Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 26 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Firavun İmanı`nda Tarık Buğra, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet`in kuruluşu sorunsalını bu kez Sakarya Savaşı arefesi ve hemen ertesi dönem bağlamında romanlaştırıyor. Kahramanları yine "sıradan" halk veya dönemin ikinci, üçüncü plandaki kişilerin temsil eden tipler. Roman Mustafa Kemal`in tartışılmaz liderliği etrafında şekillenen Cumhuriyet`in kurucu kadrosu ve onun iradesine karşı, bizzat Kuvayi Milliye hareketi içinden şekillenmekte olan milli-muhafazakar hoşnutsuzluk, tepki ve muhalefetin şekillenişini ko
Tükendi
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlarır sadece "halife-i ruyi zemin"in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin,
Tükendi
Türk edebiyatının tanınmış ve kıymetli yazarlarından Tarık Buğra sadece romanlarıyla öne çıkmış bir isim değildir. O, kalemini gerek hikâye gerek tiyatro ve senaryo gerekse fıkra ve deneme çalışmaları için de usta bir şekilde kullanmıştır. Fıkralarından derlenen Gençlik Türküsü isimli bu kitap da onun, çoğunluğu Yeni İstanbul’dan alınan yazıların bir araya getirilmesiyle ortaya çıkmıştır. İlk kez Milliyetçiler Derneği Neşriyat tarafından 1964’te yayımlanan kitap, Buğra’nın kaleminin kıvraklığını ve diğe
"Osmanlı'nın sırrı nedir" sorusunun cevabını arayan yazarın Osmanlı kuruluş döneminin dinamiklerini ve felsefesini bugünkü dille inşa ettiği romandır. Duvarları süsleyen "Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde, katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoş görmek sana; aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey Os
Türk edebiyatının tanınmış ve kıymetli yazarlarından Tarık Buğra sadece romanlarıyla öne çıkmış bir isim değildir. O, kalemini gerek hikâye gerek fıkra ve deneme gerekse tiyatro ve senaryo çalışmaları için de kıvrak ve usta bir şekilde kullanmıştır. Pek çok romanı oyunlaştırılmış ve hatta dizileştirilmiş, tiyatro eserleri de çok kez sahnelenmiştir. Ötüken Neşriyat tarafından 1994 yılında Sıfırdan Doruğa-Patron şeklinde yayımlanan kitabı da bu tiyatro ve senaryo çalışmalarından ikisinin müstakil bir kitap o
Osmanlı Tiyatrosunun ünlü komiği Naşit´in hayatından bir bölümü konu edinir. Yazarın zıtlıkları ele alma biçimi her satırda hissedilir. Olay son derece hisli, iki kişi arasında geçen fırtınalı bir aşk atmosferi içinde anlatılır. Konusu tiyatro ve sinemanın ilgisini çekmiştir. Devlet Tiyatroları´nda başarıyla sahneye konulmasına rağmen TRT aynı başarıyı gösterememiştir. Televizyon dizisini izleyenlerin de romanın değerini yeniden keşfetmek adına mutlaka okumaları gereken bir eserdir.
Tiyatronun gelişiminin iki unsura bağlı olduğunu düşünen Tarık Buğra, bu unsurları mesleklerine tutkun tiyatro adamları ve yerli tiyatro yazarları olarak sıralamıştır. Pek çok romanı oyunlaştırılmış ve hatta dizileştirilmiş bir yazar olan Buğra'nın tiyatro eserleri de çok kez sahnelenmiştir. Tiyatro eserlerini hür bir sanat anlayışı ve canlı, yoğun bir üslupla yazan Buğra'nın Patron isimli oyunu da onun tiyatronun gelişimine katkıda bulunduğu eserleri arasındadır.
