Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 13 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Tasavvufun tarikatlar şeklinde örgütlenmeye başladığı 12. yüzyıldan itibaren Nakşbendiyye, Kübreviyye ve Mevleviyye olmak üzere büyük tarikatları etkileyen Melâmet düşüncesi, özellikle 14. yüzyılda Hacı Bayram Velî tarafında kurulan Bayrâmiyye tarîkatı içinde yeniden ortaya çıkmış ve bir müddet sonra İstanbul’un gündelik hayatında yerini alarak Osmanlı dönemi tasavvufunu derinden etkileyen en önemli ekollerden biri hâline gelmiştir. Kısa zamanda önemli bir taraftar kitlesi kazanan Bayrâmî Melâmîleri
Tükendi
Bir vesile ile elinize geçmiş olan bu kitap aslında Peygamber Efendimizden sonra İslâmi, İlâhi ve İrfâni hakikatleri günümüze kadar taşıyan ehli hâl ârif ve göklerdeki yol gösteren yıldızlar misali, Kevser nehrinin yatağı, taşıyıcıları olan güzide irfân ehli gizli kahraman, tevazu sahibi gönül yiğitlerinin "Silsile-i Uşşâkıyye"deki ibretlerle dolu sahih hayat hikâyelerinden bahsetmektedir. Bu tür silsileler diğer yollarda da vardır. Ancak bizim sırat-ı müstakim kaynaklarımız bu "silsile"de geçen muhterem a
İslam tarihi incelendiğinde tasavvufun ilim ve hâl olarak sistematik bir disiplin şeklinde ortaya çıktığı günden beri sûfîlerin, Kuran ve Sünnet üzere inşa ettikleri yollarını ifsat edenlere karşı insanları sürekli uyardıkları ve sûfî olmadıkları hâlde sûfî gibi görünen sahtekârlardan yakındıkları görülmektedir. Bu tarz kötü niyetli insanlardan kurtulmanın yolu tasavvufun hakikatini doğru anlamaktan geçmektedir. Tasavvufun amacı Hakk’ın boyasıyla boyanmak anlamında ilahi ahlâkla ahlâklanmaktır. Eser, temel
İnsanın fıtratında var olan ve ona doğuştan ilham edilen yaratıcısını arama, bilme, tanıma ve ibadet etme duygusu evrenseldir. Bu sebeple insanın olduğu her yerde din, dinin olduğu yerde de ruhî-mistik bir yapıdan bahsedilebilir. Mistisizm dinler arasında akıp giden büyük bir ruh nehri olarak görülse de, inançlardaki mistik unsurların birbirleriyle ortak yönleri olduğu gibi, onları farklı kılan yönleri de bulunmaktadır. İslam dünyasında ortaya çıkan mistik, deruni, ahlâkî hayata; ruhanî fikir ve hareketlere
Tükendi
Osmanlı devleti sınırları içine barındırdığı farlı din, dil, ırk, mezhep ve inançlarla dinî-sosyo-kültürel bir mozaiği yansıtmaktadır. Bu mozaik içindeki bazı cereyanlar kısa ömürlü olurken, bazıları yaşadığı toplumu derinden etkileyerek varlığını yüzyıllar boyu sürdürmeyi başarabilmiştir. Tasavvufun tarikatlar şeklinde örgütlenmeye başladığı XII. yüzyıldan itibaren Nakşibendiyye, Kübreviyye ve Mevleviyye olmak üzere büyük tarikatları etkileyen Melâmet düşüncesi, özellikle XV. yyda Hacı Bayram-ı Velî tarafı
Tükendi
Tasavvuf tarihine baktığımızda bazı sûfîlerin kendi dönemlerinde değerlerinin bilinmeyip vefatlarından sonra kıymetlerinin anlaşıldığını; bazılarının hayatta iken değerlerinin anlaşıldığını ancak öldükten sonra unutulduklarını görürüz. Bununla birlikte bir kısmının ise hem hayatlarında iken, hem de vefatlarından sonra kıymetlerinin bilindikleri ve unutulmadıkları bir gerçektir. Seyyid Mehmed Emin Kerkûkî sözleri, görüşleri, yetiştirdikleri ve kurduğu tekke ile kendi dönemine damgasını vuran, sonraki asırlar
Tükendi
