Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 53 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Emir Timur… Asya’nın son cihangiri, büyük Türk Hakanı… Tarihî bir şahsiyet olmasına rağmen adeta efsanevi bir kahramana dönüşen bir hükümdar… Sadece Türkistan’ın değil, dünyanın en büyük askerlerinden birisi kabul edilen bir sultan… Tarihî romancılığın Türkiye’deki öncü isimlerinden kabul edilen M. Turhan Tan’ın 1936 yılında kaleme aldığı bu eseri, o büyük hükümdarın şanına yaraşır cinsten. Emir Timur’un Hindistan ve Anadolu seferlerini merkezde tutan bu romanda, onun bütün hayatını, aşklarını, siyasi mücad
Mehmet Samih Fethi, oğlunun ismini kullanmakla sadece M. Turhan Tan adını ölümsüz kılmaz, Türk tarihini de romanlarıyla halkın hafızasında ölümsüzleştirir. Yazarın Türklüğe sevdalı, Osmanlı tarihine ve divan edebiyatına ön yargısız yaklaşımı onu devrinde farklılaştırdığı gibi bir tür yalnızlığa da iter. Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolda medeniyet değişiminin yarattığı bunalımların, dilden edebiyata, edebiyattan tarihe kadar birçok alanda hissedilen değişimlerin gerçekçi biçimde yansıdı
M. Turhan Tan’ın kaleminden ve gerçek kaynaklara dayandırılmış, gerçek Safiye Sultan’ın romanı...Kanuni’nin torunu III. Murad’ın hasekisi, bir sonraki padişah III. Mehmed’in annesi Safiye Sultan! Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli günlerinde saraya girmiş.Venedik Cumhuriyeti’nin güzel kızı: Adı Sinyorina Baffo... Manisa Sarayı’nın en güzel kadını: Safo. Resmi adı Safiye Sultan.Türlü entrikalara karışmış, devlet idaresinde söz sahibi olmuş, Nur Banu Sultan’ı bertaraf etmiş ve gücüne güç, servetine servet
Tükendi
Genç Fatih, bir aralık gözlerini kapadı, bu uğultuyu dinledi. Bizans, 1125 yıldan beri Şarkî Roma’ya payitahtlık eden büyük şehir, sanki ev ev, köşe köşe, mahalle mahalle yıkılıyor, çöküyor, kayboluyordu. Kulaklara akseden uğultuda böyle derin ve umumî bir inhidamın iniltisi seziliyordu. Fatih, bu iniltiye dayanamamış gibi göründü. Yüzünü yanı başında duranlardan Zağanos Paşa’ya döndürdü: “Şehir,” dedi, “yıkılmasın, canım sıkılır.” O, imanlı bir sesle efendisini temin etmekte acele gösterdi: “Türkler, şehir
Cinci Hoca veya Karabaşzade Hüseyin Efendi 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı sarayının ünlü üfürükçüsüdür. Osmanlı Padişahı İbrahim'i tedavi etmesiyle ün kazanmıştır. Sultan İbrahim'i etkisi altına alan Cinci Hoca, büyük bir maddi kazanç elde etmiştir.Cinlerle iletişim kurduğu gerekçesiyle ünü her yere yayıldı. 1642 yılında Kösem Sultan tarafından, Padişah İbrahim'i tedavi etmesi için saraya davet edildi. Tedavisinin başarılı olması üzerine sadece büyük bir şöhret ve servet sahibi olmakla kalmadı, sarayda devle
Tükendi
Tarihte, "Hayırlı Vaka" Yeniçeri Ocağı´nın kaldırılması olarak bilinir. Sadrazam Benderli Mehmet Selim Sırrı Paşa zamanında Yeniçeri Ocağının kaldırılması, gerçekleştirildi. Ocağı kaldırmayı On yedi yıldır tasarlayan II. Mahmut, 25 Mayıs 1825´te bu fikrini uygulamaya koydu. Yeni bir askeri sınıf kurulduğunu, isminin Eşkinci Ocağı olduğunu resmen açıkladı. Yeni orduya Avrupa tarzında üniforma giydirildi. Ordu 11 Haziran 1826´da eğitime başladı. Üç gün sonra yeniçeriler ayaklanarak, kazanlarını Etmeydanı´na ç
Tükendi
Renkli hayatı ile efsaneleşmiş; entrikaları, zekâsı, cesareti ve ihtiraslarıyla ün salmış bir hanım sultandır. Hayatı romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine konu olmuştur. Siyasette ve devlet işlerinde aktif rol oynayarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda "kadınlar saltanatı" denilen devri başlattığı rivâyet edilir. Bunun yanında, Osmanlı tarihinin en güçlü ve en etkili kadın sultanlarından birisi olarak kabul edilmektedir.Osmanlı sarayına bir köle olarak gelip sultanlık tahtına kadar yükselen azimli bir
Tükendi
Duru güzelliğiyle saray ahalisinin dikkatini çeken Venedikli bir genç kızın hikâyesi... Beline kadar uzanan sarı saçları, iri gözleri, uzun boyu, beyaz teni ve yürüyüşüyle 3. Murad'ı kendisine âşık eden bir güzel... İnce siyasetiyle asırlar geçmesine rağmen unutulmayan bir Valide Sultan... M. Turan Tan'ın kaleminden, okuduğunuz her satırda sizi tarihin tozlu rafları arasında seyahate çıkaran harika bir roman; Safiye Sultan.
