Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 20 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Fatma Barbarosoğlu Eleştiri Üzerine Yedi Söyleşi kitabında edebiyat, kültür ve eleştiri tarihimizde kendine özgü bir dil, tarz ve üslup geliştiren isimlerle eleştirinin temel çerçevesini çiziyor. Tarık Buğra, Memet Fuat, Fethi Naci, Tahsin Yücel, Gürsel Aytaç, Ayşe Şasa ve Mustafa Kutlu eleştirinin tüm yönlerini ortaya koyarken eleştirimizin yakın/uzak tarihini de yeniden düşünme imkânı sunuyor. Türk edebiyatındaki, dolayısıyla kültür dünyamızdaki süreklilik ve kopuşları kapsamlı bir şekilde kavrama fı
Marx'ın ?'Kapitalizm , gölgesini satamadığı ağacı keser .''cümlesi ile Efendimizin ?'Hurma sizin halanızdır. ?' Hadis-i Şerif'ini aynı gün öğrendim. İlkini anlayacak kadar eleştirel bakışım gelişmemişti henüz.Efendimin cümlesinin anlamını içimde hazır buldum. Her ağacı o gün bugündür akrabam bildim. Ağaçların en çok gövdesine sarılmayı sevdim. Ağaçların gövdesine sarılmayı sevdim . Çünkü canımın canı Annem bulduğu her toprağa ağaç dikerdi. Annemin, hayatın acılarına karşılık bir teselli olarak ağaç
İnsan, gezegenin en fâni şahidi. Tanıklıkların izi, her bireyin zihninde farklı resimlerle kayıtlı. Soldukça güzelleşenler de var durdukça çürüyenler de. Günün izi düne düştüğünde; hatırlananlar da farklılaşır hafızanın mahzeninde, saklananlar da... Unutmak istenenlerle muhafaza edilmek istenenler birbirine karışarak akar bilincin ırmağında. Fatma Barbarosoğlu 2020'nin hatıra ve hafıza kaydını, hayatın en saf, en dokunaklı anlarını öykülere yükleyerek tutuyor. Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim, zamanın
"Gidişleri özleyen bir Gülsun yaşıyor hâlâ içimde. Gurbet iklimlerinde üşümüş Gülsun'a inat yaşayan. Bu şehirden kimin için gidilirdi? Kime gidilirdi? Kime kaçılırdı? Lüks otellerin çay salonlarında, uzak diyarların iklimini kadehlerine karıştırıp yudumlayanlara dalıp gitmiş bir Gülsun. Kazanılan bir burs. Uzak diyarların iklimini koklatan... O kokunun karşısına annenin gözyaşları çıkar. Babanın dudağı hayır demek için bile aralanmaz. Kız başına, tek başına gâvur memleketlerine gitmek..." Fatma Barbarosoğl
Çelebi kim bilir hangi duygularla, "Gün akşamlıdır devletlüm; dün doğduk, yarın öleceğiz," der. Günün akşamlı olduğunu bilmek, sükût ve sükûn içindeki bir akışın temposunu ayarlar. Gün akşamlıdır ve her gecenin bir sabahı vardır. Günün ayarı, güneşin elinden alınıp mesai saatlerinin hizmetine verildiğindendir belki, şimdi bütün günler akşamsızdır. Fatma Barbarosoğlu bu kitabında, bitimsiz bir biçimde şimdiki zamanı yaşayanların serüvenlerini anlatıyor.
