Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 16 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Sevgili Okur, POZİTİF DÜŞÜNMEK; "Dünyayı tozpembe görmek" ya da; Polyannacılık oynamak" değildir Yaşamın; her türlü zıtlıklardan ve zorluklardan oluştuğu gerçeğini akıllı, Mantıklı, Adil, Ve doğru bir şekilde kabullenebilmenin bilinmesi, Kişinin, bu durumda kendisini hazırlamayı başarması, ‘POZİTİF DÜŞÜNMENİN' tam da karşılığıdır. Yani; sıkıntıda sabretme, Hedefe ulaşmada çabalama, Çabalamayı sürdürme, Ve kendisi için koyduğu hedefe tereddütsüz inanmasıdır. Elinizdeki bu kitap; kendine inanan bir delikanlın
Tükendi
Sevgili Okur, Biliniz ki elinizdeki bu kitap, kurguların yer aldığı bir kitap değildir. Tamamen gerçek bir yaşam öyküsüdür. Küçücük bir çocuğun mücadelesi... Başarı öyküsü... Bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasına bakış ve o dünyada gösterdiği müthiş azim... Bu kitap; o çocuğun yaşama tutunuşunu, aynı zamanda, ‘yaşam mücadelenizden' neden vazgeçmemenizi anlatarak size ayna tutmaktadır. Ben bu yaşam mücadelesini yazarken hiçbir zaman süslü ve abartılı ağdalı sözlerle kafanızı karıştırmak istemedim.
Unuttuk Arkadaş, Onu Unuttuk!
"Torunumun; ‘Büyükbaba!' deyişi yok mu, nasıl da coşkuluydu... " Çocuk deriz ya hani! Aslında, küçük şeylerle kandırılasıdır ya çocuklar, hiç de öyle değil aslında. Mira, en çok da sevginin dilinden anlıyordu ki büyükbabasıyla bir araya geldiklerinde hep o dili kullanılıyordu. ‘Sevginin dili' yani.. Büyükbabalarımız... Her biri bizim çınar ağaçlarımız! Onlarda, hayatın acı-tatlı yanlarını çok rahatlıklagörebiliyor insan. Ne zaman torunu Mira ile bir araya gelse,neleri anlattırmaz ki ona!.. Gençliğindek
Tükendi
O, bir çukurun içine konuşlanmış; sonbaharın bile kış gibi yaşandığı, ilkbahar ve yazı sadece dört ay kadar olan Bir kasabanın küçük, inatçı ve kabına sığmayan bir çocuğu idi. Kendisi, kasabanın tam ortasından akan ırmak gibi mutlaka denize ulaşmak istiyordu. O sonsuzluğu; olanakların sonsuzluğu olarak hayal ediyordu küçücük beyninde. Ona göre olanakların sonsuz olduğu yer ise İstanbul'dan başka bir yer değildi. İstanbul ; herkesi kucaklayan, tartan, şımartan, haddini bildiren, erişemeyenlere sonsuzluk kad
Aklımız ermeye başladığında, önce küçük hayaller kurarız. Yaşadığımız mahallemiz kadar, köyümüz, şehrimiz kadar. Biz büyüdükçe hayallerimiz büyür. Önce memleket kadar olur, sonra dünya kadar! Ardından uzanıverir boşluğun sonsuzluğuna! Biz büyüdükçe hayallerimiz de büyür, Sonsuzlaşır... Kimileri ‘Uçuk-kaçık' der umursamaz, kimileri üzerinde bile durmaz. Kimileri ‘Bırakma peşini' der "Yüreğin inanmışsa... Aklın alıyorsa... Hele de takatin varsa, yürü hayallerinin peşi sıra! O nereye kadar giderse g
Tükendi
Eğer, Yunus; o aşkı yüreğinde yaşamamış, yaşadıklarını böylesine yürekten yazmamış olsaydı, yaklaşık 800 yıl öncesinde yaşamış olmasına rağmen, günümüze kadar gelip, günümüz insanının yüreğinde bu kadar derinden yer edip, orada misafir olabilir miydi? O aşkı yüreğinde yaşamamış olsaydı; şiirlerinde bu kadar hassas, bu kadar ince ve içten olmamış olsaydı, onun dizelere dökülen yüreğinin sözcük damlaları, bedeninde ve beyninde olgunlaşmamış olsaydı, o damlalar bugün bir divan olabilir miydi? Ve Yunus; 800
Tükendi
Diyelim ki ben, şu veya bu şekilde öldüm ve seni yalnız bıraktım. Ne yapacaksın?! Hayata küsüp yaşayan bir ölüye mi dönüşeceksin?! Hemen söyleyeyim, ben senin böyle olmanı asla istemiyorum... ‘Yasımı tutma' demiyorum. Tabi ki yasımı tutacaksın; ama hayata devam etmek zorundasın... Hem insanlara yaşama umudu verdiğimi hem de akıllara olmadık şeyler getirdiğimi söylüyorsun... Lütfen bana böyle şeyler yazma! Hele hele yazacağın yazıların içine sensizliği hiç koyma sakın! Dayanamıyorum! Sensizliğin yazılmasına