Türk romancılığının usta yazarlarından biri olan Tarık Buğra, romanı, "kâinatı ve insanları bir mizaca göre yeniden yaratmak" şeklinde tanımlar. İnsanı, en gerçek ve inkâr edilemez yönleriyle ve hüzünleriyle ele almıştır. Bu özellikleriyle Tarık Buğra, Türk romancılığında realizmin de en usta yazarlarından sayılmıştır. Onda kalıplaşmış bir fikrin peşinden gitme, onu ispatlama endişesi yoktur ve o, romanlarında bir tahlil ustası olarak karşımıza çıkar. Tarık Buğra'nın romanlarının bazıları tefrika olarak gaz
Tükendi
Romanları, tiyatro oyunları ve senaryolarıyla çok yönlü bir yazar olan Tarık Buğra'nın Zafer Gaye Değildir isimli senaryosu, sonucu veya sonuca giden yoldaki çarpıcı olayları ve başarıları değil, Mustafa Kemâl'in Atatürklüğe, gerçek söylenişi ile de Türkiye'nin ve Türklüğün gerçek kurtuluşuna yöneliş dönemini anlatır. Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için belli başlı vasıtadır. Gaye fikirdir. Zafer, bir fikrin istihsal ve hizmet nisbetinde kıymet ifade e
Tükendi
Edebiyat ve sanatın merkezine insanı ve onun fertleşme serüvenini koyan Tarık Buğra hem romanlarına hem tiyatro eserlerine bunu yansıtmış, bu yüzden de sadece iyi bir romancı değil aynı zamanda tiyatro eserleriyle bir sanatçı olarak sayılmıştır. Tarık Buğra eserlerini Türkçe konusundaki hassasiyetini hep muhafaza ederek yazmış, roman ve tiyatro gibi eserlerin "en mükemmel kültür Türkçesi ile yazılacağını" savunmuştur. Her türlü basmakalıbı reddetmiş, bağımsız sanat anlayışını benimsemiş ve bu eserlerdeki ti
Siyah Kehribar Tarık Buğra´nın ilk romanıdır. Kendi ifadesiyle "Bir amatörün ilk eserine verebileceği taptaze dikkatleri, gözlemleri, içtenliği ve deneylerin katkısıyla arılıklarını kaybetmiş duygularını, kontrolü umursamayan bir coşkuyla boca ettiği" türden bir eserdir. Prof. Mümtaz Turhan´a göre "Yirminci asrın hüznü dediğimiz hastalığı" ele alan; insanlığımızı değil "insan"ı anlatan bir roman. Siyah Kehribar´ı seveceksiniz.
Tarık Buğra'nın beşinci oyunu Güneş ve Arslan ilk olarak Ötüken Neşriyat tarafından 1988 yılında yayımlanmıştır. Güneş ve Arslan Tarık Buğra'nın ifadesiyle "Tarihî bir oyun değildir, belki bir masaldır; ama evvel zaman içinde yerine, gelecek zamanlar içinde diye başlanacak bir masal"dır. Ve Buğra şu sözlerle devam eder: "Gelecek zamanlar içinde" diye başlanacak bir masaldır ki, mutlu bir dünyanın olabileceğini, yâni sevginin, barışın, bağımsızlığın, ezmek, hükmetmek, sömürmek tutkusunu yenebileceğini anlatm
Türk edebiyatının mühim isimlerinden Tarık Buğra, Yalnızlar adlı romanının doğuşunu bu eseriyle ilişkilendirir ve şöyle der: "Akümülatörlü Radyo benim ilk eserimdir. Ona bir amatörün ilk eserine verebileceği taptaze dikkatleri, gözlemleri, içtenliği ve duygu, düşünce birikimlerimi koymaya çalışmıştım. Şehir Tiyatrosu'ndan geri çekilince insanlarını romana döktüm. Ortaya Yalnızlar çıktı". Önce Dört Yumruk, daha sonra ise Akümülatörlü Radyo adıyla yayımlanan eser 1980 yılında Devlet Tiyatroları'nın Oda Tiyatr
Nuran Tiyatrosu ve Nahit... Hüzün, neşe, gayret... Bir yanda rüyalar, bir yanda sanat... Tarık Buğra'nın dördüncü oyunu olan İbiş'in Rüyası, geleneksel Türk tiyatrosunun mühim isimlerinden Naşit'in hayatından esinlenerek yazdığı İbiş'in Rüyası'nda son derece duygulu bir aşk hikâyesi anlatılmaktadır. Eser, 11 Ekim 1972'de Devlet Tiyatroları, Ankara Küçük Tiyatro'da sahnelenmiştir. Tarık Buğra'nın en sevdiği eserleri arasında saydığı İbiş'in Rüyası, yazar tarafından aynı isimle hem roman hem piyes olarak kale