"İnsan kaderine doğru mu gider yoksa kaderi mi her hâlükârda insanı gelip bulur? Kader kendisine gittiğimiz midir, kendisinden kaçtığımız mı? Gidişlerin ve gelişlerin yolu sandığımız kadar net değil. Bazen gidiş zannettiğimiz şey, kaçmaya çalıştığımız yere hızlı bir dönüş olabiliyor." "Hakikat İncinmesin" dört kadının iç içe geçen hayatlarını; ölüm, mahremiyet, masumiyet, hatıralar, yaşlılık ve gençlik üzerinden başlatılan bir sorgulamaya dönüştürüyor. Fatma Barbarosoğlu bu romanında okuyucusunu yakın tarih
1970'lerden günümüze hatıralardan yansıyan latif bir iklim... Kişinin kendisiyle yüzleştiği aynaya düşen yaralı izler... Yaraların üzerinden berrak bir dere gibi akan cümleler... Herkesin kendinden, yakınlarından izler bulacağı, bulduklarını şarkılara yaslayacağı, olmak ile ölmek arasındaki gerilimi ince bir sızı olarak hissettiren hayat sahneleri... Bireyin araftaki yalnızlığına eşlik eden ekran tekinsizliği... Genç kızların kariyer imtihanları... Üçüncü kişiler tarafından denetlenip derecelendirilen evl
Sosyolog Dr. Fatma Barbarosoğlu, İmaj ve Takvada İslamcıların alternatif kamu arayışlarını; bu arayış esnasında kamusal alanı takvaya uygun olarak dönüştürme girişimlerinden vazgeçişlerini; hakim kamuya eklemlenme ve imaja sığınma süreçlerini yakın plan fotoğraflar eşliğinde tahlil ediyor. Tahliller, ateşin içinden umut çıkarmaya uğraşan bir kalbin, mesuliyet taşıyan bir bakışın ürünü olmaları sebebiyle dikkat çekici ve tarihi bir öneme sahip. Bu önem Barbarasoğlu'nun bir kadın olarak "kadın bakış açısı" iç
'Bura''da kimse yok mu ! Öteki, beriki, biz, siz, onlar, hepimiz ‘'ora'' dayız. Mutluluğunu öfkesini başkalarına onaylatmaya kalkan herkes, ‘'bura'' yı terk edip, bir başkası olarak ‘'ora''ya, sanal aleme iltica ediyor. İnsanoğlu, 19.yüzyılın teknolojisine uzuvlarını kaptırdı.21.yüzyılın teknolojisine ise duygularını ve benliğini kaptırıyor. Dünya başkalaşıyor, değişiyor.Gündelik hayatın dijital kültüre yaslanan değişimini, öyküler üzerinden idrak etmek isteyenler için: Her günü bir ölçek Mutluluk Onay
Son peygamber, Yaratıcıdan gelen son kitabı kullara ulaştırdıktan sonra, hangi zamanda yaşarsa yaşasın faniler kendi zamanlarını ahir bildiler. Ahir zamana kaldık diye dertlenen şairin yaşadığı devrin üzerinden yüzyıllar gelip geçti. Kendini bilen her fani zamanını ahir bildi. Hüznüne tebessüm, tebessüme hüzün ekti. Ahir Zaman Gülüşleri, Hikaye merhemdir, usul usul geçer yaraların üstünden diyen sosyolog-hikayeci Fatma Karabıyık Barbarosoğlunun dördüncü hikaye kitabı Çağdaş hikayenin önde gelen isimlerinden
Anlam dünyasının farklı uçlarında yer alan iki kavram; şov ve mahrem. Postmodern dönemde, "mahrem" olanın sınırları "şov" tarafından aşındırılıyor ve şov, mahremi esir alıyor. Kitle kültürünün içine sıkışmış insan, varolmanın yolunu "fark edilmekte" buldukça görüntülere sığınıyor Kimlikler imajlar üzerinden inşa edilirken dinî/ahlakî normların yerinin modanın lokomotifliğinde tüketim kriterleri alıyor. Artık sokaklar sahne, insanlar oyuncu. Oyunu yazanlarsa "kamusal alanın mübarekleri" yani modacılar. Kutsa
Günümüzde başörtüsünü dindar kadın kimliğinin vazgeçilmez özelliği olarak savunamıyoruz. Hatta öyle bir duruma gelindi ki başörtüsünü , dindar bir kadının kıyafetinin parçası olarak bile algılayamıyoruz. Oysa yirmi yıl önce bu konuda en ufak bir şüphemiz yoktu. Bugün yanımızdan geçip giden , vücudunun bütün hatları meydanda , kaşı gözü renk renk boyanmış , eteği kalktıkça ayağındaki hal hal ile dikkat çeken , tırnakları boyalı başörtülü kız/kadını nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Neden başını örtüyor ? Aile
Sulara anlatılacak rüyalardandı. Akan sular yoktu oysa. Su yerine kâğıt yetişti imdada. Okuyanlar önce ne duyduysalar, İşte budur, ben de bu rüyanın tam şurasın dayım' dediler. Böyle evler görmüşler, böyle bahçelerde yitirdikleri olmuştu. Ama kapıların bu kadar kendine açık ve bu kadar kendine kapalı olduğunu henüz bilmiyorlardı.
