Türk edebiyatı için aslında yeni bir tür olan roman, bugün artık Türk okuru için de "edebiyat" denince akla
gelen ilk edebi türlerden biri. Peki romanın Türkiye'ye girişi nasıl oldu? İlkin nasıl romanlar okundu, nasıl
romanlar yazıldı? Aydınlar ve halk roman türünü nasıl algıladı? Romanın hayatla, özellikle de Türk hayat
tarzıyla ilişkisi nedir? Ahmed Midhat Efendi, Fatma Aliye Hanım, Tevfik Fikret gibi son dönem Osmanlı
edebiyatçıları romanın hayat ve ahlakla ilişkisi için neler dediler? M. Fatih Andı Roma
Edebiyat, hayata güzel bakmanın, ardında güzel hayatları ve bu hayatların güzel nişânelerini bırakmanın bir yoludur. Hayata edebiyatla bakmak, hayatı çoğaltmaktır, büyütmektir, zenginleştirmektir. Hayata edebiyatla bakmak, onu sanatın imkânları ile güzelleştirme ve yorumlama inceliğidir. Hayata edebiyatla bakmak, hayata bir çift göz yerine birçok çift göz ile bakabilme çoğalışıdır. Hayata edebiyatla bakmak, bugünü olduğu kadar, muzlim geçmişi ve meçhul geleceği de yaşayabilmeye kanatlanıştır. Hayata edebiya
"Modern aydın, akreple dost olan, akrepler çoğaltan insandır. Modernleşmeci toplumların Batıcı aydınları ise, bütün gafillikleri, safdillikleri, acziyet veya ihanetleri ile "akrebi kuyruğundan tutan" insanlardır. Tuttukları akrebin zehri önce kendilerini zehirlemiştir. "Ama onlar bilmezler ki..."
Toplumlarının birer aydını olmaları hasebiyle, edebiyatçılar da bu vasıftan tercihleri ve tavır
alışları oranında nasiplenirler. Buradan hareketle, Türk edebiyatının modernleşme macerasını akrebi kuyruğundan tutan
Tarih boyunca Peygamber edebiyatı, Müslüman edebiyatların en bereketli, en canlı tema
damarlarından birisini teşkil etmiştir. Bu edebiyatın mecrasını takip etmek, Müslüman
hassasiyetinin çağlar içerisindeki çağlayışına da muttali olmak demektir. Geçmişte ve bugün...
Şiirin Ufku - Hz. Peygamberi Şiirle Sevmek kitabı, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Arif
Nihat Asya, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Osman Sarı, A. Akif İnan, Ali Ural,
Celal Fedai, Yılmaz Daşçıoğlu, İbrahim Tenekec
Şiir, "Güzellik güneşi"nin "söz iklîmi"ne aksedişidir.
Ve her bir hakiki şiir, bu dünyayı daha aydınlık kılmak için o güneşe tutulmuş birer aynadır.
Şairlerse, bu aynalarla bizim gözümüzü alan bir ışık cümbüşü oluşturan haşarı çocuklar... Bu ışık oyunu kiminin kaleminde bir havai fişek gösterisi, kimininkinde ise bir şehrayin...
Bizim burada yapmaya çalıştığımız ise, güneşi yansıtan bu aynalara ikinci bir ayna tutmak. O aynaların ışığını farklı cihetlere, farklı açılardan bir nebze de olsa yöneltmeye çal
"Her roman, farklı gözlerle görülen hayatın, farklı kalemlerden yeniden yorumlanışı demektir. Her romancı, kaçınılmaz olarak kendi idrak edebildiği, farkına varabildiği ve kuşatabildiği hayatı eserine taşıyabilir. Hayatın bu şekilde "hayatlar"a dönüşmesi, okuyucunun hayatında da okunarak edinilen "hayatlar"ın zenginliğinin, birikiminin ve deneyimlerinin mevcut hâle gelmesi mânâsını taşır. Bu değişmedir, başkalaşmadır."