Tarık Buğra'nın ikinci oyunu Yüzlerce Çiçek Birden Açtı idealizm temalıdır. İlk olarak Ötüken Neşriyat tarafından 1979 yılında kitaplaştırılmış ve 1989-1990 yılları arasında Devlet Tiyatrolarınca sahnelenmiştir. Yüzlerce Çiçek Birden Açtı, baskı rejimlerinin insanın mutlu olma hakkını nasıl elinden aldığını, onu nasıl buhrana sürüklediğini ve Loh ile Lili'nin dramlarını okuyucuya duygu yüklü şekilde aktarır. Tarık Buğra'nın İbiş'in Rüyası ile birlikte "en sevdiğim eserlerimdendir" dediği piyes, Devlet Tiyat
Yazarın ilk eserim dediği "Akümülatörlü Radyo adlı tiyatro oyununun romana dönüşmüş halidir. "Altın çağında, gençliğinde çektiği yoklukların bir toplum düşmanlığına dönüşmesini önleyen, ama iyi niyetlerinin tepkilerini sertlikten kurtaramayan Doktor Rıza... Onun ölümle karşı karşıya getirip hayata yeniden kazandırdığı genç kız: tek umudun ayakta tuttuğu Şükriye... Mutluluğun bir ameleliği olduğunu kavrayamayan Hürrem ile Murat! Kalbi sevgi ile dolu ama bütün sevgilerin ve sorumlulukların kaçağı, yenik Hüsey
Özellikle yetmişli yıllarımıza kirli bir hava gibi yayılan anarşinin otopsisidir. Boşa giden gençliklerin hikâyesi memleket olarak içine düşürüldüğümüz kaosla paralel bir şekilde ele alınmaktadır. İnsana ve toplum hayatına kurulan tuzakları açıklayan, sorumluluklarımızı, görevlerimizi, hassasiyetlerimizi savsaklayan yanıltıcı demagojiler teşhir edilmektedir. Silkinip uyanması gerekenlerin, kişiliğini bulmak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir eserdir. Tarık Buğra, "Gençliğim Eyvah" için en önemli eseri
Tarık Buğra, Kurtuluş Savaşı'nı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sorunsalını konu alan siyasal roman geleneğimizin Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Kemal Tahir ile birlikte önde gelen yazarlarından biri olmasının yanı sıra öykücülüğüyle de dikkat çeker. Öykülerinde çoğu zaman "sıradan" insanın başından geçenleri ya da geçmesi ihtimal dahilinde olanları kendine has bir duyuş ile anlatan Buğra, bazen bir hastalığın hüznünü, bazen bir aşkın tutkusunu, bazen de bir sohbetin neşesini kendimiz yaşıyormuşçasına içim
Tükendi
Tarık Buğra'nın derlediğimiz söyleşileri, sanatsal ve toplumsal açıdan önemli metinlerdir. Çünkü bu metinler bize, sadece Buğra'nın sanatçı yönü, gazeteciliği, beşeri portresi hakkında bilgi vermekle kalmıyor aynı zamanda onun, zamana ve topluma dönük tanıklığını da veriyor. Soru/cevap yöntemiyle kotarılan metinlerin katkısıyla biz okurlar, Buğra'nın geldiği çevreyi, yetişme koşullarını, yazar olmaya karar verişini, bu uğurda hangi zorlu yollardan geçtiğini, gazetecilik mesleğine nasıl intisap ettiğini, han
Bu piyesi, soylu Macar milletinin 1956 yılında hürriyet ve bağımsızlığını geri almak için giriştiği destanlık savaşta vahşice, gaddarca, kalleşce öldürülen kadın, erkek, genç, ihtiyar, üniversiteli, işçi, aydın, onbinlerce insanın aziz ve yüksek hâtıralarına sunuyorum. Onlar hürriyete, bağımsızlığa, bir kelime ile mutluluğa en az bizim kadar layıktılar; o gün bugün yaşayanlar kadar..
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 26 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1