Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 15 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Cemil Meriç, “Bu Ülke” adlı kitabına şu cümleyle başlıyor: “Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikâyen…” Pekâlâ; ya bizim hikâyemiz? Bir millet düşünün ki, “Horasan Şâhı” olarak tanınan ve Hazret-i Peygamberin 8. göbekten torunu olan İmâm-ı Aliyy’ûl Rızâ’nın muhabbetiyle İslâmiyet’i kabûl etmiş… Bir millet düşünün ki, Hazret-i Peygamber’in 11. göbekten torunu olan İmâm-ı Hasan’ûl Askerî’ye, “bizden” mânâsına gelen “Askerî” mahlâsını vererek daimâ ehl-i beyti zâlimlere karşı korumuş… Bir millet düşü
Zâtıma, Şems-i Tebrîzî derler... Bir'den Bir'e ya da birdenbire, Mevlânâ'nın hayatına girip, onun gibi inci tânesi bir âlimi kendime bağlayarak; onun yüzünü, ötelerin de ötesine sırlanmış olan başka âlemlere ve hakîkãtlere çevirdim? O'nu kendime nefes evlâdı edindim. O'na nâfiz nazarlarımı verdim. O'dan gönül sohbetlerimi aslâ esirgemedim. Her sorusuna cevap vererek, O'nu halktan alıp Hakk'a ulaştırdım. Sâdece kendimizin tanıklık etmiş olduğu 40 sohbetim ile ona tüm emânetimi ve de vâridâtımı teslim e
Hikâyelerle büyürüz.., Yaşama kulak verdiğimizde işittiğimiz ilk tını ise, ‘...bir varmış, bir yokmuş...' değil mi? İşte insan bu! Değil mi ki, bir taraftan kendi hikâyemizi yaşayarak büyürüz, bir taraftan da hatıralar ve hikâyeler biriktirerek mühletli yolcuğumuza devam ederiz... Ayrıca hikâyeler, bir milletin etik ve estetik belleğini de taşır ve şahsiyetimizi çelikler. Kaldı ki Batı medeniyeti, bu konuda bize dışarıdan seslenir ve der ki, ‘insan insanın kurdudur ve insan ölüme doğru giden varlıktır.' İ
Hayatımız sınav olmuş. Kulağa şarkı sözü gibi geliyor, değil mi? Dünyaya gelir gelmez, ilk önce ufacık ellerimizle hayatı yoklamanın yeterli olmadığını öğreniyoruz. Sonra da İlkokula başlar başlamaz birdenbire kendimizi sınavların rapsodisinde buluyoruz. Ardından Ortaokula, Liseye, Üniversiteye hazırlık derken zamanla sistematikleşiyor kariyer yolumuzdaki bütün sınavlar. Özetle, LKS (TEOG) – TYT (YGS) – YKS (LYS) – YDS ALES – TUS – KPSS derken, farkında olmadan birdenbire olgun yaşlarımıza adım atarken
Tükendi
Zâtıma, Hallâc-ı Mansûr derler... Aşk'ın elinden, Dost'un ilinden ve Hakk'ın dilinden bir kelime idim. Sonra dile geldim de kendime ?Bir' anlam verdim. Gördüm ki, her kapı O'na çıkıyor. Her çiçekte ?O' kokuyor... Benim yerime sizinle konuşan aslında hep ?O!' Anladım ki; O, benimle kendime bakmak istemiş... ?İşte böyle sevilir', demeye getirmiş. ?İşte böyle, Dost için gerekirse ölünür', demek istemiş... Hikâyemizin mutlu sonla bitmediğini kim söylebilir? En başından beri Bir'dik. Ve en sonunda da ?Bir' oldu
Sınavlarda başarılı olmak istiyorsanız, iyi şeyler düşünmek zorundasınız. İç denetiminizi kuvvetlendirmek zorundasınız. Zayıf yönlerinizi keşfederek, onlarla başa çıkabilmenin yollarını öğrenmelisiniz. Zayıf yönlerinizi ve stresinizi kâra dönüştürmelisiniz. Asla pes etmeyin. Unutmayın! Başarmak öğrenilmiş bir davranıştır. Başarısızlıkta tıpkı başarı gibi, öğrenilen, programlanan, özümsenen, benimsenen kazanılmış bir davranıştır. Kendinizle olan ilişkinizi ve "kendinizin farkında olma" düzeyinizi tanımla
Tükendi
Değerleriyle gönül dağında yurt tutabilir insan... Neden? Çünkü insan insanın kurdu değil, yurdudur... Ancak ve ancak değerlerimizin sayesinde yurdumuz çocuk ve çiçek bahçesine dönüşebilir. İşte bu nedenle ivedilikle değerlerimizi özümüze nakşetmeliyiz ve sonra da medeniyet havzamızın neşideler neşidesi olan bu değerlerimizi çocuklarımıza sevgi ve aşk estetiğiyle aktarmalıyız. Elinizdeki kitap değerlerimizin manifestosudur. Kendimizden başlayarak öğrencilerimize, arkadaşlarımıza ve çocuklarımıza varaca
Tükendi
'Evrenin Işığı' adı verilen ünlü bir tablo Londra Kraliyet Akademisi'nde sergileniyormuş. İngiltere'nin ünlü ressamlarından olan William Hunt bu tablosunda, gece elinde bir fenerle bahçede duran, mistik görünümlü bir adamı resmetmiş. Resimdeki adam bir eliyle feneri tutuyor, diğer eliyle de kapıyı vuruyor ve böylece içeriden bir cevap bekler hâlde duruyormuş. Tabloyu inceleyen bir sanat eleştirmeni W. Hunt'a sormuş: - Güzel bir tablo doğrusu, ama anlamını bir türlü kavrayamadım. Adamın vurduğu kapı hiç açıl