Binbir gece masallarının geçtiği diyarlarda bir yanda Harun Reşit diğer yanda Zübeyde... Harun Reşit'in kardeşi Abbase ve sevdiği adam kocası Cafer Bermeki... Daha birçok kimsenin katıldığı zengin, debdebeli acı ve tatlı pek çok olayın birbirini peş peşe takip ettiği masal tadında bir tarihi roman... M. Turhan Tan'ın (Samih Fethi) keskin ve akıcı kaleminden... Kitabı okuduğunuzda bakalım "kadınların intikam ve âh edişlerini" siz de hissedecek misiniz?"
Tükendi
İki büyük Türk hükümdarın birbirini yok etmeye çalışması acıklı bir şeydir. Eğer onlar uzun bir münakaşa devresi geçir­dikten sonra karşı karşıya gelip de çarpışmasalardı, dost ge­çinselerdi, dil ve din birliğinin emrettiği kardeşlik vazifelerini anlasalardı, tarihin seyri bambaşka olurdu. Evet, iki Türk hü­kümdar boğaz boğaza gelmeselerdi, İstanbul'un Türkleşmesi yarım asır evvel vaki olacaktı ve Fatih'in orduları Anadolu'da değil, Macaristan'da, Almanya'da dolaşacaktı. M. Turhan Tan (Samih Fethi) Ailece
Tükendi
Osmanlı sarayına bir köle olarak gelip sultanlık tahtına kadar yükselen azimli bir kadının hikayesi... Güzelliği ve zekasıyla krallara diz çöktüren Kanuni Sultan Süleyman'ı kendine hayran bırakan dilber... Asırlar geçmesine rağmen dillere destan bir aşkın nazlı kahramanı... M. Turan Tan'ın kaleminden, okuduğunuz her satırda sizi tarihin tozlu rafları arasında seyahate çıkaran harika bir roman; Hürrem Sultan.
Osmanlı tarihinde tahtı en çok hak eden şehzade olmasına rağmen kardeşi Bayezid'e karşı başlattığı taht mücadelesinde yenilen bir çilekeş... Çağ kapatıp çağ açan babası Fatih Sultan Mehmet gibi savaşçılığı, liderliği ve edebiyat sevgisiyle dikkat çeken nadide bir şahsiyet... Asırlar geçmesine rağmen dinleyenlerin yüreğini burkan, sürgün ve esarette geçen ibretlik bir hayat hikayesi... M. Turan Tan'ın kaleminden, okuduğunuz her satırda sizi tarihin tozlu rafları arasında seyahate çıkaran harika bir roman;
Timur, kâinatı titreten azametinin bu genç kız yüreğinde, minimini bir tesir uyandırmadığını anlamakla çok ağır bir ıstıraba kapıldı. Yarım asra yakın bir zamandan beri bu haşmeti, bu kudreti ve bu eşsiz saltanatı elde etmek için çalışmıştı. Kaç kere ve kaç kere maksat uğrunda, ölümlerle karşılaşmıştı. Hatta yaralar alıp yataklara düşmüştü? Bunlar, bu uğraşmalar, bu tehlikeli çırpınmalar, demek ki bir kızın yüreğini alabilecek kuvveti kendisine temin edememişti. İşte Cihangir Timur, on beş yaşında bir çocu
Cengiz Han için Avrupalılar barbar deyip geçerler. İran, Arap ve Osmanlı müverrihleri de bu büyük ve çok büyük hükümdar için zalim, hunhar, dinsiz, kâfir gibi sıfatlar vermekten ve sıralamaktan geri kalmazlar. Şark tarihlerinde onun klişe halini alan unvanı şudur: "Cengizi fitneengiz!" Pek açıktır ki ona Avrupalıların barbar demesi bütün Avrupa'yı yenmesindendir. Eğer Avrupa Cengiz Han'ı yenseydi bu zaferle iftihar edilecekti ve ondan kuvvetli bir insan ve şanlı bir mağlup olarak bahis olunacaktı!... Yeni