M. Fatih Andı'nın kaleminden çıkan Roman ve Hayat, roman türüyle tanışmamızı, onu bir dö
Güzel olmak ve güzelliği sevmek, onu yaratan ve kendisi "En Güzel" olan Yaratıcı'ya karşı bir şükür edasıdır, bir kulluk göre- vidir. Peygamber, bize bu görevi öğretmek için gönderilmiş "en güzel kul"dur. O'nun bu vasfı, Yaratıcı'nın yarattığı güzelliğe kayıtsız kalmayıp O'nu övmesini ve seçmesini sağlamıştır. O, Muhammed'dir, Övülmüş'tür; O, Mustafa'dır, Seçilmiş'tir.
Şiirin Ufku, işte bu sevginin gölgesini son dönem Türk şiirinde aramaya adanmış bir çalışmadır. M. Fatih Andı'nın bakış açısıyla mısralar m
Şiir, "Güzellik güneşi"nin "söz iklîmi"ne aksedişidir. Ve her bir hakîkî şiir, bu dünyayı daha aydınlık kılmak için o güneşe tutulmuş birer aynadır. Şairlerse, bu aynalarla bizim gözümüzü alan bir ışık cümbüşü oluşturan haşarı çocuklar... Bu ışık oyunu kiminin kaleminde bir havai fişek gösterisi, kimininkinde ise bir şehrâyin...
Bizim burada yapmaya çalıştığımız ise, güneşi yansıtan bu aynalara ikinci bir ayna tutmak. O aynaların ışığını farklı cihetlere, farklı açılardan bir nebze de olsa yöneltmeye çalışm
Sönmez bir söz ocağıdır İstiklâl Marşı
Ondan tutuşur cümle ocaklar.
Ondan tutuşan ocaklar,
Solmayacaklar.
O yüzden bu marşa hâkimdir gelecek zaman.
Bu zamana ayarlıdır kelimeler, kavramlar.
Orda bulur öz kimliğini bütün zamanlar.
Bir îman ocağıdır İstiklâl Marşı.
Geleceği getirmekte geçmişe karşı
Mazlumların âhı gibi
Sarsmakta arşı.
Bir gök armağanıdır, bu milletindir.
O yüzden İstiklâl Marşı, İstikbâlindir;
Geçmişin, şimdinin, geleceğindir.
41 dize: 41 ocak
41 yazar,
Şiire eklenen emekleriyle,
Geleceği s
Edebiyatımızın son birbuçuk asrı, klasik edebiyatımızdan bir farklılaşmanın, değişmenin, yeni konu, tür, tarz, ve düşüncelere, kısacası yeni edebi estetik ve teorilere, fikri ve edebi akımlara yavaş yavaş bir açılmanın kendisini gösterdiği bir dönemdir. Bu açılım ve farklılaşma, köklü bir gelenekten "başka" bir teorik ve estetik düzlemin, temelde yatan farklı bir dünya görüşünün adaptasyonuna geçişteki bocalama ve acemilik olgusunu da beraberinde getirmiştir. Fakat bu dönem, Divan edebiyatımızla kıyaslandığ
Hayata edebiyatla bakmak, hayatı çoğaltmaktır, büyütmektir, zenginleştirmektir.
Hayata edebiyatla bakmak, hayatı bir sanatın estetik açılımları ile güzelleştirme inceliğidir.
Hayata edebiyatla bakmak, hayata bir çift göz yerine, bir çok çift göz ile bakabilme çoğalışıdır.
Hayata edebiyatla bakmak, bugünü olduğu kadar, derin geçmişi ve sınırsız geleceği de yaşayabilme imkânıdır.
Hayata edebiyatla bakmak, hayatın sınırlarının dışındaki hayatı da tanıyabilme başarısıdır.
Hayata edebiyatla bakmak, hayatı ö
Toplam 12 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.