Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Bu çalışma, ülkemizde dinin kendi yörüngesinden nasıl çıkarıldığı ve müntesiplerinde inşa yerine tahribat oluşturduğunu göstermeyi hedefler. Zira iman inşa eder, ufuk açar; oysa inanç akideleri zamanla ya dogmatizm üretir ya da fanatizme saplanır. Bu da doğal olarak `varoluşsal kırılmalara` neden olur. Modern Türkiye`de din her daim serencamlı ve sancılı bir alana itilmiştir. Bu zorlu yokuş da, rasyonelleşmeyi ve inanca evrilmeyi daha iyi bir reçete olarak düşünmüştür. Oysa rasyonelleşen din –bu, dinin irra
Çağrı, bizi bize davet ediyor... Sürgünde olan ruhlara bir davetiye gönderiyor... Ziğra bunca uzaklaşma, bu kadar istikamet sapmasının sonuçlarını gösterirken adrese dair de önemli pencereler açıyor. Yunus'tan Mevlana'ya; İbn Arabi'den Süleyman Çelebi'ye, Gazali'den İbn Hazm'a varıncaya kadarmühim ruh şubelerinin dökümünü yapıyor Çağrı. Bu ruh şubelerşnde gezerken, akıldan gönüle, dünyadan ukbaya, ruhdan bedene pek çok boyutta istikametten sapmanın anlamı da görülmüş olacak...
Modern Türkiye`nin temelleri inşa edilirken, din ve dine dair kurum ve oluşumlar paranteze alınmıştı. Sorunlar da şimdilerde paketlenmiş halde kaldırılan bu parantezden sökün etti. Kültürü besleyen ana damar din, kuşkusuz kurutulamazdı. Bastırıldıkca, engellendikçe, merdiven altı dindarlığı oluştu. Ancak bu illegal oluşumların yavaş yavaş sekulerlesmeyi beslediği gerceği gözden kacırıldı. İntisap edenleri tatmin etmeyen, dine mesafeli olanları iyice uzaklastıran `sahte dindar kimlikler` coğaldı. Bu dönemeçt
Tükendi
Şiddet Çağında Sosyal Hizmetler ve Manevi Destek, önemli bir kavşağı işaret ediyor. İlkin, içinden geçmekte olduğumuz zamanların Şiddet Çağı olduğunu söylerken, bu hak ihlalinin ruh ve beden ayrımına dayandığını gösteriyor. Sonra bedeni öne çıkaran yapılanmaların, ister şehir, ister güzel beden, ister kapital küresel dünya olsun, ruhtan apardığını şimdilerde ise ruha neredeyse iade etmek zorunda kaldıklarını ima eder. İşte bu kavşakta manevi destek birimleri, varlık beyan ederken kavşaktan adeta tabela kal
Tükendi
Modern düşüncede Descartes başta olmak üzere Spinoza ve Leibniz gibi düşünürler rasyonel teolojinin sözcülüğünü yaparken akıl hakikatleri ile iman hakikatlerinin uygunluğu'nu iddia etmişlerdir. Dahası onlar vahyin ve mucizenin geçerliliğini aklın temin edebileceğini ileri sürmüşlerdir. Hatta dini hakikatlere aklın zaten ulaşabileceğini söylemek suretiyle Tanrı'nın bilinebileceğini veya kanıtlanabileceğini ve bunda sadece aklın gerçekleştirebilceğini ifade etmişlerdir.