Azmi saran, iradeyi çürüten, ruha fütur ve meskene veren bu batıl inanışlar arasında Zaganos'un söylediği hurafede vardı. Halkın bir kısmı bu hurafeye iman edip Türklerin ancak Boğa Meydanı'na kadar gelebileceklerine, orada bir meleğin delaletiyle şevke gelecek Bizanslılar tarafından geri püskürtüleceklerine inanma gafletini gösteriyordu. Bunlara mukabil Türkler arasında bir akide hüküm sürüyordu. Onlar Hazreti Muhammed'in ashabıyla şöyle bir konuşma yaptığına inanıyorlardı. Peygamber bir gün ashabına soru
Tükendi
Azmi saran, iradeyi çürüten, ruha fütur ve meskene veren hu batıl inanışlar arasında Zaganos'un söylediği hurafede vardı ve halkın bir kısmı bu hurafeye iman edip Türklerin ancak Boğa meydanına kadar gelebileceklerine, orada bir meleğin delaletiyle şevke gelecek Bizanslılar tarafından geri püskürtüleceklerine inanmak gafletini gösteriyordu. Bunlara mukabil Türkler arasında bir akide hüküm sürüyordu. Onlar Hazreti Muhammed'in ashabıyla şöyle bir konuşma yaptığına inanıyorlardı. Peygamber bir gün dostlarına s
AKINCILAR -Senin adın Aldemir değil de Mustafa'dır, öyle mi? -Öyledir Drakula! -Vilad, kendini pervasızca şeytan diye anan delikanlının üstü­ne atılmamak için nefsini zorladı, homurdanır gibi bir sesle sorguda devam etti: Bu kahpe ile tanışıyorsun, öyle mi? - O benim artığımdır Drakula. Aslan yalağından köpekler su içe­mez ama sen bu yiğitliği gösterdin. Fakat dişlerin sökülecektir. Vilad, uzun sorularla Aldemir'in, Marya'nın taşıdıkları sırrı öğ­renmek, ondan sonra bu iki suçluyu cezalandırmak istiyo
CEM SULTAN Yaklaşma yeter bana hayalin, Yoktur bana takati visalin! Canım gideli besi zamandır, Cismimdeki şimdi özge candır, Benden beri eyledin beni sen, Arza kime eyleyim seni ben, Bende olan aşikâr sensin! Ben hod yoğum, ol ki var sensin! Ger ben, ben isem nesin sen ey yâr, Ger sen, sen isen neyim menizâr!
Tükendi
Bu ruhî kargaşa arasında onun ilk hareketi Yeniçerilerden uzak kalmayı kararlaştırmak oldu. Sonbahar günlerinin yakınlaşma­sı üzerine Beşiktaş'tan Topkapı sarayına göç etmek lâzım geliyordu. Hünkâr bu lüzuma kulak asmamak, İstanbul yakasına geçmemek suretiyle Ocaktan ve Ocaklıdan hiç olmazsa beş on kilometre uzakta bulunmak azmindeydi. Mahmut Çingene Hasan meselesinde Nakilci'yi, Başçuhadar'ın kışkırttığı Gülhaneli Hüseyin adına Deli Şeri­fe tarafından sunulan jurnalden anladığı ve bu ihtiyar mabeycinin Oca
Bu bozuk düzen gidişi Filibe'ye kadar ahenksizliğini muhafaza etti ve Padişah'a, orduya iyi bir dinlenme vaat eden Filibe'ye girilirken kargaşalıktan kan döküldü. Olay, Hünkar'ın baş gözdesi Haseki Rabia Gülnuş'un yüzünden çıkmıştı. Avcı Mehmet, bu kadını yanına almadan bir yere gitmezdi. Bu sefer sırasında da sevgilisini gümüş tekerlekli bir arabaya koyup ordunun ardında yürütüyordu. Filibe'ye birkaç saatlik mesafedeki İstanimayka Taşköprü üzerinden geçildiği sırada Haseki Sultan'ın koçusu ile halayıkları
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 53 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1