Hava çok soğuktu; fırtınayla birlikte, kar yağıyordu. Ortalık kararmıştı. Yılın son günüydü. Bu dondurucu soğukta, üstü başı perişan, zavallı bir kız çocuğu sokaklarda dolaşıyordu. Ayakları çıplaktı. Oysa evden çıkarken ayaklarında eski de olsa bir çift terlik vardı. Ama terlikler ayaklarına o kadar büyük geliyordu ki, bir kaldırımdan öbürüne geçerken düşürüp kaybetmişti.

Andersen Masalları 1835-1872 yılları arasında çeşitli derlemeler halinde yayımlandı. Andersen bu masallarda bir yandan çokluğunda duyduğu efsaneleri işledi, öte yandan da dünya edebiyatının başyapıtları arasında katılan yeni masallar yarattı. Özellikle cansız nesneleri dillendirip sahnepe çıkardığı masaları oldukça özgündür. Geniş bir hayalgücüne ve dili kendine özgü kullanma yeteneğine sahip olması ve yaratıcı zekası Andersen'i eşsiz bir masalcı yapmaktadır.

Adı, Hans Christian Andersen, 19. Yüzyılın başlarında Danimarka´da doğmuş. Ayakkabıcı bir baba ile okuma yazma bilmeyen bir annenin oğlu. Delikanlılığa adım atmasıyla birlikte ailesinden ayrılmış ve tiyatro oyuncusu olmak için ülkesinin başkenti Kopenhag´a gitmiş. Kraliyet Tiyatrosu´nun yöneticilerinden birinin desteği ile üniversitede eğitim görüp yazarlık yeteneğini geliştirdikten sonra hemen hemen bütün Avrupa´yı dolaşmış. Çocukluğunda yaşadıklarını, yolculukları sırasında gördüklerini, dinlediği öyküler

x

x

Bir gün savaştan dönen bir asker, sırtında çantası, belinde kılıcı yolda "sol! sol! sol! sağ!" diye yürürken, karşısına bir dudağı yerde, bir dudağı gökte korkunç bakışlı bir cadı çıkmış.....