İçi olmayan, sığ insanlar oluyoruz. Çok az sözcükle konuşuyoruz. Yargılarımız basmakalıp, dünyayı algılayışımız sıradan; sürünün silik `koyunları` olup çıkıyoruz. İsyanımız yok! Olsa da içimizde kalıyor. Etrafımızı kollayarak yaşadığımız için, `herkes gibi`, `herkes kadar`, `bu kadar` olduğumuzu düşünüyoruz.
Hayat `anlam vererek` y
Hıyarların değişik siyasal görüşlerde olması ne hıyarca !
Birbirlerine sanki hıyar değillermiş gibi bakıyorlar. Dünya anlayışları, insan anlayışları. Hepsi birkaç bostana sığıyor.
Fırtına orada.
Hıyarlığın uzun tarihi var . Seziyorum. Anamızın karnından hıyar doğmuyoruz. Bir şeyler bizi bostana ekiyor. Yaşadığımız mekanlar çirkin. Mekanı tanımıyoruz. Güzelleştiremiyoruz. Gönülleştiremiyoruz.
Mekan bostana dönüşüyor.
Toprakta bostan, bostanda hıyar bitti
Mucize dünyadan çekip gitti.
"Neden hala yaşıyorum
ŞİİRİN SINIRSIZLIĞINDA/ Şiire Dalışlar, Ahmet İnam'ın Şiir hakkındaki yazılarından oluşmakta. Yazarın kendi deyimi ile Şiire dalışlar; şiirin derinliklerinde gökyüzünü aramak için yapılmış. Bu arayışı takibeden ÂNIN AÇIK DENİZLERİNDE ise, Ahmet İnam'ın şiirlerinden oluşmakta.
Bir düşünürün şiirlerini ve şiir hakkındaki felsefesini barındıran bu eser, Türk düşüncesi ve edebiyatı için yeni ve özgün bir alan açmakta. Düşünce ve edebiyat tarihimizde şair mütefekkirler ve mütefekkir şairler bulunmakla beraber,
Cemal Yıldırım, kendi tarihini yaratanlardan... Babası tarafından ilkokula bile gönderilmek istenmemesine rağmen direnen Yıldırım, ahırdan bozma bir köy enstitüsünde başlayan eğitimini ABD'de, Indiana Üniversitesi'nde eğitim felsefesi ile bilim felsefesi alanlarında yaptığı doktorayla sürdürür; profesörlüğe yükselir. 1925'te başlayan mücadelelerle dolu bu yaşam serüvenine on beş telif, iki de çeviri eser dahil eder. Bilimsel makaleler, araştırma raporları, bildiriler, inceleme yazıları bunları izler. Böylec
"Neler karşı duyarlı olacağız? Kavramların işleyişine, düşünmemizin yürüyüşüne, alışılmış anlamda aklımıza karşı duyarlı olacağız. Ona özen göstereceğiz. İnceliklerini yakalamaya çalışacağız. Bilgiye karşı duyarlı olacağız. İnsanların yüzlerce yıldan beri ürettiği, ortaya koyduğu, hakikati arayan bilgiye karşı. Sanat´a karşı. İnsanın duygu-akıl bütünlüğünü yaşadığı gönüle karşı.
Çevre duyarlığımız hep olacak. Dünya bize emanettir. Doğa da. Bizden farklı olanlara, düşüncelere, kültürlere, ötekine duyarlı
Şiir ötedeki yaşamdır. Bu kitapta bir penceresinden görülmeye, anlatılmaya çalışıldı. Pencereler kapılar diğer çalışmalarımda da yıllardan beri aranıyor. Aranacaklar.Şiir, sonsuzluğunu bana böyle açmakta.Farklı anlatımlarla ben de açacağım bende bana açılanı.
