Cinler İslam'ın en girift işin içinden çıkılması en zor ve bir o kadar da netameli bir meselesidir. Adını anmaktan bile korktuğumuz üç harfliler diye telaffuz ettiğimiz iyi saatlerde olsunlar diyerek kendilerine rüşvet-i kelam verdiğimiz efsanevi varlıklardır. Cinlergenellikle ilahî/aşkın âlemin bir ön savunma hattı olarak görüldüğünden cinler konusunda söz söylemek onlar etrafında oluşan devasa mitolojik efsaneleri eleştirmek dinî muhitlerde oldukça risklidir. Şehadet âlemi ile gayb âlemi arasına yerleştir

Şairin Verâ-i perdede esrâr var, zuhur edecek dediği sırların birer birer ortaya çıkışına tanık oluyoruz. Kendimizi ve bizi kuşatan evreni daha iyi anladıkça kesretten vahdete, kaostan düzene, indirgemecilikten bütüncüllüğe yöneliyoruz. Şüphesiz 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya çıkan İzafiyet ve Kuantum Teorisi, yüzyılların birikimiyle oluşturulan düşüncelerimizde radikal bir revizyonu öngörmektedir. Mantıksal pozitivizm yerine, antimantıksal pozitivizm, determinizm yerine indeterminizm, tümevarım yerine

Ahirete iman konusunu işlerken, yaşadığımız maddî evreni doğru dürüst tanımak mecburiyetindeyiz. Artık dedelerimizin Batlamyus kozmolojisi ile dünyayı ve uzayı anlayamayız. Dünya merkezli, düz tepsi gibi bir dünya, yedi kat yer, yerin altında da cehennem! İlk katmanında kandillerin/ yıldızların asılı olduğu yedi kat sema ve onların üzerinde de bir cennet! Artık kozmolojimizi yeni astro-fizik, astronomi belirlemelidir. Bu evren, dedelerimizin evreniyle mukayese edilemeyecek kadar büyüktür. Bu yeni evrende, y