Tükendi
Avrupa'ya 1960'larda başlayan göç dalgası şimdilerde bambaşka bir mahiyettedir. İlk başlarda bile ‘göçmen' yerine ‘yabancılar' ifadesi kullanılırken, 2000'li yıllara gelindiğinde daha çok "Hollandalı Müslüman" algısı dolaşıma girmiş durumdadır. Söz konusu grup içinde kendini seküler ve dine mesafeli olarak tanımlayanlar bile, Avrupalının gözünde, müslüman olarak görünmektedir. Zira kültür, dinin yerini çoktan kaplamış durumdadır. Avrupalı Müslüman ibaresi esasında yeni bir atmosferde Müslüman kimliğini gös
Tükendi
Modern düşünce, akla aklı referans kıldığından bu güne, yüce akıl sorgulanmaz bir şekilde otorite yapıldı. Descartes başta olmak üzere diğer rasyonalistler, aklı yanılmaz devlet baba kıldılar. Dolayısıyla siyaset felsefesinin de kısmen parkesini döşediler. Devlet yanılmaz akıl ve bu aklın işleme biçiminin diğer adı bürokrasi olacaktır. Orta Çağ`da Tanrı Modern dönemde devlet başkanı ve akıl olacaktır. Sonra, Kant bu akla fazlaca tapmayı bir dilem olarak ilan edecektir: Hiç bir otoriteye itaat etme yalnızca
1990'lı yıllarda küresel bir dünya anlatısının yıldızı parlarken, sınırların iptali, duvarların kaldırılması, vizelerin askıya alınması ve köprülerin çoğaltılması konuşuluyordu. Dolayısıyla farklı kültürdeki insanların bir arada yaşayabilmesinin önü açılırken, çokkültürlülük söylemi de neredeyse moda olmuştu. Ancak şimdilerde globalleşmenin veya küreselleşmenin iflası gündeme gelmeye başlayınca, yeniden kalın çizgiler ve bariyerler hatta kapanlar icat edilmeye başlandı... Bilhassa yeni göçmen akınları ve mü
Modern Batı düşüncesinin bir tür tekrara düşmesini, onun yeni ufuklar açamamasını dahası neredeyse bir tünel bakışına duçar oluşunu onmaz bir yara olarak okuyan Heidegger, içinde bulunduğumuz durumdan bizi ancak bir Tanrı kurtarabilir demişti . Sonuçta moderni-tenin bilançosunu, telafi veya rehabilite etmek mucizeye kalmıştı. V. Frankl'ın tespitiyle, bugün sıkıntı ve kayıtsızlık yayılmaktadır. Boşluk ve anlamsızlık duygusu da adeta kol gezmektedir.Varoluşsal vakum diye adlandırdığım şeye bugünün kitlesel ne
Evlilik bir tür karşılaşmaysa, evlilik hayatınızı ve seçtiğiniz eşlerinizi, gelin isterseniz Hint bilgeliğiyle düşünelim: İlk kural: Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler. İkinci kural: Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşad
Tükendi
Modern Türkiye'nin devrimle kurulmuş olması, şüphesiz kendinde ciddi sorunlarla, yeni bir sayfa açması anlamına geliyordu. Çünkü toplumsal yapının ve değişimin, yavaş yavaş, hatırlayarak, revize olarak ve yenilenerek oluşması gerekir. En sarsıntılı değişim devrimdir. Birdenbire değişim, ivedi olduğu için, istenen bir durum gibi görünse de sancısı uzun yıllar devam eder. İşte Türk toplumsal yapısının son dönemdeki çekişmeli durumunun gerisinde bu ve buna bağlı sorunlar vardır. Toplumsal yapının eğitim aygıtı
Tükendi
Bu çalışma, değer konusunu psikolojik ve felsefî perspektiften ele almayı hedeflemiştir. İlk bölümü değerler felsefesine ayıran kitap, ahlak felsefesinin mahiyetini ortaya koymayı amaçlamıştır. Ahlakın kaynağı sorusunu cevaplarken, evrensel ahlak görüşünü ve evrenselliğe karşı duran görüşleri ortaya koymuştur. Bölüm boyunca, Nietzschenin köle ahlakı sorgulamasından, Leibnizin doğal ahlak anlayışına ve İslam ahlakçılarından Kınalızade Ali Efendinin ahlak anlayışına varıncaya kadar, farklı bakış açılarına yer