Tükendi
Anadolunun medeniyet havzasından polen polen toplanmış ve kendi özümüzden kotarılmış duygusal, bilişsel, psikotârihsel, dinî, ânanevî gıdalarımız ve membâlarımız dururken, neden Kişisel Gelişim Teknolojilerine, Anglo-Amerikan veyâ Anglo-Sakson medeniyetlerin kültür emperyalizmine çanak tutan PopPsikoloji reçetelerine giriftâr oluyoruz ki? Yâni, kendi anlam dağarcığımızdan imbikleyerek oluşturabileceğimiz bir psikoloji ya da bir psikoterapi geleneğimiz yok mu? Neden anlamını dahi bilemediğimiz kelim
Hayatımız sınav olmuş. Şarkı sözü gibi geliyor kulağa. Ufacık ellerimizle hayatı yoklamanın yetmediğini öğreniyoruz ilkin. Sonra ilkokulda birden kendimizi buluyoruz sınavların rapsodisinde. Ardından (Ortaokul - Lise - Üniversiteye) hazırlık derken zamanla sistematikleşiyor önümüzdeki sınavlarımız. Sonra, üniversite süreciyle rahat nefes alacağız derken, yüksek öğretimden mezun olmanın da yeterli olmadığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz. SBS-YGS-LYS-YDS-ALES-TUS-KPSS derken, olgun yaşlarımıza adım atarken buluver
Tükendi
Ulu Şems... Şems-i Tebrizî, Şems-i Pârende, Şemseddîn Muhammed, Şems-i Kalenderî, Şems-i Melâmetî Şems-i Dâi... Bu esrarengiz Hakk dostu, gerçekte kimdi? Neden birden Mevlânânın hayatına girip, onun gibi büyük bir âlimi bir anda kendisine bağlayarak; onun yüzünü, ötelerin de ötesinde olan başka âlemlere ve hakikatlere çevirdi? Neden, kendisine Aşkın Zülfikârı diyordu? Neden günlerce ve haftalarca hiç dışarı çıkmadan sohbet ettiler? Ulu Şems, bu sohbetlerde Mevlânâya hangi bâtınî ve ilahî sırları açtı?
Anadolunun medeniyet havzasından polen polen toplanmış ve kendi özümüzden kotarılmış duygusal, bilişsel, psikotârihsel, dinî, ânanevî gıdalarımız ve membâlarımız dururken, neden Kişisel Gelişim Teknolojilerine, Anglo-Amerikan veyâ Anglo-Sakson medeniyetlerin kültür emperyalizmine çanak tutan PopPsikoloji reçetelerine giriftâr olmaya kalkışıyoruz ki? Yâni, kendi anlam dağarcığımızdan imbikleyerek derûhte edebileceğimiz bir psikoloji ya da bir psikoterapi geleneğimiz yok mu? Neden anlamını dahi bilemediğim
Tükendi
Somuncu Baba'dan (Hamiduddîn-i Aksarayî) başlayarak Hacı Bayrâm-ı Velî ile bu topraklara nice mana incileri saçan Bayrâmî-Hamzavî Melâmiler, arkamızda bıraktığımız bu yüzyıla kadar, vakar ve sırlı bir şekilde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Anadolu Erenleri olan Bayrâmî-Hâmzavî Melâmiler, sûfîliği Emevî tortulardan arındırarak, yeniden Nebevî ahlâkın önderliğini yapmışlar; bu asil hizmeti gerçekleştirirken de canları pahasına doğruluğun ve hakikatin timsali olmaktan geri durmamışlardır. Bayrâmî-Hamzavî Melâmi
Tükendi
Cemil Meriç, Bu Ülke adlı kitabına şu cümleyle başlıyor: Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikâyen Pekâlâ; ya bizim hikâyemiz? Bir millet düşünün ki, Horasan Şâhı olarak tanınan ve Hazret-i Peygamberin 8. göbekten torunu olan İmâm-ı Aliyyûl Rızânın muhabbetiyle İslâmiyeti kabul etmiş Bir millet düşünün ki, Hazret-i Peygamberin 11. göbekten torunu olan İmâm-ı Hasanûl Askerîye, bizden manasına gelen Askerî mahlasını vererek daima Ehl-i Beyti zalimlere karşı korumuş Bir millet düşünün ki, Muhammed, Ali, Hasan, H
Tükendi
"Bu çalışma, birey ve devlet ilişkisinin psiko-arkeolojisine ilişkin analizlerj içermektedir.Yazarın betimlemiş olduğu psiko-sosyal ve psiko-politik desenler; birey ve devlet arasındaki duygusal, sosyal, bilişsel ve siyasal ilişkilerin nevrotikleşme eğilimi gösterdiği ve hatta zaman zaman psikotik semptomlarla bağdaşabildiği gerçeğine dayanmaktadır. Bu patolojik durumu çözümlemek ve Türkiye örnekleminde özellikle modernite ve post-modernite ardışıklığının bazen dikotomi ve bazen de dualite olarak kendisini
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 15 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1