İnsan doğasının inkarı ve onun tek bir etkinliğe indirgenmesi ile insanın içine düştüğü yabancılaşma, psikolojik bir hasar olarak insanı yok etmeye devam etmektedir.
Gölgem değdi dünyaya
Damarlarımda dolaşıyordun
Her acı gerçek, aşk güzeldi Değmeyin bana
Bugün tepeden tırnağa sonbaharım
Usul usul dökülüyor yapraklarım
Doğu ile Batı´nın Araf´ıyım
Bu gün
Aslı´yım Zin´im
Yıldız gibi kayıp giderken boşluğa
Ey kutsal aşk dokun bana
Sevgili özgürlük
daha fazla dökülmeden yapraklarım
kucakla beni
GHölgem kalsın dünyada
Dün gitmişse, yarın yoksa bize kalan sadece bu günse eğer, arzuladığımız dünyada ister
kaplumbağa hızıyla, ister ışık hızıyla değerlerimizi tüketmeden, sadece insana özgü olan aşka
tutunarak gönlümüzce yaşamaktır aslolan.
Hayatta en güzel şeyler yüreğe çarparmış.
Aşk için çarpacaksa yüreğiniz, acıya, kadere hazır olun...
Bilmezdin
Kimsenin adını bilmediği kentte unuttun beni
Oysa ben yanağında ağlayıp duran gamzeydim
Gözlerimdeki keder, sesimdeki hıçkırık
Boğazındaki düğüm içtiğin suydum
Peşinde koştuğun gölgeydim
Ruhundaki tutsak karşısında kekeleyen sevgili
Söyle sen ne zaman ne zaman unuttun beni
Yanağında ağlayıp duran gamze bendim
Sesindeki hıçkırık boğazındaki düğümdüm
Öpmek istediğin tendim
Söyle sen ne zaman unuttun beni
Hasan Bağdaş`ın resmi, bilinçdışı, hafızasının tuvale yansımasıdır sadece. Resmini izleyen ve arekolojik kazılar yapan, aslında kendi ruhunun kazısını yapar. Bağdaş`ın cesareti otoriteye hayır diyemeyenlere lanet okur. Bu cesaret günahkardır. çünkü daha çok yaratmak için daha çok günah işlemek gerektiğini bilir. Bağdaş Dostoyevsk`inin kumarbazı gibi oynar hayatla. Sahne rulet sahnesidir artık...
"Umudumu hiç kesmedim Refik`ten. Elinden içtiğim bütün sular kutsaldı, içebildiğim kadar içtim. Elleri değil, günahları öldürdü beni. Söyle bana Nisvan, insan sevdiğini öldürür mü?"
"Aşk bütün günahları siler."
Tufan
Araratın koynuna saklanan Nuh
Bitmeyen tufanım
Nemrutun sineği
Ay karanlık bu gece
Düşme yollara
Kadim bir gölge olarak kal
Ruhuma değ
Heyecanıma karışsın heyecanın
Boz huzurumu
Öldür ruhumdaki serserileri
Yeni Tanrılar yarat bana
Nolur gitme
Bu romanın kahramanları, Kendi uluslarının yazgılarını sırtlarında taşır. Çıktıkları gönüllü sürgün onları Avrupa topraklarında bir araya getirir. Dört kahramanda Birinci Dünya Savaşından sonra par-çalanmış ve kendiyle hesaplaşmamış imparatorluk kültürünün çocuklarıdır. Artin, Millet-i Sadıkın; Mişa, iki sefer parçalanmış büyük Rusyanın; Abdullah, dağ kavminin; Kemal ise Osmanlıda hetero-doksi ilan edilmiş bir Türkmen kavminin bireyidir. Ölüm bilinci bu kahramanların kulaklarına hep şunu fısıldamıştır; Kims
Bektaşilik Felsefesinin Işığında Prof. Dr. Sırrı Bektaşın Yaşamöyküsü
Gelme gelme! Gelir isen dönme
Birinci kapı havayı çağırdı
İkinci kapı ateşi çağırdı
Üçüncü kapı suyu çağırdı
Dördüncü kapı toprağı çağırdı
İnsan doğduğu yere benzer, doğduğu yerin ve yaşadığı çağın hikâyesine, kendi hikâyesini de ekleyerek zamanı orada durdurur. Sonra söz büyücüleri gelir, duran zamana ve mekâna yeniden can verir
Toplam 10 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.