Tükendi
Kent olgusunu moderniteden bağımsız okumak mümkün değildir. Zira sosyoloji de modernitenin insan ve insanlar veya toplum profiliyle meşguldür. Kent ise bu topluluk ve toplumların mekân tezahürlerinin adıdır. Dolayısıyla moderniteden kopuk bir toplum algısı geliştiremeyeceğimiz gibi, kent tasavvuru anlatısı da boşlukta kalacaktır. Kent sosyolojisi disiplin olarak, Batı'da 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıkmıştır. Sosyoloji disiplinleriyle aynı zemini paylaşmakla birlikte büyük ölçüde bu disiplinlerden ayrılan
Modern düşüncenin amaçlanması bir yana, sonuç itibariyle bir tür proje görünümü verdiği açıktır. Bu görünüm, politikadan dine, etikten estetiğe ve belki de daha önemlisi ideolojiye varıncaya kadar birbiriyle tutarlı, birbirinin hikayesini tamamlayıcı bir panoramaya tekabül etmektedir. Modernite projesinde, ilkin doğal din ve doğal etik anlayışı ekseninde, olgu ve değer, dahası varlık ve değer arasındaki organik bağın koparılması hedeflenmiştir. İkinci adımda ise bilginin dominantlığı ve varlığın geriye itil
Tükendi
Antropoloji disiplini insanı kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği içinde farklılık ve benzerlik vurgusuyla incelemeyi hedefler. Bütünsel bakış açısını mümkün olduğunca tatbik etmeye çalışır. Çünkü bu disiplin, bütün zamanlarda yaşamış olan veya yaşayan tüm insanlara ilişkindir; insana ve insanlığa dair boyutların hepsiyle bağ kurar. Prensipte, tüm toplulukların tüm kurumlarıyla ilgilenir. Antropoloji özellikle kültürel görecelilik, bağlamın derinlemesine incelenmesi ve kültürler-arası karşılaştırmal
Tükendi
Özgür olmanın yolu, Allahı ya da kültürün içindeki en yüce gücü sevmekten geçer. Bu sevgi, özgürleştirir; çünkü ölüm ve ölümsüzlük arasındaki mesafeye dayanak olur. Özgürleştirir; çünkü benliğe ve egoya çakılı kalmaktan azade eder. Özgürleştirir; çünkü yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmeyi gösterir. Bu hoş görü ve sevme, dahası hayranlık, insanlığa, doğaya ve yaşama duyulan tutku olur çıkar. Tutku ve coşku ise ruha boyut bahşeder. Bu, yükselmedir veya noksanlıkların veya ruhtaki gerilimlerin kapanmasıdır
Felsefesiz hayat, açmaya çalışmadan gözü kapalı yaşamaktır diyor Descartes. Buradaki gözünü açma ifadesini, sıradan yaşantının ve düşüncenin dışına çıkmak, hayatı sorgulamak ve anlamak; belki de kahkaha ve ağlamak olarak yorumlayabiliriz. Sınırları zorlamak, uykudan uyanmak ve gözleri açmak, dü-şünmenin ta kendisidir. Bu nedenle ayrıksı ve aykırı bakabilme; hatta gerekirse adeta yukarıdan vadiye göz gezdirmek ancak derinlerdeki inceliklere dokunabilmedir felsefe. Doğrusu yamuk bakabilme yetisini etkin kılma
Sosyoloji ve diğer insanbilimleri felsefeden bağımsızlaşsa da, gerçekte sosyoloji, tarihsel din üzerinden Hıristiyanlık anlatısıyla özcü felsefeyi sürdürmektedir. Antropoloji de büyü fikrini eksene aldığı için, Yunan düşüncesindeki belirleyici/determinist ve pozitivist bilim anlayışını kısmen din araştırması üzerinden devam ettirmektedir. Zira büyü, tıpkı bilimde olduğu gibi, önceden belirlenmiş bir durumun, nedensellikle işleyen verilerin, zorunlu olarak gerçekleşeceği düşüncesine dayanır. Böyle olunca sos
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1