Cengiz Güleç ve Ahmet İnam için Kavuklu, Pişekar benzetmesi yapılıyor. Karagöz ile Hacivat dense de doğru olur bu benzetme. Çünkü onların sohbetleri, en karmaşık durumları bile bir iki cümleyi özetleyen halk bilgeliğini temsil ediyor. Onları tanıdıkça yalın olanın aynı zamanda derin olabileceğini, onları okudukça profesör olmanın bıyıklı cümleler kurmak demek olmadığını anlıyorsunuz. Sohbetlerin kesiştiği ortak bir nokta var. Yaşama ustalığı. Bu yüzden sohbet esnasında havada uçuşan metaforlar, mutlaka bir
Altmış yaşıma gelmek üzereyim, "Ne oldu yaşamımın temel sorusu?" diye kendime bir soru sorduğumda, şu günlerde böyle bir soruya verdiğim yanıt: "Nasıl yaşayacağım bilgimle?" sorusu oluyor. Belki de, temel sorumun ne olduğu sorusu, temel sorumdur, kim bilir? Çağım insanının en ağır sorusu da bilgisiyle nasıl yaşayacağı sorusu olsa gerek. Bilgi çağı diyor da bilgiyi bilmiyor, hadi bilgiyi bildi diyelim, onunla yaşamayı bilmiyor. Yaşamla bilgi arasındaki uçurum gittikçe büyüyor.
Bu kitaptaki yazılar akademik
Prof.Dr. Ahmet İnam'ın, teknolojiyi felsefe süzgecinden geçirerek incelediği ve "nasıl"dan daha da önemli olmak üzere "neden"i sorguladığı bu ilk kitabı, 2. baskıda yenilenen biçemiyle okuyucuya yeniden sunuluyor. Teknolojinin artık hayatımızın odağına yerleştiği günümüzde, teknolojinin hangi amaçlarla ve ne şekilde kullanılacağı konusu yalnızca temel bilimcileri ve mühendisleri değil bütün insanları ilgilendiriyor.
"Benim ilk yayımlanmış kitabım Teknoloji, benim hayatım. Doğamın bir parçası, Teknoloji Ahm
Bu yazılara "Dolanmalar" adını verdim, birkaç anlamıyla. Yaşayışımla bu düşüncelere dolanmış durumdayım, aşkın bir anlamı da dolanma: Soluğumda duyuyorum onları, biraz abartıyla söylersem. Birbirlerine de dolanmış yazılarım, görebilen okurlar için. Ayrıca, değişik dünyalarda gezip, dolanmayla yazıldılar. Bu çalışmanın bir diğer adı da Hâverân olabilirdi: Doğu-Batı. İki dünya arasındadırlar.
Düşünce yolculuğum hâlâ dolanmalar içinde. Bitmeden ne kadar yol alabildiğimin tanığı, okurlarım olacak.
"Dünya Gönülden Gönüle olabilseydi, gönlümüzün, birbirimizin değerini bilirdik. Kitap, Eğitim, Çevre ve Yaşama ustalığı alanlarında gönül felsefesinin tohumlarını atacak görüşler öne sürüyor."
Denemeyi deniyorum.
Türkçede. Yaşayışımda. Benden önce onu denemişlerle. Şimdi deneyenlerle. İleride deneyeceklerle.
Yaşayışımdan başka neyim olabilir denememde? Kitaplardan kırptıklarımı nasıl deneyebilirim, yaşayışımda kullanmadan? Ve, bir insana baktığımda, gözlüğümün merceğinde olmayanı tutar da nasıl denememe kapatabilirim?
Ansiklopedik bilgi yığınaklarına, kaygılarım olmayan, tadamadığım, damgamı vuramadığım, kuşanamadığım, eskitemediklerime nasıl deneme diyebilirim?
Denemem benim resmimdir, ar
Küçümsediğimiz küçük ilişkilerin, önemsenen nice büyük ilişkilerin dayanağı olduğunu, yaşamanın tadını, olanca cümbüşüyle yaşayamayıp kuruyanlara, gününü ıskalayanlara, beynini ve gönlünü türlü bahanelerle sığ yaşamalara gömenlere, bu kitabın konuklarına, yaşamlarının konuğu olanlara, fısıldamak için söylenmiş sözler var burada. Söz olarak kalmasınlar diye kaleme vurulmuştur.
Bu kitap, zor günlerimde yazıldı. Kazıyıp yazıladığım dünyadaki bir sevdayı beyan eder. Dilimi anlayanlar okuyup eyleşsin.
(Arka
Toplam 16 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.