Anadolu'da siyasi ve sosyal ortam güçlü bir yapı kazandıktan sonra özellikle Horasan, Maveraünnehr, Harizm, Azerbeycan ve Irak bölgesinden göç dalgalarıyla muhtelif cereyanlar bu topraklara gelmeye başladı. Böylece söz konusu akımların temsilcileri olan şeyhler ve dervişler, tarikatlarını yayabilecekleri müsait imkanlarla dolu bir çevre bulmuş oluyorlardı. İslam'la yeni tanışmış olan Anadolu coğrafyasında yayılmaya başlayan tarikatlar, aynı zamanda temsil ettikleri kültür ve inancı da beraberlerinde getirmi
Tükendi
Anadolu'da siyasi ve sosyal ortam güçlü bir yapı kazandıktan sonra özellikle Horasan, Maveraünnehr, Harizm, Azerbeycan ve Irak bölgesinden göç dalgalarıyla muhtelif cereyanlar bu topraklara gelmeye başladı. Böylece söz konusu akımların temsilcileri olan şeyhler ve dervişler, tarikatlarını yayabilecekleri müsait imkanlarla dolu bir çevre bulmuş oluyorlardı. İslam´la yeni tanışmış olan Anadolu coğrafyasında yayılmaya başlayan tarikatlar, aynı zamanda temsil ettikleri kültür ve inancı da beraberlerinde getirmi
Tükendi
Bu kitapta, Müslüman bir ârif olarak Mevlânâ'nın dinî düşüncesinin, tasavvufî anlayışının ve ibadet hayatının boyutları örnekleriyle anlatılmış, onun nazarında tasavvufî terbiyenin nasıl bir süreç içinde gerçekleştirilebileceği gösterilmeye çalışılmıştır. Yine Mevlânâ'nın çağırısının günümüz insanına ne söyleyebileceği üzerinde durulmuş ve ayrıca Mesnevî'nin özeti mahiyetinde olan ilk on sekiz beytin şerhi yapılmıştır.
Tükendi
Nakşbendîliğin Anadoluya gelişi tarihi itibarıyla Kübreviyye Sühreverdiyye ve Mevleviyye gibi bazı tarikatlardan sonra olsa da varlığını günümüze kadar sürdürebilmesi ve temsilcileri vasıtasıyla bugün Avrupa başta olmak üzere birçok kıtada İslamlaşma sürecine önemli katkısı olması açısından dikkat çekicidir. Haddizatında gerek Ankara savaşı sırasında Timur orduları içinde yer alan gerekse İstanbul'un fethine katılan Nakşbendî dervişlerin Anadolu'ya geldikleri ve az da olsa bu tarikatı tanıttıkları kaynaklar
XI. yüzyılın önde gelen sûfîlerinden Hâce Abdullah el-Ensârî el-Herevî (ö.481/1089), özellikle müteşâbih âyet ve hadislerin tevil edilmesine karşı çıkmasından dolayı Mücessime ve Müşebbiheden olmakla suçlanmış ve Selçuklular döneminde Herattan birkaç defa sürgüne gönderilmiştir. Zaman zaman idareciler tarafından takdir edilmiş olsa da, hayatının büyük bir bölümünü baskı ve sıkıntılarla geçirmesine rağmen gerek kendi döneminde, gerekse vefatından sonra eserleri ve görüşleriyle etkili olmuştur. Özellikle mürî
Tükendi
Hâl ilmi olması itibariyle tasavvufun anlaşılması için yaşanması ve tadılmasının yanı sıra, söz ve yazıyla anlatılan bir tarafı da vardır. İlk dönemlerden itibaren sûfîler yaşadıkları hâlleri anlatmak için risâle ve kitaplar kaleme almış ve yazdıkları eserlerde ortak bir dil oluşturmaya çalışmışlardır. Onların bu çabaları diğer ilim dallarında olduğu gibi tasavvufta da kendine özgü ıstılah, terim ve deyimlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Sûfî müellifler arasında haklı bir şöhrete sahip olan Kuşeyrî, Risâl
Selçuklular devrinde başlayan Anadolunun İslâmlaşma sürecinde tasavvuf kültürü ve tarîkatların önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Mâverâünnehr, Hârizm, Horasan ve diğer bölgelerden gelen şeyh ve dervişler vasıtasıyla bu kültür, başta Yeseviyye olmak üzere Kazerûniyye, Kübreviyye, Sühreverdiyye, Mevleviyye, Rifâiyye, Bektâşiyye, Halvetiyye ve Nakşibendiyye tarafından asırlar boyu temsil edilmiştir. Kitabın konusunu teşkil eden Abdüllatîf Kudsînin mensup olduğu Zeyniyye tarikatı ise Sühreverdiyyenin kolu o
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 13 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1