Peşine düş aşkının. Ne yalnız olduğunu düşün, Ne çaresizliğin aklına gelsin, Biz erkekler olarak ister kabul edelim ister etmeyelim, çoğunluğumuz aldatırız. Üstelik: ?Bir çiçekle yaz gelmez" deyip, kendimizi haklı çıkarmaya çalışırız. Ne var ki üç kadının bir erkeğin aldatması çok nadirdir. Kadın, kendisini seven; kendisine sahip çıkan ve sadık olan erkeğine her zaman sağdıktır. Eğer bir kadın aldatıyorsa, hele üç ayrı kadın, aynı erkeği aldatıyorsa o zaman ne olur varın siz tahmin edin! Bu roman; Üç
Eğer, Yunus; o aşkı yüreğinde yaşamamış, yaşadıklarını böylesine yürekten yazmamış olsaydı, yaklaşık 800 yıl öncesinde yaşamış olmasına rağmen, günümüze kadar gelip, günümüz insanının yüreğinde bu kadar derinden yer edip, orada misafir olabilir miydi? O aşkı yüreğinde yaşamamış olsaydı; şiirlerinde bu kadar hassas, bu kadar ince ve içten olmamış olsaydı, onun dizelere dökülen yüreğinin sözcük damlaları, bedeninde ve beyninde olgunlaşmamış olsaydı, o damlalar bugün bir divan olabilir miydi? Ve Yunus; 800
Tükendi
O,bir çukurun içine konuşlanmış; sonbaharın bile kış gibi yaşandığı,ilkbahar ve yazı sadece dört ay kadar olan bir kasabanın küçük,inatçı ve kabına sığmayan bir çocuğu idi. Kendisi,kasabanın tam ortasından akan ırmak gibi mutlaka denize ulaşmak istiyordu. Çünkü onun için deniz;filmlerde seyrettiği sonsuzluk demekti. Onun için sonsuzluk;-çalışırsa,sabredilirse mutlaka ulaşılabilen bir şeydi. O sonsuzluğu;olanakların sonsuzluğu olarak hayal ediyordu küçücük beyninde. Ona göre olanakların sonsuz olduğu yer ise
Tükendi
AŞK Sadece üç harf... Görkemli ve şatafatlı değil; anlaşılır ve sade. Görünüşünde albenisi yok; oysa dünya kadar albenisi saklı içerisinde... İşte o nedenle olsa gerek, Aşk ile yapılan her iş, yüreğin derinliklerine kadar işlerken, insanın kimyasını bile değiştirebiliyor KÖPRÜ İki yakayı, iki yazıyı, iki yüreği birleştirir. Hele de; temeli aşk ile atılmış, iki yaka arası aşk ile örülmüşse... Her harfinde, her satırında, her paragrafında ve her sayfasında aşkın bir başka halini yaşar insan. Köprüler; aşk i
Bir yaşam... Acı, tatlı, sevgiyle veya sevgisiz yaşamaya çalıştığımız bir yaşam. Hani bazen, her şeyin "mahvolduğunu" düşünür, kendi kendimizi yer bitiririz ya... Hani, kendimizi büyük bir çıkmazın içinde bulur ve mahvolduğumuzu sandığımız anda nasıl olduğunu bile anlamadan etrafımızı saran o kâbus çemberinden nasıl kurtulduğumuzu bir türlü anlayamaz, o zaman, "Bize Tanrı yardım etti" der, "Tanrı'ya şükrederiz" değil mi? Ya da, her şeyi elde ettiğimizi düşündüğümüz bir anda, "o her şeyin" bizlere yıldızlar
Tükendi
EFENDİM, Başarısızlıklarımızın nedeninin (belki de en önemlisi) insanın; kendini ya olduğundan daha yetersiz, ya da daha üstün görmesinden kaynaklanabileceğini hiç düşündünüz mü? Evet, şöyle etrafımıza bir bakalım! Hangi birimizin yaşamında hatalar, kayıplar, başarısızlıklar, pişmanlıklar daha doğrusu keşkeler yok ki? En başarılı insanın bile yaşam gözeneklerinde, onlarca başarısızlık örnekleri bulabileceğinizi söyleyebilirim. Eğer; başarılı bir ressam, popüler bir yazar, mükemmel bir tiyatro oyuncusu
Tükendi
Yunus Arıkan; Umut Tükenmedikçe de: Bir yandan; güzel mi güzel bir İstanbul manzarası önünde ruhsal gezilere davet ettiği okurlarının düş dünyalarını zenginleştirmek isterken, bir yandan da: Dürüst, çalışkan, yürekleri sevgi dolu insanların birbirlerine sıkıca sardıkları arkadaşlık, akrabalık, komşuluk bağları sayesinde başarıya ve güzelliklere yürüyüşlerinin hikâyesini anlatıyor. Arıkan: yaşanılan tesadüflerin insanı -hiç de akılda olmayan yönlere doğru- savurup götürdüğüne dikkatleri çekerken, romanının
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 16 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1