Sözüm Söz, Fatma Barbarosoğlu ile yapılan söyleşilerden oluşan bir kitap. Doksanlı yıllardan günümüze yirmi yıllık bir zaman aralığına yayılan söyleşiler, hem yapıldığı dönem/ler açısından, hem de yazarın modernleşmenin belli başlı görünümleri ve süreçleri hakkındaki düşünsel sürekliliğini ortaya koyması bakımından önem taşıyor. Söyleşilerde üç ana eksen öne çıkıyor: sosyolojik analizler; hikâye, deneme, roman yayınladıktan sonra kitap vesilesiyle yapılmış söyleşiler; gazete ve dergilere soruşturma kapsamı
Ortak bir zamanın içindeyiz seninle. Aynı gündoğumunun, aynı günbatımının telaşıyla pır pır yüreklerimiz. Aynı saatlerde içimiz eziliyor yavaş yavaş. Aynı saatlerde "Rabbim iyilikle terbiye eder bizi" diye dua ediyoruz. Sen ve ben. Sen ve ben bile fazla... Benliğimiz eriyip gidiyor. Susan ağız oluyoruz. Duymayan kulak. İdrakimiz sadece vaktin kutsallığına gark oluyor. Vaktimiz kutsal. Bütün pişmanlıklardan azade olsun istiyoruz düşüncemiz. Her şey ardımızda kalacak. Ardımızda kalacakların yükünden kurtulsak
Günlerdir; o iki beyaz gömleklinin hikâyesine tanık olan kaç kişiydik, bunu düşündüm. Tanıkların her birinin hikâyesini düşündüm. İçimizden biri bu ölümü çağırmış olabilir mi diye düşündüm. Zühal'e anlatabilseydim, ölüm üzerine düşünmemin, okumamın sebebi Nermin'i çok özlemek ile alakalı değil. İçimdeki boşluk ile alakalı. Ve bu boşluk bir kadından arta kalan boşluk değil. Belki bir kadının doldurması gerekirken doldurmadığı boşluk. Kim kendi hikâyesini tam olarak bilebiliyor ki! Her anlatışımızda değişen
Medyasenfoni, komplonun ve şiddetin kirine bulaşan medyanın endam aynası. Bu aynada hainler kahraman, kahramanlar hain. Esas kurbansa seyirciler. Roman gerçek ile rüyanın iç içe geçtiği bir vadide akıyor. Yazar bu iç içe geçmişliği bazen gündelik dilin yalınlığında, bazen ironic bir dil üzerinden, bazen de bilincin derinliklerinden anlatıyor. Kelimelerden ortaya çıkan, son on yılın kurgusal haberleri ve prizmadan yansıyan Türkiye fotoğrafı. Yaşarken pek farkına varmadığımız şeyleri, bir uyarı, bir yaln
İstanbul! Ne içinde ne dışında olduğumuz, Siluetine kayıtlı kaldığımız, "Şehr-i Yarimiz" İçindeyken nefes aldırmayan. Dışındayken hasretinden kavuran şehir. İklimi uzaktan meltem, yakından kasırga. Gören göz görmez olur onun savurduğu rüzgarda. Duyan kulak duymaz olur. Sonra... Araya mesafeler girince, Ve mesafeler zamandan yana, mekandan yana koyunca engelini, Hafızada kayıtlı kalan İstanbul çıkar gelir kelimelerin içinden. Bu kitap bir sokak hafızası. Yaşadığımız İstanbul'dan. Yaşarken fark etm
FATMA BARBAROSOĞLUnun beklenen öykü kitabı... Yakın geçmiş ne kadar yakından geçmiş. Neleri yakarak geçmiş. Dünden biz mesul değildik lakin yarınlardan biz mesulüz diyen Barbarosoğlu kalemini yaralarda ve merhemlerde dolaştırıyor.
FATMA BARBAROSOĞLUnun kaleminden muhteşem bir roman... Erkeklerin hikâyesi neden yok? Hikâye biriktiren, hikâyeleriyle birbirine tutunan, hikâyeleriyle yarışan, hikâyeleriyle konuşan kadınlara inat, neden bunca sessiz erkekler dünyası! Gürültüden yana zengin, sözden yana fakir! Kadınlar erkeklerin "burada" olmamasından şikâyet eder daima. "Burada" olmayan erkekler nerededir? Eğlenen, oylanan, yarışan, ama konuşamayan sessiz erkekler korosu. Sessiz erkekler korosundan bir karakter: Şahin! Adı Şahin, gönlü t
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 20 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1