Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 10 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Batı metafiziğinin tarihinde, Platon’dan Nietzsche’ye dek varlık meselesi farklı suretler altında ve tarzlarda kendini hep tartışmaya sunageldi. Bu tartışma, “post-metafizik” adı verilen bu çağda da, bir şekilde devam edeceğe benziyor. Biz bu risalede bazı aceleci ve toptancı post-metafizik mülahazalar arasında kaynıyor görünen varlığa müteallik bazı esaslı meseleleri “kendi” zaviyemizden yeni baştan veya yeni bir ışık altında tartışmaya açmayı deniyoruz. Ne – Varlık ve Ahlâk, kısmen veya bir ölçüde, Hei
Bu yazıları kat edip onlara sinen temel saik hakikat kaygısı bir bakıma. Burada hakikatten ve onunla ilişkiden kasıt soyut, zihinsel ve temaşa-esaslı bir durum değil zorunlu olarak. Bilakis hakikat ve/veya hakikatsizlik dediğimiz gündelik hayatımıza, bu hayatın ayrıntılarına dâhil olan, karışan bir şey. Başka bir ifadeyle, hakikat (ve onun eksikli kipi olan hakikatsizlik) yüzergezer bir şekilde tepemizde dolanmıyor, ama bizi tam da gündelik yaşantılarımızın örüntülerinde belirliyor ve sonuçta kendini varolu
Neden bir şey var da, yok değil? Batı metafiziği bu soruyu her sorunun kendisine döndüğü soruların sorusu olarak addetmiştir, öyle ki felsefe tarihi boyunca tüm bir metafizik düşünüm neredeyse obsesif bir şekilde bu soru etrafında dönüp durmuştur. Peki ama Varlığın berisi, ötesi, üstü veya dışı düşünülemez mi hiç? Özne olarak olmaklığımız Varlık'la mı kayıtlı ve sınırlı? Öznenin "varolan" oluşu onun özneliğini tüketir mi bütünüyle? Yoksa beri'den gelip, bura'dan geçerek öte'ye gidişiyle özne haddizatında Va
Felsefenin bir tarifi de "en güzel kelimelere dair bir araştırma" olmalı diye düşünüyorum. Bu kelimeleri bulduğumuzda, bulup kendimizi onlar içre olmaya bıraktığımızda bakışımız güzelleşecektir hiç şüpheniz olmasın. İşte o zaman dünyanın bir bakışta değişivermesinin pekâlâ mümkün olduğunu fark edeceğiz hayretle. Ama o zamanı beklemeye gerek yok. Yeter ki biz şunu iyi anlayalım: Dünyaya bakışımız değiştiğinde dünyanın kendisi değişmese bile onunla ilişkimiz değişecektir. Deneme tarzının benimsendiği bu kita
Levinas'a göre etik yoluyladır ki özne, kendini ‘kendine çakılı' olarak bulduğu varlığın kesif anlamsızlığından ve boğucu atmosferinden kurtulur. Etik, başkası ile –nam-ı diğer öteki ile– dolaysız ve asimetrik çıkar-gözetmez ilişkidir tam olarak. Etik terimlerde ifadesini bulan ötekiyle karşılaşma, varlığı aşmanın, dolayısıyla aşkınlığın bir, hatta biricik imkanıdır. Etikte ve etik yoluyla varlığın içkin ve çıkar-esaslı düzeni çatlar ki insan haddizatında varlıktaki bu çatlaktır. Levinasçı metafiziğin yani
Mevcut Durum'dan memnuniyete gark olmadıysak, ondan çıkmanın yollarını arıyor olmalıyız. Çıkış için kalkış noktası başka yerde değil, kendimizdedir: Mevcut Durum'da bize dayatılan yüzeysel dünya görüşü ile tekdüze hayat tarzını kendimizden ve/veya dünya ile ilişkimizden hareketle sorgulamalıyız. Mesela içsel/düşünsel bir yolculuğu göze almalıyız bu uğurda. Ama biliyoruz ki düşünce daha ziyade hayat olayları münasebetiyle harekete geçer. İş başa düşmelidir ki baş düşünebilsin! Bu bakımdan hayatımızdaki kırı
Özkan Gözel'in bu eserindeki metinlere sinen temel saik, hakikat kaygısı bir bakıma. Burada hakikatten ve onunla ilişkiden kasıt soyut, zihinsel ve temaşa esaslı bir durum değil. Bilakis hakikat ve/veya hakikatsizlik dediğimiz gündelik hayatımıza, bu hayatın detaylarına dâhil olan, karışan bir şey. Bu kitap, varlık, zaman, etik, kendilik, ötekilik, ölüm, ideoloji, teknoloji, sanat, dil, iletişim gibi hakikatle/hakikatsizlikle esastan bağlantılı bazı hayatî meseleleri bir yandan somutlukları ve/veya gündelik
Tükendi
Sabır-sızlan-mamız ya da sabrımızın sızlanması, başa, en başa geç-kalmışlığımızdan, ama aynı zamanda da oraya -ne-den sonra- rücû telaşımızdan oluyor sanı-yorum Olan aslında çoktan olmuş olsa da bizim onun tekrarına tanıklığımız, tekrar edeni ikrarımız hep sonradan. Ama neden sonra olsa da , bu tanıklık hep taze, hep ilk defa. Çoktan olmuş olan yeniden oluyor, ol! Emri her ân yineleniyor; varlık sürekli yineleniyor çünkü. Varlık onu çepeçevre saran karında her dem, dem-be-dem devine-dura ol!a ge
Etiği felsefenin bir branşı olmaktan çıkartıp ilk felsefe katına yükselten Emmanuel Levinas çağdaş Fransız felsefesinin en önde gelen simalarından biridir. ‘Etiğin filozofu' olarak anıldığı gibi, ‘başkasının filozofu' olarak da anılan Levinas, Başka'ya ya da başkalığa saygıyı merkeze alan felsefi bir yaklaşımdan hareketle, ‘Aynı'nın hükümranlığı' olarak gördüğü tüm bir Batı felsefesi geleneğini eleştirir. Başkası ya da öteki, ‘benim ona dair fikrimi aşan' kimsedir tam olarak. Bilgiden ve kavrayıştan kaçar
Tükendi
Levinasın felsefesi, varlığın boğucu, kişisizleştirici ve anlamsız işleyişinde mahpus kalan öznenin varlıktan başka olana iştiyakını, varlığı aşma ve onun ötesine geçme özlemini ifade eder. Anlamı varlığın dışında ve varlığa rağmen arayan bir aşkınlık felsefesidir bu. Şu halde Levinasta aşkınlık ve anlam (ve aşkınlığın anlamı) asıl olarak varlığın aşılmasında ortaya çıkar. Böylesi bir aşma, somut olarak, etikte ve etik yoluyla vuku bulabilir ancak. Etik, başkası ile nam-ı diğer öteki ile dolaysız ve asime
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 10 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1